Recent Comments

Göz Yaşımda Saklısın


Göz Yaşımda Saklısın !!!


       “Göz yaşımda saklısın ağlayamam ben
        Düşeceksin sanırım kirpiklerimden…”
 
     
Hatırladınız mı bu şarkıyı?
     Göz yaşında nelerin saklı olduğunu, hangi hüznün ve elemin, hangi gamın ve kederin, hangi sevincin ve neşenin, hangi sevginin ve sevgililerin ve kimlerin saklı olduğunu anlatan, söyleyen ve hüngür hüngür haykıran bu güzel şarkıyı hatırladınız mı
?

      Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben…
Sizin göz yaşlarınızda neler saklı?
Kime ve kimlere mesken yaptınız göz yaşlarınızı?
O güzelim buğulu gözleriniz kime ve kimlere yataklık ediyorlar?
Sahi, nedir gözyaşı? Sığınak mı, barınak mı?
Acı mıdır gözyaşı, sevinç mi?
       Ve,
       Nedir ağlamak?
Neden ağlar insanlar, neden akıtırlar gözyaşlarını?
       Ve neden ağlamazlar?
Neden ve niçin saklarlar gözyaşlarını?
Neden ve niçin içlerine akıtırlar terkîbinde nelerin saklı olduğu meçhul olan, kaynağı belirsiz o iki damla ıslaklığı?
       Göz yaşı Medeniyetinin mensupları neden ağlamazlar?
       Ağlamak bir “küçüklük” tezahürü müdür?
Medeniyetinin hamurunun gözyaşı ile yoğrulduğu söylenen bir toplumda ağlamamakta neyin nesi oluyor? Nereden çıktı bu “kadın gibi ağlama” lafları?
      O zaman siz erkek gibi ağlayınız. Yok hayır, adam ve insan gibi ağlayınız…
      Ağlamak…
      Nereden ve niçin geldiği belli olmayan iki damla sıvının göz pınarlarından süzülerek, gözün koruyucu melekleri olan kirpiklerde bir yarım tur attıktan sonra, yavaş yavaş, kimseyi incitmeden, sadece kendi sahibinin gönül telini samimi bir şekilde titreterek, kendine has edası ile birlikte, yılların izini taşıyan yüz ün o kıvrımlarından süzülerek, bazen elin tersiyle silinerek, bazen de çene kenarlarından kayarak toprakla buluşma eyleminin adı…
       Göz Pınarları. Bu harika tamlamayı mensuplarına hediye eden medeniyetin çocukları, niçin ağlamıyorsunuz?
       Yoksa, gözlerde bir pınar olduğunu, o pınarın gözyaşı ile dolu olduğunu, zaman zaman boşaltılmazsa sahibini rahatsız edeceğini, musluklarını ne kadar sıkı sıkıya kapatsanız da onun mutlaka kendine bir yol bulacağını, sizin ona yol vermemeniz halinde onun kendi güzergâhını kendisinin çizeceğini ve o parlaksı, efsunlu, sahibine ayrı bir “güzellik” katan güzelim sıvının “içinize” doğru akacağını ve nihayet sizin ağlamamanız halinde, dışınızın ağlamaması halinde içinizin ağlayacağını bilmiyor musunuz?
       
İçin için ağlamak tabirini hiç duymadınız mı?
       
Öyleyse neden ve niçin dışın dışın ağlamıyorsunuz?
       
Ağlayın
       
Allah aşkına ağlayın…
       Bazen sessizce, bazen hıçkırarak, bazen de bağırarak ağlayın…
       İçinizin ağlamaması için dışınızı ağlatın…
       Akıtın göz yaşlarınızı göz pınarlarınızdan… 
       Açalım ellerimizi semaya, bükelim boynumuzu, isteyelim affımızı Yaratıcımızdan ve ağlayalım ki göreceğiz meleklerinde bizlerin o ağlama “seansına” iştirak ettiğini.
       Günahlarımızın affı için ağlayın, mazlumların âhlarını almamak için, kaprislerimiz için, geri gelmeyecek olan gençliğimiz ve gelmesi mukadder olan ihtiyarlığımız için, kendimiz için, ana ve babalarımız için, çocuklarımız için, dostlarımız için ve samimi dualarımızın kabul olunması için ağlayalım…
       
Elinizden ağlamaktan başka bir iş gelse de ağlayın , gelmese de zira ki ağlamak başlı başına bir iştir…
       Peki siz gözyaşının terkîbinde nelerin olduğunu biliyor musunuz?

      Ağlama işi ‘ nin hangi hastalıklara deva olduğunun farkında mısınız?
      
Gözyaşının renk körlüğüne iyi geldiğini bilir misiniz?
Hani her şeyi siyah ve beyaz gören, arada kalan bütün renkleri yok sayan, görmeyen, grînin, yeşilin, mavinin, eflatunun ve diğerlerinin farkında olmayan renk körü gözleriniz var ya, işte onlara iyi geldiğinin farkında mısınız?
      
Gözyaşının gözdeki perdelere iyi geldiğini bilir misiniz
?
Hani o herşeyi flû gören, bir türlü net göremeyen, görmek istemeyen, al ve yeşil lens li gözleriniz var ya, işte onlardaki bir türlü görmek istememe hastalığına iyi geldiğini bilir misiniz? Göremediğiniz zaman bilemeyeceğinizin, bilemediğiniz zaman ilgilenemeyeceğinizin, ilgilenemediğiniz zaman da ne ocakların söndüğünün, ne yuvaların yıkıldığının farkındasınız değil mi?
      
