Türk tarihi insanlığın ilk yıllarına dayanır. Ergenekon’dan çıkışla başlayan, Talas, Malazgirt, Moğol İstilası, Haçlı Seferleri, Ankara Savaşı, Kosova, İstanbul’un fethi, Çaldıran, 2. Viyana bozgunu, Çanakkale ve Milli Kurtuluş savaşı gibi önemli olaylarla ve Metehan, Kürşat, Bilge Kağan. Saltuk Buğrahan, Tuğrul Bey, Çağrı Bey, Alparslan, Süleyman Şah, Kılınç Arslan, Osman Gazi, Yıldırım, Fatih, Yavuz, Kanuni, Abdülhamit han, Fevzi Çakmak, Mustafa Kemal ve isimleri yazmakla bitmez nice kahramanlarla doludur. İşte bunlar içinde 19 Mayıs 1919 ve Mustafa Kemal’in yeri müstesnadır.
19 Mayıs öncesi, uzun süren savaşlar Türk halkına büyük kayıplara mal olmuş ve adeta sokaklardan çocuk sesi kesilmiştir. Bunun yanın da ağır yenilgiler büyük toprak kayıplarıyla beraber halkın umudunun da kaybolmasına neden olmuştur.
İşte bu ortamda büyük Türk milletinin makûs talihi değişiyor tarih Mustafa Kemal’le tanışıyordu. Trablusgarp Savaşı, 2. Balkan Savaşı ve Çanakkale Savaşında önemli başarılar elde etmiş, son olarak Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atanmış ve Mondros Mütarekesiyle birlikte İstanbul’a dönmüştür. Savaş meydanlarındaki bu başarıları onu herkesin gözünde saygın bir yere getirmiştir.
Mondros mütarekesi’nden sonra Anadolu’nun en karışık yerlerinden biri samsun ve civarı idi Rumlarla ve Türkler arasında sürekli çatışmalar oluyordu. Samsun ayrıca stratejik bakımdan da büyük önem taşıyordu. Kuzey kıyılarından Anadolu’nun içlerine açılan önemli kapı idi. bunun yanında 15. Kolordu Komutanı Kazım KARABEKİR Paşa bu olayları bahane ederek Mondros mütarekesi gereği terhis etmesi gereken emrindeki orduyu terhis etmemiştir.
Samsun olaylarının tahkiki ve asayişin sağlanması maksadıyla ve 9. ordu kıtaatı müfettişi sıfatıyla Anadolu’ya gönderilmek üzere Mustafa Kemal Paşanın seçilmesi bakımından önemle üzerinde durulması gereken bir konudur.
‘’O dönemde yöneticilerin birbirine karşı teyakkuzda olduğu, karışık bir ortamda bir generalin böyle önemli bir göreve tayinin Genel Kurmay, Harbiye Nezareti, Sadrazam, Hükümet, Padişah ve İşgal Kuvvetleri Komutanlığı onaylarından geçmesi gerekmekte idi.’’(1)
Eski sadrazamlardan ve o dönemde hükümet üyesi olan Ahmet izzet paşa, Mustafa Kemal’in Samsun’a gönderilişi ile alakalı hatıralarında Şunları yazmıştır. (2)
‘’Bu olaylar olurken İstanbul’da seçkin bir kişilik türemişti. O’da Yedinci Ordu, ya da kendi tevcihince-çünkü hükümetçe verilmemiştir. Yıldırım Ordusu eski komutanı, Padişah fahri yaveri Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa’dır. Sultan Vahdettin veliaht iken Avrupa’ya yaptığı bir gezide mahiyetine tayin edilmiş olan bu Paşa, eski yakınlık ve yaverlik özelliğinden faydalanarak saraya gidip geliyordu. Sadrazam Ferit Paşa ise sarayda ve İtilaf Devletleri mahfillerinde rekabete tahammül edemezdi. Fazla olarak bu yeni türeyen Paşa iç politikayla açıkça uğraşıyor ve hele hele benimle de çekinmeden görüşüyordu. Padişahın hakkında sevgi göstermesi, para suiistimali ve Ermeni öldürmek gibi açık bir suçlama nedeni de bulunmadığından, diğer hasım ve rakipleri gibi bir vartaya atmaya çare bulunmayınca, bu zorlu rakibi yumuşak bir şekilde İstanbul’dan uzaklaştırmaya vesile olmaya başladı. Sultan Vahdettin de izlenen yaltakçılık ve miskinlik siyasetinin iflas ettiğini anlayınca belli etmeden Anadolu’da bir vücuda getirmek ve değişik cemiyetleri kendi yararına olarak birleştirmeyi düşünmüş, hatta daha önce Rauf Bey’i bu maksatla kendine çekmek için epeyce çalışmıştı. Fakat bu kişilik sahibi inatçı ve ağırbaşlı vatanperver kendiliğinden Anadolu’da savaşa koşmuş olduğu halde, padişahın vaad ve ısrarına boyun eğmeyince, Padişah fahri yaverini hatırladı. İşte bu suretledir ki, başka başka görüş açısı izleyen hükümdarlarla sadrazam, bu kişiyi Anadolu’ya gönderme amacında birleştiler.’’
