Prof. Dr. Faruk SÜMER
Bozkır bu idarî tarzını ve sadece yazı kolundan müteşekkil bulunmasını XIV. yüzyıldaki idari değişikliğe kadar sürdürmüştür. Bu kaza ile ilgili en eski tahrir defterleri de II. Bayezid (1481–1512) devrinde yazılmış olanlardır. Simdi Yazı kolunda bulunan köylerin hepsi, adlarının doğru şekilleri ile bu defterlerde mevcuttur. Ancak haklımızın doğru telaffuzuna rağmen idareciler bu köy adlarından bazılarının telaffuzunu değiştirmişlerdir. Bunun sebebi kısaca halkımızı cahil, kendilerini âlim sanmalarıdır. Hâlbuki onlar halkımızın kendi öz dilini kullanmasında hataya düşmeyeceğini düşünebilmelidirler.
Telaffuzları değiştirilmiş ve kendilerine başka isimler konmuş köyler şunlardır.
İl Doğan – Er Doğan
Yağlıyük – Yalı Hüyük
Mürüvvetli – Bağ Yurdu
Çat - Çağlayan
—İl Doğan (Er Doğan): Bu köyün adı Tahrir defterlerinde daima İl Doğan şeklinde yazılmıştır. Halkımız da köyün adını böyle söylemektedir. İl Doğan (İl gibi güçlü) eski zamanlardan beri kişi adı olarak Türk dünyasında kullanılmış isimlerden biridir.
—Yağlıyük (Yalı Hüyük): Tahrir defterinde Yağlıyük şeklinde yazılmıştır. Halkımızın da bu yerleşim yerinin adını daima Yağlı (u)yük şeklinde söylemektedir. Halkımız bir veya bazı maddeleri ihtiva ettiği için yağlı gibi görünen üyüge, haklı olarak, Yağlı (u)yük adını koymuştur. İsmin Yalı Hüyük’ten meydana gelmesi imkânsızdır. Çünkü Bozkır halkı yalı kelimesi bilmez. Esasen yalı Türkçe bir kelime değildir.
—Mürüvetli (Mürüvvetli). Mürüvetli adı atılmış ve köye yazılıyurt adı konulmuştur. Mürüvvet Arapça insanlık duygusuna sahip mertlik ve hatta iyilik demektir. Mürüvvet, Hasan, Hüseyin, Kerim, İhsan gibi birisimdir. Eskiden beri halkımızca şahıs adı olarak kullanılır. Bu sebeple Mürüvetli adinin değiştirilmesi hayret vericidir. Çünkü Arapça, Farsça asilli köylerin adları değiştirilmemektedir. Mürüvet ( Mürüvvet) adlı bir Bozkırlı bu köyü kurduğu için oraya Mürüvetli (Mürüvvet’in köyü) denilmiştir.
— Balıklavu: Bu köyün adı da Balıklava’ya döndürülmüştür. Bu da doğru değildir. Çünkü tahrir defterlerinde başka yörelere bağlı ayni adda (yani Balıklavu) yer adi görülmüştür.
— Çat (Çağlayan): XI. yüzyılın büyük Türk müellifi Kaşgarlı Mahmud, Çat sözünün Oğuzca (yani Türkiye Türklerinin babalarının lehçesinde) kuyu demek olduğunu yazmıştır.(1) Anlaşıldığına göre kuyu kelimesini bilen Oğuzlar bir tür kuyuya da Çat demişlerdir. Hatta Çat sözünün Oğuzlar arasında yaygın bir şekilde kullanılmış olduğu da görülür. Bunun en önemli delili Türkiye’de Çat adını taşıyan 29 köyün bulunmuş olmasıdır. Bu sebeple Çat adlı köyümüzün adının değiştirilmesi de yanlış olmuştur.
Sonuç:
Verilmiş olan bu izahlardan sonra gösterilen köylerden ikisinin gerçek telaffuzları ile yazılmaları, diğer ikisinin de yeni adlarının kaldırılarak eski adlan ile anılmaları gerekmektedir.
Yine II. Bayezid devrinde yazılmış tahrir defterleri, su gerçekleri de kesin bir şekilde ifade etmemizi mümkün kılmaktadır:
1- Bozkır kazasında hiç gayri Müslim yoktur. Kasabada XX. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen Hıristiyan azınlığın hepsi Bozkır’a dışarıdan gelmiş olup çoğu Konya’ya bağlı Sille nahiyesinden gelmiştir. Bu Hıristiyan azınlıktan makalenin ikinci (bundan sonraki) bölümünde söz edilecektir.
3- Yine Bozkır kazasında zikredilen göçebe veya yâri göçebe hayat geçiren bir topluluk görülmemiştir. Hatta defterlerin yakından incelenmeleri, Bozkır yöresinde göçebe hayatin XIII. yüzyılın ikinci yarısında son bulduğu hükmünü verdirmiştir.
Bozkır kazası hakkında tahrir defterlerinde bulunan diğer bilgilerden makalenin bundan sonraki bölümünde bahsedilecektir.
Bozkır bu idarî tarzını ve sadece yazı kolundan müteşekkil bulunmasını XIV. yüzyıldaki idari değişikliğe kadar sürdürmüştür. Bu kaza ile ilgili en eski tahrir defterleri de II. Bayezid (1481–1512) devrinde yazılmış olanlardır. Simdi Yazı kolunda bulunan köylerin hepsi, adlarının doğru şekilleri ile bu defterlerde mevcuttur. Ancak haklımızın doğru telaffuzuna rağmen idareciler bu köy adlarından bazılarının telaffuzunu değiştirmişlerdir. Bunun sebebi kısaca halkımızı cahil, kendilerini âlim sanmalarıdır. Hâlbuki onlar halkımızın kendi öz dilini kullanmasında hataya düşmeyeceğini düşünebilmelidirler.
