Orta okul yıllarında Türkçe Ders Kitabında bir sahil kasabasında dayı ve yeğenin balıkçılık macerasını anlatan bir hikaye okumuştuk.
Yeğen kürek çekmeye meraklıdır.Sürekli sandalı kullanma konusunda ısrar eder. Dayı denizin sakin olduğu için daha fazla dayanamaz kürekleri yeğenine verir .Nasıl çekileceğini de gösterir kıyıya yaklaşmamsını tenbih eder kendisinin de biraz uyuyacağını söyler.Daha 14-15 yaşlarında olan yeğen hevesle küreklere asılır biraz yol kat ettikten sonra seher vaktinin karanlığında farkına varmadan kayalıklara yaklaşır ve bir süre sonra kayalıklara bindirir .genç nasıl olduğunu bilemez bu işin .Oysa çevresinde su vardır daha ama sandalın gelip oturduğu yer kayaların arasıdır Heyecanla dayısını kaldırır dayı ,dayı kalk deniz tükendi.
Şimdi bu hikaye nerden çıktı diyeceksiniz evet esnafıyla tüketicisiyle vatandaşın ağladığı bu günlerde bu hikaye gerçekleşti.Yani deniz tükendi.Türkiye bir çok yönden kendi kendine yeten ülkeler arasında en yukarı sırlarda olan bir ülkeydi.Ülkeydi diyorum .Çünkü artık bir çok konuda dışarıya bağımlı hale geldik.En başta bir tarım ülkesi olmamıza rağmen bir çok tarım ürününü dışardan ithal etmekteyiz.
Diğer illeri bilmiyorum İzmir de çarşıya çıkıp da esnafla sohbet ettiğim zaman bir çoğu kan ağlıyor hiç satış yapmadan mağazasını dükkanını kapatan esnaf var.Peki neden insanlar nereden alışveriş yapıyor da esnaf satış yapamıyor.İşin daha da vahimi gün geçmiyor ki bir mağaza kepenklerini kapatmasın.
Diğer illeri bilmiyorum İzmir de çarşıya çıkıp da esnafla sohbet ettiğim zaman bir çoğu kan ağlıyor hiç satış yapmadan mağazasını dükkanını kapatan esnaf var.Peki neden insanlar nereden alışveriş yapıyor da esnaf satış yapamıyor.İşin daha da vahimi gün geçmiyor ki bir mağaza kepenklerini kapatmasın.
İnsanlar alış-veriş yapamıyor .Çünkü para yok zorunlu ihtiyaçlarını gidermede sıkıntı var .Eskiden insanlar giydikleri elbise eskiyince yamarlar giyerlerdi artık bu da mümkün değil .Yıllardır toplum tüketici canavarı oldu ve toplumun bu çılgınlığından faydalananlar büyük holdingler tefeciler ve tefeci gibi çalışan bankalar oldu.Sandalın başına geçenler koltuklarından başka bir şey düşünmedikleri için bu noktaya gelmeyi önleyecek tedbirler almadıkları gibi sanki daha da teşvik ettiler.Zaruri ihtiyaçların dışında lüks tüketim mallarına harcanan para hızla toplumu şimdi bulunduğu uçurumun kıyısına getirdi .Siyah- beyaz televizyon devri biter bitmez renkliler alınıp eve konuldu ,renkli varken çalışan televizyon hurda fiyatına satıldı uzaktan kumandalı alındı,teleteksli alındı , sapasağlam buzdolabı varken derin donduruculusu alındı . Peki, bu değirmenin suyu böyle akıp duracak mıydı evet birilerine göre .Reklamlarda tüketiciyi korumaya yönelik hiç bir şey yapılmadı. Ne zaman ki yavaş, yavaş toplum işin farkına varmaya başladı ama heyhat geç kalındı sürekli tüketen toplum borçlanınca alışveriş yapamaz oldu.Alışveriş yapamayınca üretim azaldı üretim azalınca işçiler iş olmadığından işlerinden çıkarıldı .Paralar banklarda kredi borçlarından dolayı bloke edildi.Ekonomi kilitlendi.Kısacası deniz tükendi.Artık bundan sonra nasıl olur bilinmez eğer bir şekilde kilitlenen ekonomi çözülmezse manzara hiç de iç açıcı değil.
Umarım daha da kötüye gitmez .
Bu noktada bize düşen mümkün olduğu kadar yerli malı tüketimine hız vermek. Zaruri ihtiyaçların dışında lüks sayılabilecek tüketimi azaltmak.Eğer kullanıyorsak sigara içki tüketimine son vermek . Sağlığımıza dikkat etmek çünkü hastalandığımız zaman her ne kadar bir takım ilaçlar sosyal güvencesi olanların devlet tarafından ödeniyorsa da bazı ilaçlar çeşitli sebepler ve yönetmeliklerden dolayı ödenmiyor .
Sağlık mutlu umutlu bir gelecek dileklerimle
Celal ÜNAL
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.