Akyokuş'tan Konya'ya bakmak bu güzel şehri doya doya seyretmek daha doğrusu Konya ya bakınca aradığını bulmak, oooo sayın yazar senin dediklerin 25- 30 sene evveldi.
Şimdi öyle bakınca istediğin yerleri bulabilmek seçebilmek büyük bir meseledir.
Gerçi şimdide yön tayin edebileceğimiz beton yığınları yok değil ama benim aradığım arzu ettiğim şeyler daha bir bambaşka şimdi kule site afra kulesi ve daha çok yön belirleyen betonarme binalar var 42 katlı kulenin çevresi eski garaj afra kulesinin çevresi eski İhsaniye garipler parsanayı Konya mızın medarı iftiharı olan Mevlana türbemizin yine aslanklı kışla yöresini üçler mezarlılarının yerlerini sana tarif eder bu tür yerler. Öyle artık akyokuştan Konya nın her tarafının görmekte mümkün değil tabi. Konya maşallah cenuptan şimale (Kuzeyden güneye) dokuzun belinden kaşınhanına kadar sanırım 50-60 km reden fazladır. Yine bulunduğumuz akyokuştan garp ten şarka (batıdan doğuya) doğusu ta sakyatan köyüne varmış çevresi de bir o kadar genişlemiş devasa bir şehir. Bu son 25-30 senelik şehirdeki gelişme bizim gibi 60 yaş üzeri insanları şaşırtmıyor değil doğrusu. Geçenlerde iki dostun düğünü bir araya gelince sabahtan birini öğleye yakın birini gönülleyip ardından da bir hasta ziyaretine gittim, o eski göğüs hastanesi olarak bildiğimiz ufacık bir alan gibi görünen yerin Selçuk üniversitesi Meram tıp fakültesi olarak bir hastaneler şehri görünümünde. Bütün ünitelerinin çok çeşitli dertlere derman veren ve şifa arayanların birer umut kapısı olduğunu gördüğüm kuruluşlar ile şehrimiz adına gururda duydum. Allah bu tıp fakültesinde yatan hastalara ve diğer bütün hastanelerde evlerinde haslıklarına şifa arayanlara sıhhat afiyet ve acil şifalar versin inşallah. Tam yağmurların serinleteceğini beklediğimiz bir bahar nisanında sıcakların aşırı yükselerek mevsim normallerinin üzerine 25-30 dereceye çıkması baya bunalttı insanları bizde bu vesile ile hasta ziyaretinden sonra eski günleri hatırladım ve şöyle buraya gelmişken akyokuştan Konya ma bir bakayım diye içimden esiverdi. Ve çıkıp Konya mı seyrettim. Aman Allah ım ne sille bağlarının yeşertisi kalmış ne hoşçahanın (hocacihan) kayısılı ve elmalı bahçelerinin yeşilliği var ne köyceğizde bir yeşil görüntüsü var ne de o yaka meram aşkan semtlerinin o eski büyük büyük havlulu evlerinin çevrelerindeki tarlara ekilmiş bahar arpasının yemyeşil dönüm dönüm yaz ortalarında sararan ekinlerin görüntüsü ne o güzelim bahçeli eski yaka meram evlerinin havlusunda baharın yeşilliğinde otlayan buzağısı yanında ineklerin görüntüsü ne bahçe içersinde deşinerek yem toplamaya çalışan eski Konya lıların evin dövleti diye nitelendirdikleri yumurta ustası tavukların nede ezanla birlikte her vakit öten horozların görüntüleri yoktu. Bunları hayal ederken hem gözlerim aradı hem de kulaklarım dinlemek istedi amma yoktu. O bomboş gördüğümüz içersine bir Konya daha sığar dediğimiz boş arazilerin yerinde yeller eser derler ya yeller de esmiyor büyük büyük betonarme binalar yükselmiş her taraf betonlaşmış akşam evime dönerken baktım sokaklarda araçtan geçilmiyor. Pazar olmasındandır sanırım araçlardan geçit vermeyen sokaklar.
Günlük rızk için sağa sola koşuşan veya tatilin verdiği rehavetle bulabildiği bir boşluğa oturmuş piknik yapan insanlar.
Bende bu düşünceler içersinde huzur evinin yanından aşkan dan yakadan meramdan yeni meram yolunu eski meram yolunu geçerken eski meramın yakanın düşüncesi içersinde hüzünle gelirken oğluma bir yerde dur deyiverdi durdu çocuğum.
Ne oldu baba dedi. Dur oğlum allasen dedim çünkü etraflarını beton binalar sarmış bir bakımsız bağın yanından geçiyorduk,
Araçtan indim çocuklarım hiçbir şeyin farkında değillerdi. Bağa yanaştım kenarından içersindeki o yinede zamana meydan okurcasına yaprak açmaya çalışan armut kayısı elma ağaçlarını ve kolları uzadıkça kelleşmiş asma çıbıklarını görünce içimden bir acı belirdi. Ve zamanın betonlaşmasına lanet edip bundan on sene önce yine bu meramın bir acıyan bağında yazdığım şiiri hatırladım eve gelip yazımı acilen yazdım o şiiri de siz okurlarım okusun onlarda eskiyi düşünsün diye ekledim işte o şiir. Saygılarımla
MERAM BAĞLARI
Bozulmuş hazan olmuş güzelim bağlar
Maziye bakarda durmadan ağlar
Yanında yükselmiş beton binalar
Eskiyi düşünür de içi kan ağlar
Geriye bakarak içten ah çeker
Ne yapsın biçare böyleymiş kader
İçi isyan dolu feleğe küser
Dallar çiçek açmış ağaçlar ağlar
Çimi yeşermeden dönmüş sarıya
Çiçek bal vermiyor artık arıya
Ağacın dalında baktım kuruya
Dal gövdeye küsmüş yaprağı ağlar
Meram bağları diye namları vardı
İçinde güzeller güler oynardı
Şimdi etrafını betonlar sardı
Çıbığı kurumuş ta asması ağlar
İsmail der Meram namlı dünyada
Mesire yeriydi eski Konya da
Bu dünya fanidir kalmaz insana
Sahipleri ölmüşte varisi ağlar
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.