Mustafa Kemal yakın arkadaşları tarafından yenilikçi ve cumhuriyetçi olarak bilirdi. Bu iddiayı destekler mahiyetteki ifadeyi Fevzi Paşa’nın hatıralarında yer almaktadır.(3)
‘’—Mütareke senesinde, bir Cuma selamlığından sonra Sultan Vahdettin beni huzuruna kabul etti:
—Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler ancak Anadolu’da teşkilatlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu’da teşkilat kuracak, memleketi şu karanlık durumda kurtarabilecek Paşaların listesini yapıp getirin.
Ertesi Cuma, yine selamlıktan sonra huzuruna girip hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır tane tane konuşmaya başladı:
—Paşa, Mustafa Kemal hırsız mıdır?
—Hâşâ Padişahım
—Bir namussuzluğu, ahlaksızlığı var mıdır?
—Hayır efendim. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir.
—O halde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?…
Hiç düşünmeden cevap verdim:
—Padişahım, Mustafa Kemal Paşa yenilik ve bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır.
Padişah elindeki kâğıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı… ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilaf devletleri gemilerini göstererek:
—Paşa! Paşa!.. Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun…’’
Mustafa Kemal Samsuna gidecek ekibin bütün vize işlemlerini ve ihtiyaçlarını 15 Mayıs gününe kadar tamamladı. O gün Mustafa Kemal Yıldız Sarayı’nda padişahla görüştü. Hatıralarında Padişahla görüşmesini şöyle anlatacaktır.(4)
‘’Yıldız sarayının ufak bir salonunda Vahdetinle adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine muvazi hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar, sanki Yıldız Sayrına doğrultulmuş! Manzarayı görmek için, oturduğumuz yerden başımızı sağa sola çevirmek kâfi idi.
Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı:
—Paşa, Paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunun hepsi artık bu kitaba girmiştir. (Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti:) Tarihe geçmiştir.
O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûtla dinliyordum.
—Bunları unutun, dedi. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurtarabilirsin!
Bu son sözlerinden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? O Vahdettin ki ecnebi hükümetlerin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu. Bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahminle başka bahislere girmeyi tehlikeli addettim. Kendisine basit cevaplar verdim.
—Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Ellimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz.
—Merak buyurmayınız efendimiz, dedim. Nokta-i nazar-ı şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.
‘’Muvaffak ol’’ hitab-ı şahanesine mazhar olduktan sonra. Huzurundan çıktım.
Mustafa Kemal’e 9. Kıtaatı Müfettişi olarak çok büyük yetkiler verilmiştir. ‘’Talimatname. Osmanlı Tarihinde bir paşaya verilmemiş en geniş yetki belgelerinden biriydi. Bu nizamnameyle Mustafa Kemal’e benzeri beklide 17. asrın vezir ailesi Köprülülere verilmiş olan yetkilerin aynısını tanıyor; Paşa sadece askeri değil mülki erkâna da emir verme hakkına sahip oluyor, mesela müfettişlik bölgesindeki tayinler ve görev değişiklikleri bile onun yetkisine giriyordu.(5)
Hatıralardan çıkan sonuç: İstanbul işgal altında ama herkes birbirine düşmüş ve işgalcilerden medet ummakta. Padişah Vahdettin saltanatını ve devleti kurtarmak için İtilaf Devletlerine boyun eğmiş, yabancılardan medet ummuş çırpınmalarının fayda getirmediğini anlamıştır. Bu durumdan kurtulmanın yolunun Anadolu’da olduğunu ve çare olarak Mustafa Kemal’i görmüştür.
Mustafa Kemal ise Osmanlı Devletinin gözde Paşalarından biri, kirli işlere bulaşmamış, sicili temiz, askeri kabiliyet ve stratejisi yüksek, En önemlisi de Mustafa Kemal’i tanıyanlar yenilikçi ve Cumhuriyetçi olduğunu bilmeleridir.
Mustafa Kemal 9. ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanırken herkesin başka hesapları vardı. Onunda hesabı başkaydı. İşte bu yolculuk Türk tarihinde 600 yıl hüküm sürmüş bir devrin kapandığı ve yeni bir devrin başlamakta olduğunun habercisidir.
Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919’da Cuma namazından sonra padişahla en son görüşmesini yaparak mahiyetiyle birlikte Bandırma vapuruyla Samsun’a hareket etmiştir.