Telaffuzları değiştirilmiş ve kendilerine başka isimler konmuş köyler şunlardır.
İl Doğan – Er Doğan
Yağlıyük – Yalı Hüyük
Mürüvvetli – Bağ Yurdu
Çat - Çağlayan
—İl Doğan (Er Doğan): Bu köyün adı Tahrir defterlerinde daima İl Doğan şeklinde yazılmıştır. Halkımız da köyün adını böyle söylemektedir. İl Doğan (İl gibi güçlü) eski zamanlardan beri kişi adı olarak Türk dünyasında kullanılmış isimlerden biridir.
—Yağlıyük (Yalı Hüyük): Tahrir defterinde Yağlıyük şeklinde yazılmıştır. Halkımızın da bu yerleşim yerinin adını daima Yağlı (u)yük şeklinde söylemektedir. Halkımız bir veya bazı maddeleri ihtiva ettiği için yağlı gibi görünen üyüge, haklı olarak, Yağlı (u)yük adını koymuştur. İsmin Yalı Hüyük’ten meydana gelmesi imkânsızdır. Çünkü Bozkır halkı yalı kelimesi bilmez. Esasen yalı Türkçe bir kelime değildir.
—Mürüvetli (Mürüvvetli). Mürüvetli adı atılmış ve köye yazılıyurt adı konulmuştur. Mürüvvet Arapça insanlık duygusuna sahip mertlik ve hatta iyilik demektir. Mürüvvet, Hasan, Hüseyin, Kerim, İhsan gibi birisimdir. Eskiden beri halkımızca şahıs adı olarak kullanılır. Bu sebeple Mürüvetli adinin değiştirilmesi hayret vericidir. Çünkü Arapça, Farsça asilli köylerin adları değiştirilmemektedir. Mürüvet ( Mürüvvet) adlı bir Bozkırlı bu köyü kurduğu için oraya Mürüvetli (Mürüvvet’in köyü) denilmiştir.
— Balıklavu: Bu köyün adı da Balıklava’ya döndürülmüştür. Bu da doğru değildir. Çünkü tahrir defterlerinde başka yörelere bağlı ayni adda (yani Balıklavu) yer adi görülmüştür.
— Çat (Çağlayan): XI. yüzyılın büyük Türk müellifi Kaşgarlı Mahmud, Çat sözünün Oğuzca (yani Türkiye Türklerinin babalarının lehçesinde) kuyu demek olduğunu yazmıştır.(1) Anlaşıldığına göre kuyu kelimesini bilen Oğuzlar bir tür kuyuya da Çat demişlerdir. Hatta Çat sözünün Oğuzlar arasında yaygın bir şekilde kullanılmış olduğu da görülür. Bunun en önemli delili Türkiye’de Çat adını taşıyan 29 köyün bulunmuş olmasıdır. Bu sebeple Çat adlı köyümüzün adının değiştirilmesi de yanlış olmuştur.
Sonuç:
Verilmiş olan bu izahlardan sonra gösterilen köylerden ikisinin gerçek telaffuzları ile yazılmaları, diğer ikisinin de yeni adlarının kaldırılarak eski adlan ile anılmaları gerekmektedir.
Yine II. Bayezid devrinde yazılmış tahrir defterleri, su gerçekleri de kesin bir şekilde ifade etmemizi mümkün kılmaktadır:
1- Bozkır kazasında hiç gayri Müslim yoktur. Kasabada XX. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen Hıristiyan azınlığın hepsi Bozkır’a dışarıdan gelmiş olup çoğu Konya’ya bağlı Sille nahiyesinden gelmiştir. Bu Hıristiyan azınlıktan makalenin ikinci (bundan sonraki) bölümünde söz edilecektir.
2- Yine Bozkır yöresinde hiç gayri Türk azınlık yoktur. Bosna, Arnavutluk ve Kafkasyalılar ve Girdililer Türkiye’ye geçen yüzyılın (XIX. asri) ikinci yarısında mülteci olarak geldiler. Milletimiz onları kendinden sayıp bağrına bastığı halde bazıları görülmemiş bir nankörlükle “Türkiye’de Türk’ün dışında başka milletler de var” demişlerdir.
3- Yine Bozkır kazasında zikredilen göçebe veya yâri göçebe hayat geçiren bir topluluk görülmemiştir. Hatta defterlerin yakından incelenmeleri, Bozkır yöresinde göçebe hayatin XIII. yüzyılın ikinci yarısında son bulduğu hükmünü verdirmiştir.
Bozkır kazası hakkında tahrir defterlerinde bulunan diğer bilgilerden makalenin bundan sonraki bölümünde bahsedilecektir.
DİPNOT
1- Divânu Lügatit-Türk, TDK, İstanbul,1942, III, s. 146.
Önemli Hatırlatma:
Yazının devamı yine bölümler halinde yayınlanacaktır. Bu yazı Prof. Dr. Faruk SÜMER
Tarafından kaleme alınmış ve Türk Dünyası Tarih Dergisi’nde 1995 Haziran sayısında yayınlanmıştır.
1- Divânu Lügatit-Türk, TDK, İstanbul,1942, III, s. 146.
Önemli Hatırlatma:
Yazının devamı yine bölümler halinde yayınlanacaktır. Bu yazı Prof. Dr. Faruk SÜMER
Tarafından kaleme alınmış ve Türk Dünyası Tarih Dergisi’nde 1995 Haziran sayısında yayınlanmıştır.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.