Gözyaşının kulaklara faydalı olduğunu, “duymama/duymak istememe” hastalığına iyi geldiğini bilir misiniz?Hani o bir türlü kimseyi duymayan, uzakları geçtik yakınındaki âhları ve feryâd-u figânları işitmeyen kulaklarınız var ya, işte onlara en kaliteli işitme cihazı etkisi yaptığının farkında mısınız?
      
Gözyaşının burnunuza faydası olduğunu bilir misiniz?
 
Hani o iyi olan şeylerin kokusunu bile unutan, akşamleyin komşusundaki pişen yada pişmeyen çorbanın kokusu ile ilgilenmeyen, hep sunî kokulara alıştığı için gerçek kokuları bir türlü alamayan, yahu “gül” ün kokusunu bile unutan burnunuz var ya, işte ona da iyi geldiğinin farkında mısınız?
      
Gözyaşının dilinize iyi geldiğini bilir misiniz?Hani o tatmış olduğu bütün nîmetlerin asıl sahibini unutan, unuttuğu için şükretmeyen, hep yanlışın sesini çıkaran, bir türlü doğru sesi çıkartmayı beceremeyen, şükrü unuttuğu gibi zikri de unutan, malayâni “Malayani, kendisiyle hiçbir hedef gözetilmeyen, iş olsun diye, lâf olsun, vakit geçsin, ömür tükensin diye yapılan boş konuşmalar ve faydasız işlerdir”
şeylerle iştigâl eder hale gelen ve sahibine yani size “ölmüş kardeşinizin etini” yediren dilinize iyi geldiğinin farkında mısınız?
       Gözyaşının ellere iyi geldiğini bilir misiniz?
Hani o semaya açılmayı unutan, yetimin başını okşama hasletini kaybeden, hep
alan el olmaya alışmış, bir türlü “veren el” olmayı beceremeyen/istemeyen, günahlarınızdan dolayı nasırlaşan ve kullandığınız kremlerin bile görünmeyen nasırlarınızı örtemediği ellerinize iyi geldiğinin farkında mısınız?
       
Gözyaşının ayaklara iyi geldiğini bilir misiniz?
 
Hani o mescidin yolunu unutan, bar ve pavyon gezmelerini ezbere bilen, dost gezmelerine ve hasta ziyaretlerine çağıranlara “bırakın bu ayakları” diyen ayaklarınıza iyi geldiğinin farkında mısınız?
      Gözyaşının beyninize iyi geldiğini bilir misiniz?
Hani o varoluş sebebi olan ve bizleri hayvandan ayırtan düşünme melekesini kaybeden, dumûra uğrayan, düşünemediği için işleyemeyen, işleyemediği için pas tutan ve sorgulama yeteneğini kaybeden, o yüzdendir ki gelene ağam- gidene paşam diyen beyninize iyi geldiğinin farkında mısınız?
      
Gözyaşının damar sertliğine, migrene, hazımsızlığa ve özellikle çağın illeti olan strese; her nevî sosyolojik ve psikolojik ve fizyolojik hastalıklara şifa
 olduğunun farkında mısınız?
      Ve,
Göz yaşının kalbinize iyi geldiğinin farkında mısınız?
 
Bütün kirli çamaşırlarınızı temizleyen ve hatta onları beyaz ötesi hale getiren temizlik maddelerinin temizleyemeyeceği kalbinizi temizleyen, sertleşmiş kalbinizi en kaliteli yumuşatıcının dahî yapamayacağı şekilde yumuşatabilen bir GÖZ YAŞINA sahip olduğunuzun farkında mısınız?
O gözyaşının size bir insaf, bir vicdan bir yürek, bir feraset ve bir GÖNÜL olarak geri döneceğini biliyor musunuz?
      Ağlayın, hemen ağlayın ve akıtın göz yaşlarınızı toprağa…
      Yoğurun göz yaşlarınızla toprağı ve sulayın…
      Göz yaşlarınızla yoğrulan ve sulanan toprak filizlensin, o filizleri de sulayın…
      Ve o filizlerden gül fidanları dirilsin, rengârenk gül fidanları…Her taraf güllük- gülistanlık olsun göz yaşlarınızla…
      Ve gül insanlar yetişsinler o gülistanda, işi-gücü gül olsun onların, “gül alsınlar gül satsınlar, gülden terazi kursunlar, gülü gül ile tartsınlar…” 
      
Hemen ağlayın! Aynı zamanda bir göz yaşı Peygamberi olan son Nebî’nin gül kokan, gül pınarlarından gül yaşı olarak sizin için dökülen o mübarek göz yaşlarının hürmetine, hemen ağlayın…
     
 Asla, asla timsah gözyaşları  olmasın göz pınarlarınızdan gelen göz yaşlarınız…
      Ağlayınız, bazen için için, bazen “dışın dışın”, bazen sessiz sessiz, bazen hıçkıra hıçkıra, bazen hüngür hüngür, bazen de bağıra çağıra
 ama yeter ki ağlayınız…
    “Ağlamaktan başka elinizden bir iş gelse de ağlayınız gelmese de…
Zira ki ağlamak başlı başına bir iştir, nemi de çok ama çok önemli bir iş…
      Kendisine husûsî zaman ayrılması gereken önemli bir iş…
      Hadi bakalım dostlar, şimdi ağlama molası veriyoruz. 
      
Allah (c.c.) “göz pınarlarımızı” kurutmasın ve kendi rızasını kazanabilmemiz için göz yaşları dökeme bilmemizi bizlere nasip eylesin AMİN.
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.