“Hal-i pür melalimize” yani keder ve elem verici durumumuza bir bakalım.
Bakalım ve düşünelim.
“Bu hallere nasıl düştük” diye…
* * *
Stalin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında zafer sarhoşluğuyla “Boğazlar ile Kars ve Ardahan” hakkında Türkiye’ye “kurusıkı” bir tehdit savurmuştu ya…
O günleri hatırlayalım.
Zamanın yönetimi, tehditlere direnmek veya bu tehdidi “batıya” karşı “koz” olarak kullanmak yerine koca ülkeyi Amerika ve İngiltere’nin “şefkatli (!)” kucağına oturtmak için “ne olur beni koru” diye yalvarmaya başlamıştı ya…
İşte o günlerde neler oldu bir bakalım.
Amerikan Yönetimi, Rusya ve Fransa’da büyükelçilik yapan William Chirstian Bullit’in değerlendirme ve stratejilerini benimseyerek “soğuk savaş” dönemini başlatmıştı Amerika önce Birleşmiş Milletler yerine kendi önderliğinde “Federal Dünya Hükümeti” kurulmasını istemiş ve “dünya”yı yönetmeye talip olmuştu.
Bu hayali gerçekleşmeyen Amerika bu kez de “Avrupa Federasyonu” , “Ortadoğu Federasyonu” ve “Asya Federasyonu” oluşturmayı hedefine almıştı.
Sevgili Hemşehrilerim;
Amerika bundan sonra, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlayıp yaygınlaşan antiemperyalist “ulusal egemenlik” ve “bağımsızlık” olgularını “düşman”; kendini de dünyadaki “din”lerin “komutanı” ilan etti.
Çünkü William Christian Bullit’e göre “Üçüncü Dünya Savaşı” Ortadoğu’da kopacaktır. Çünkü Papa İkinci Pius, “Amerikan Milleti parlak atılımlar yapmak için yaratılmıştır. Tanrı acı çeken insanlığın yazgısını Amerikalılara emanet etti” demiştir.
Bullit’in “soğuk savaş” kuramına göre Avrupa Federasyonunda “Hristiyanlık”, Ortadoğu Federasyonunda “Müslümanlık”, Asya Federasyonun’da da “Konfiçyusçuluk” yapılandırılacaktı.
* * *
Türkiye’yi idare edenler “tam bu sırada” Amerika’ya yanaşmıştı.
Amerika ise Avrupa Birliği’nin şimdi yaptığı gibi Türkiye’ye bir sürü “ev ödevi” vermekte, kendini alabildiğince “naz”a çekmektedir. Bu arada Türkiye önüne sürülen bir dizi “İkili Anlaşmaları” da şıkır şıkır imzalamaya başlamıştır.
“Milli Eğitimimiz”, 27 Aralık 1949’da imzalanan ve “Fulbright(fulbırayt) Anlaşması” olarak da anılan “Türkiye ve ABD Hükümetleri arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma”nın sonucu olarak, bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CİA tarafından Amerikan çıkarları doğrultusunda biçimlendiriliyordu.
Senatör Haydar Tunçkanat’ın “İkili Anlaşmaların İçyüzü” ve “Amerikan Emperyalizmi ve CİA” adlı kitaplarında açıklandığı üzere, 27 Aralık 1949’da imzalanan Eğitim Komisyonuyla ilgili anlaşmanın Beşinci Maddesi şöyleydi:
“Komisyon, dördü TC vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak Türkiye’deki ABD diplomatik heyetinin başı (Amerikan Büyükelçisi) Komisyonun fahri başkanı olacaktır. Komisyonda oyların eşit olması durumunda kesin oyu misyon şefi (Amerikan Büyükelçisi) verecektir.”
Komisyonun ABD vatandaşı olan dört üyesinden ikisinin, elçilikteki CİA mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerekir. Böylece CİA, Milli Eğitim Bakanlığına rahatça sızma olanağını bulacak, öğrenci ve öğretim üyeleri arasından “ajanlar” devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacaktır. Okul ve ders kitaplarına Amerikan propogandasının etkinliğini artırmak için malzeme zerk edeceklerdir.
Sevgili Hemşehrilerim;
Altmış yıldır “Milli Eğitim”imizi ve sayısı ve içeriği gizlenen “ikili anlaşmalar” gereği bir çok bakanlığımızı Amerikalı uzmanlar yönlendiriyor.
Bu yolu açanlar, kendinden sonrakileri cesaretlendirdi.
Hal-i pürmelalimize bakıp bir daha düşünelim.
“Başka neleri bilmiyoruz acaba, bu bize yakışır mı” diye…
Hakikaten “yakışır mı”?
NOT: Cengiz Özakıncı’nın “Türkiye’nin siyasi intiharı ve Yeni Osmanlı Tuzağı” kitabından
yararlandım.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.