Eline kazma almamış olanlara…
Gına geldi.. İnanın gına geldi..
Çağlayan Göleti mevzusunda bilmeyen konuşuyor laf söylüyor bilende ona laf yetiştireceğim diye uğraşıyor. Bu coğrafyada yaşamayan, hayatında bir ağacın dibine çapa vurmamış insanlar, avar ne davar ne bilmeyen, su nerden batar- nerden çıkar, nere ne zaman akar bilmeyen. Doğanın yapısını, raporlarla gören, ama raporu düzenleyenin insan olduğunu unutarak taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışan amir- memur, başkan kim üzerine alırsa onlaradır sözüm.
Sarıot gölü Çatındır -Derenindir. Yıllar yılı bu göl üzerinden kavgalar yapılmıştır. Yapılmaya da devam edilmektedir. Çağlayan göleti on metre yükseltilse, içi su dolsa, bu su ile susuz köylerde sulu tarım yapılsa, Hüseyin Dumru’nun neyi eksilir? Hiçbir şeyi. Aksine sevinir. Ama bu millet bıktı artık ölü yatırımların maliyetini karşılamaktan.. Bıktı ödediği vergilerin beton yığını olup çürümesini izlemekte.. İnanın bıktı..
Çağlayan göletini besleyen su şu an ki haliyle bile dolduramaz o göleti. Kaldı ki on metre daha yükseltince nasıl dolduracak…. Birileri rakam oyunu oynamaktan vazgeçsin. Göz var mizan var.
Hayal edin. Çağlayan göleti yükseltilmiş. Su Karacaardıç ve yakınlarında ki köylere ulaştırılmış insanlar sulu tarıma göre bahçe tesis etmiş. Ne güzel değil mi? Ne güzel hayal…
İşin kazayağına bakın birde. Yağışlar oldu da üç sene üst üste az oldu. Çağlayan göletinde bir öküzün içeceği kadar bile su kalmadı? Ne olacak o bahçeler.. Biriken su Çat’a yetmezken Dereyi görmezken Karacaardıc’a Meyre’ye geçer mi sanıyor birileri… Bu Bozkırda yaşamadan Bozkır adında ahkâm kesme, Bozkırın kaderini değiştirmeye çalışma hadsizliğini gösterenlerin pembe hülyasından başka bir şey değildir…
Şuda bir gerçektir. Bizim toprakalarımızdan doğan suya bizler ancak bakabiliyoruz. Bahar aylarında suyun coşkusu içimizi coşturuyor kenarında piknik yapıyoruz. Ama yazında sususuzluktan kırılıyor bazı köylerimiz. Bu gerçeğide görmek lazım.
Peki birader çözümün ne? Diyorsanız çözüm: Çağlayanda çağlayan oyuncağı alınmış benek gibi zırlamak değil. Çözüm, suyun doğduğu topraktan başlayan suyun doğduğu toprak sahiplerini ihya edip fazlasıyla diğer köylerin ihtiyacını karşılayacak bir proje hazırlamakta…
Bu konuda laf ebeliği yapanlar benim projemi biliyorlar. Ve yapılabileceğine de inanmalarına rağmen hala aynı nakaratı çalıyorlar..
Çağlayan göletini on metre yükselteceksin. Ama asıl göleti Sarıot havzasında tesis edeceksin. Dolan Sarıot Göletinden suyu Çağlayan göletine aktaracaksın. Böylece ne aygır gediğinin suyu azalacak ne Sorkun Dere ve Çat köyü sudan mahrum kalmayacak. Nede ekoloji bozulacak. Şu an fidan olan Sarıottaki ağaçlandırma alanı büyüyecek.. Güzelliği düşünün..
Bütün kavgamız bir gram suyu dahi boşa götürmeden kimseyi incitmeden suyu değerlendirmek değil mi? Gelin o zaman gücümüzü birbirimizi incitmek için değil daha güçlü bir Bozkır için kullanalım.
Şunu görelim. Su savaşlarının olacağı öngörüsünün kabul edilmiş olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Çağlayan Göletine Sarıotun suyunu aktarmak ve bu suyu başka köylerin hizmetine sunmak bugün olmazsa yarın yarın olmazsa öbür gün üzücü neticeleri olan tartışmalara dönecektir… Bu sıkıntıların hiçbirini gerçekten iyi niyetli olsa bile yaşamayacak olanlar ise Çağlayan Göleti yükseltilsin diye haykıranlar olacaktır…
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.