Kaynaklar:
1- Sabahattin SELEK Anadolu İhtilali, s20
2- Ahmet İzzet Paşa, Feryadım
3- Vehbi Vakkasoğlu, son bozgun cilt:1, S.134–135, Timas, Istanbul1990, Tercüman Gazetesi, 10.04.1976
4- Atatürk Atatürk’ü Anlatıyor. Milliyet Yayınları, sh. 339–340
5- Murat Bardakçı, age, s. 129
19 Mayıs öncesi, uzun süren savaşlar Türk halkına büyük kayıplara mal olmuş ve adeta sokaklardan çocuk sesi kesilmiştir. Bunun yanın da ağır yenilgiler büyük toprak kayıplarıyla beraber halkın umudunun da kaybolmasına neden olmuştur.
İşte bu ortamda büyük Türk milletinin makûs talihi değişiyor tarih Mustafa Kemal’le tanışıyordu. Trablusgarp Savaşı, 2. Balkan Savaşı ve Çanakkale Savaşında önemli başarılar elde etmiş, son olarak Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atanmış ve Mondros Mütarekesiyle birlikte İstanbul’a dönmüştür. Savaş meydanlarındaki bu başarıları onu herkesin gözünde saygın bir yere getirmiştir.
Mondros mütarekesi’nden sonra Anadolu’nun en karışık yerlerinden biri samsun ve civarı idi Rumlarla ve Türkler arasında sürekli çatışmalar oluyordu. Samsun ayrıca stratejik bakımdan da büyük önem taşıyordu. Kuzey kıyılarından Anadolu’nun içlerine açılan önemli kapı idi. bunun yanında 15. Kolordu Komutanı Kazım KARABEKİR Paşa bu olayları bahane ederek Mondros mütarekesi gereği terhis etmesi gereken emrindeki orduyu terhis etmemiştir.
Samsun olaylarının tahkiki ve asayişin sağlanması maksadıyla ve 9. ordu kıtaatı müfettişi sıfatıyla Anadolu’ya gönderilmek üzere Mustafa Kemal Paşanın seçilmesi bakımından önemle üzerinde durulması gereken bir konudur.
‘’O dönemde yöneticilerin birbirine karşı teyakkuzda olduğu, karışık bir ortamda bir generalin böyle önemli bir göreve tayinin Genel Kurmay, Harbiye Nezareti, Sadrazam, Hükümet, Padişah ve İşgal Kuvvetleri Komutanlığı onaylarından geçmesi gerekmekte idi.’’(1)
Eski sadrazamlardan ve o dönemde hükümet üyesi olan Ahmet izzet paşa, Mustafa Kemal’in Samsun’a gönderilişi ile alakalı hatıralarında Şunları yazmıştır. (2)
‘’Bu olaylar olurken İstanbul’da seçkin bir kişilik türemişti. O’da Yedinci Ordu, ya da kendi tevcihince-çünkü hükümetçe verilmemiştir. Yıldırım Ordusu eski komutanı, Padişah fahri yaveri Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa’dır. Sultan Vahdettin veliaht iken Avrupa’ya yaptığı bir gezide mahiyetine tayin edilmiş olan bu Paşa, eski yakınlık ve yaverlik özelliğinden faydalanarak saraya gidip geliyordu. Sadrazam Ferit Paşa ise sarayda ve İtilaf Devletleri mahfillerinde rekabete tahammül edemezdi. Fazla olarak bu yeni türeyen Paşa iç politikayla açıkça uğraşıyor ve hele hele benimle de çekinmeden görüşüyordu. Padişahın hakkında sevgi göstermesi, para suiistimali ve Ermeni öldürmek gibi açık bir suçlama nedeni de bulunmadığından, diğer hasım ve rakipleri gibi bir vartaya atmaya çare bulunmayınca, bu zorlu rakibi yumuşak bir şekilde İstanbul’dan uzaklaştırmaya vesile olmaya başladı. Sultan Vahdettin de izlenen yaltakçılık ve miskinlik siyasetinin iflas ettiğini anlayınca belli etmeden Anadolu’da bir vücuda getirmek ve değişik cemiyetleri kendi yararına olarak birleştirmeyi düşünmüş, hatta daha önce Rauf Bey’i bu maksatla kendine çekmek için epeyce çalışmıştı. Fakat bu kişilik sahibi inatçı ve ağırbaşlı vatanperver kendiliğinden Anadolu’da savaşa koşmuş olduğu halde, padişahın vaad ve ısrarına boyun eğmeyince, Padişah fahri yaverini hatırladı. İşte bu suretledir ki, başka başka görüş açısı izleyen hükümdarlarla sadrazam, bu kişiyi Anadolu’ya gönderme amacında birleştiler.’’
