Şu boğaz harbi dedikleri meşhum bir savaş
Ya hürsün, ya da eriyeceksin yavaş yavaş
Bilinmez kıtalardan gelmiş farklı insanlar
Her şey farklı burda: deri, lehçe ve lisanlar
Karşında çelik zırhlı, makinali bir ordu
Bu ordu ki: yan Anzak, ya da İngiliz Lordu
Yüreksiz, aciz, kandırılmış binlerce canlı
Kulağa hoş geliyor, bu macera heycanlı
Lakin bu macera sizlere olacak kabus
Hayattayken, hayata olacaksınız mahpus
Sizler ki; gaflet çukurunda boğulan bir leş
Sizler ki; ezelden beri korkak ve de kalleş
Buna karşın cesaretle yürüyor Mehmed’im
Son ana dek savaşıp, diyor “Daha ölmedim”
Hasret rüzgarına takılmış arkadaş ve yâr
Onlardan ne bir işaret, ne de bir haber var
Ne bir aşı var Mehmed’imin, ne bir silahı
Yeryüzünde yalnız: Bir kendi, birde İlahı
Aynı kardeş, farklı bölükte, aynı düşmanla
Savaş şekli bir: Aynı kararlılık, imanla
Top, tüfek, teyyare, zırhlı, havan, gülle, mermi
Bunlara komutan mı dayanır, yoksa er mi?
Vatanın kalbi, bu ufacık boğazda atar
Bir bakarsın Mehmed’im kurşun yer, yerde yatar
Yine de var gücüyle, hücum eder askerim
Son anda bile, dilde dört hece: Allah kerim
Yer, gök; her taraf karanlık, her taraf inliyor
Roller farklı: biri vuruyor, biri dinliyor
Ateş girdabında sanki bir tarih yanıyor
Kehkeşanlara kaçmış mazisini anıyor
O mazi ki; kimsenin yenemediği ordu
O mazi ki; Viyana’ya doğru gidiyordu
Ey namusu için namus yolundaki asker
Ecdadın bile seni hayran içinde izler
Çağın en zorlu ordusuna kafa tuttun ya!
Sana sadece ben değil, hayran kaldı dünya
Sen ki; İslam’ı kuşatmış o mel’un çemberi
Göğüsünle tekrar püskürttün gerisin geri
Sen ki; çaresizlikler içinde çare oldun
Karşındaki düşmanı cesaretinle boğdun
Ey şanlı asker, yattığın yerde rahat uyu
Sana borçlu bu millet: toprağı akan suyu
14’lü hece ölçüsüyle yazılmıştır.
Ya hürsün, ya da eriyeceksin yavaş yavaş
Bilinmez kıtalardan gelmiş farklı insanlar
Her şey farklı burda: deri, lehçe ve lisanlar
Karşında çelik zırhlı, makinali bir ordu
Bu ordu ki: yan Anzak, ya da İngiliz Lordu
Yüreksiz, aciz, kandırılmış binlerce canlı
Kulağa hoş geliyor, bu macera heycanlı
Lakin bu macera sizlere olacak kabus
Hayattayken, hayata olacaksınız mahpus
Sizler ki; gaflet çukurunda boğulan bir leş
Sizler ki; ezelden beri korkak ve de kalleş
Buna karşın cesaretle yürüyor Mehmed’im
Son ana dek savaşıp, diyor “Daha ölmedim”
Hasret rüzgarına takılmış arkadaş ve yâr
Onlardan ne bir işaret, ne de bir haber var
Ne bir aşı var Mehmed’imin, ne bir silahı
Yeryüzünde yalnız: Bir kendi, birde İlahı
Aynı kardeş, farklı bölükte, aynı düşmanla
Savaş şekli bir: Aynı kararlılık, imanla
Top, tüfek, teyyare, zırhlı, havan, gülle, mermi
Bunlara komutan mı dayanır, yoksa er mi?
Vatanın kalbi, bu ufacık boğazda atar
Bir bakarsın Mehmed’im kurşun yer, yerde yatar
Yine de var gücüyle, hücum eder askerim
Son anda bile, dilde dört hece: Allah kerim
Yer, gök; her taraf karanlık, her taraf inliyor
Roller farklı: biri vuruyor, biri dinliyor
Ateş girdabında sanki bir tarih yanıyor
Kehkeşanlara kaçmış mazisini anıyor
O mazi ki; kimsenin yenemediği ordu
O mazi ki; Viyana’ya doğru gidiyordu
Ey namusu için namus yolundaki asker
Ecdadın bile seni hayran içinde izler
Çağın en zorlu ordusuna kafa tuttun ya!
Sana sadece ben değil, hayran kaldı dünya
Sen ki; İslam’ı kuşatmış o mel’un çemberi
Göğüsünle tekrar püskürttün gerisin geri
Sen ki; çaresizlikler içinde çare oldun
Karşındaki düşmanı cesaretinle boğdun
Ey şanlı asker, yattığın yerde rahat uyu
Sana borçlu bu millet: toprağı akan suyu
14’lü hece ölçüsüyle yazılmıştır.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.