Mustafa Kemal yakın arkadaşları tarafından yenilikçi ve cumhuriyetçi olarak bilirdi. Bu iddiayı destekler mahiyetteki ifadeyi Fevzi Paşa’nın hatıralarında yer almaktadır.(3)
‘’—Mütareke senesinde, bir Cuma selamlığından sonra Sultan Vahdettin beni huzuruna kabul etti:
—Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler ancak Anadolu’da teşkilatlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu’da teşkilat kuracak, memleketi şu karanlık durumda kurtarabilecek Paşaların listesini yapıp getirin.
Ertesi Cuma, yine selamlıktan sonra huzuruna girip hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır tane tane konuşmaya başladı:
—Paşa, Mustafa Kemal hırsız mıdır?
—Hâşâ Padişahım
—Bir namussuzluğu, ahlaksızlığı var mıdır?
—Hayır efendim. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir.
—O halde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?…
Hiç düşünmeden cevap verdim:
—Padişahım, Mustafa Kemal Paşa yenilik ve bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır.
Padişah elindeki kâğıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı… ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilaf devletleri gemilerini göstererek:
—Paşa! Paşa!.. Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun…’’
Mustafa Kemal Samsuna gidecek ekibin bütün vize işlemlerini ve ihtiyaçlarını 15 Mayıs gününe kadar tamamladı. O gün Mustafa Kemal Yıldız Sarayı’nda padişahla görüştü. Hatıralarında Padişahla görüşmesini şöyle anlatacaktır.(4)
‘’Yıldız sarayının ufak bir salonunda Vahdetinle adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine muvazi hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar, sanki Yıldız Sayrına doğrultulmuş! Manzarayı görmek için, oturduğumuz yerden başımızı sağa sola çevirmek kâfi idi.
Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı:
—Paşa, Paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunun hepsi artık bu kitaba girmiştir. (Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti:) Tarihe geçmiştir.
O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûtla dinliyordum.
—Bunları unutun, dedi. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurtarabilirsin!
Bu son sözlerinden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? O Vahdettin ki ecnebi hükümetlerin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu. Bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahminle başka bahislere girmeyi tehlikeli addettim. Kendisine basit cevaplar verdim.
—Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Ellimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz.
—Merak buyurmayınız efendimiz, dedim. Nokta-i nazar-ı şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.
‘’Muvaffak ol’’ hitab-ı şahanesine mazhar olduktan sonra. Huzurundan çıktım.
Mustafa Kemal’e 9. Kıtaatı Müfettişi olarak çok büyük yetkiler verilmiştir. ‘’Talimatname. Osmanlı Tarihinde bir paşaya verilmemiş en geniş yetki belgelerinden biriydi. Bu nizamnameyle Mustafa Kemal’e benzeri beklide 17. asrın vezir ailesi Köprülülere verilmiş olan yetkilerin aynısını tanıyor; Paşa sadece askeri değil mülki erkâna da emir verme hakkına sahip oluyor, mesela müfettişlik bölgesindeki tayinler ve görev değişiklikleri bile onun yetkisine giriyordu.(5)
Hatıralardan çıkan sonuç: İstanbul işgal altında ama herkes birbirine düşmüş ve işgalcilerden medet ummakta. Padişah Vahdettin saltanatını ve devleti kurtarmak için İtilaf Devletlerine boyun eğmiş, yabancılardan medet ummuş çırpınmalarının fayda getirmediğini anlamıştır. Bu durumdan kurtulmanın yolunun Anadolu’da olduğunu ve çare olarak Mustafa Kemal’i görmüştür.
Mustafa Kemal ise Osmanlı Devletinin gözde Paşalarından biri, kirli işlere bulaşmamış, sicili temiz, askeri kabiliyet ve stratejisi yüksek, En önemlisi de Mustafa Kemal’i tanıyanlar yenilikçi ve Cumhuriyetçi olduğunu bilmeleridir.
Mustafa Kemal 9. ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanırken herkesin başka hesapları vardı. Onunda hesabı başkaydı. İşte bu yolculuk Türk tarihinde 600 yıl hüküm sürmüş bir devrin kapandığı ve yeni bir devrin başlamakta olduğunun habercisidir.
Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919’da Cuma namazından sonra padişahla en son görüşmesini yaparak mahiyetiyle birlikte Bandırma vapuruyla Samsun’a hareket etmiştir.
Kaynaklar:
1- Sabahattin SELEK Anadolu İhtilali, s20
2- Ahmet İzzet Paşa, Feryadım
3- Vehbi Vakkasoğlu, son bozgun cilt:1, S.134–135, Timas, Istanbul1990, Tercüman Gazetesi, 10.04.1976
4- Atatürk Atatürk’ü Anlatıyor. Milliyet Yayınları, sh. 339–340
5- Murat Bardakçı, age, s. 129
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.