Öğrencim, Ali Kuzey’e( 03.05.1988–19.09.2004)
Bozkır’da öğretmenlik mesleğimin ilk yıllarıydı. Öğrencilerimin hepsini çok seviyordum ama birkaçını elimde olmaksızın daha çok… Betül Ülker, Gözde Demir, Hasan Çolak ve Ali Kuzey bunlar benim ilk göz ağrılarımdı. Bu gün sizlere Ali’den bahsetmek istiyorum.
Ali; biraz kilolu ağırbaşlı, terbiyeli, uslu, konuşurken bile yüzü kızaran cinsten ve okulumuzun en çalışkan öğrencilerinden biriydi. Tombul yanaklarını her gün severken kızartırdım. Babası Recep Bey, her zaman oturup ülke ve eğitim meselelerini enine boyuna konuştuğum, Bozkır’da düşüncesiyle amel eden, dürüst ve çalışkanlığıyla değer verdiğim arkadaşlarımdan biridir.
Ali ile olan muhabbetimiz; askerlik ve tayin sonucu yerini ayrılığa bırakmıştı ama her tatilde görüşürdük. O gerçekten adam evladıydı. Beni gördü mü gözleri tebessümle ışıldar, sevgiyle yanıma koşardı. Hiç hafif hareketlerini görmedim. Hep büyüyünce yiğit bir delikanlı olur diye umut ederdim
2004 Yılı yaz tatilinde Bozkır’da çarşıda gezerken Recep Hocayla karşılaştım onu hiç böyle görmemiştim.
—Hocam hayırdır ne bu hal dedim.
—Ali çok hasta haberin yok mu?
—Yok, Allah şifa versin. Yeni duydum nesi var hele anlat dedim.—Ali bademciklerinin şişmesi sebebiyle ilaç kullanıyordu. Hafta sonu piknikte annesi en sevdiği yemekleri hazırlamasına rağmen yemedi onun bu iştahsızlık ve keyifsizliği ikinci günde sürdü bu durumu dikkatimi çekti ve ilçemiz doktorlarından Dr. Mustafa SARGIN’a götürdüm. Mustafa Bey tahlillerden teşhisi koymuş ama bana söylemedi Ali’yi Tıpa sevk etti.
—GÜL ALİMİ! Doğum günü yatırdım Meram Tıp Fakültesine ve…
Recep bey bu arada gözyaşlarını tutamıyor dili dolaşmış benzi beti sararıp soldu bir türlü söyleyemedi. Onu tanıdığım ilk günden beri ilk defa bu kadar çaresiz olarak görmüştüm.
—Hocam sakin ol söyle neymiş hastalığı beni de telaşlandırdın ya!
—Ali KAN KANSER (AML M1 M2 Lösemi) dedi.
Aldığım cevapla bende ne söyleyeceğimi şaşırdım. “Ne lazım olursa kan vs. hemen hazırım.” Telefon ve adresimi vererek Konya’da muhakkak evime beklerim dedim. İçim titredi üzüntülü bir baba karşısında ne yapacağımı bilmiyordum.
Ali tedavisine sabır ve tevekkülle devam eder. Hastalığı boyunca kemoterapinin bütün acılarına bir of bile demeden katlanır. O inançlı bir çocuktur. Burada babasının terbiyesinin ve yapısının etkisi büyüktür. Son kemoterapiye giderken babasına gusül abdesti almak istediğini söyler abdestini alarak dönüşü olmayan uzun bir yolculuğa hazırlanır… Adeta Hz. İsmail’in Babası Hz. İbrahim’e teslimi gibi sabırla teslim olur ve öylece bekler ölüm meleğini… İsmailce…Okullar açılınca gelecekler diye bekliyordum. Birkaç gün sonra acı haberi öğrendim ki GÜL ALİM hakkın rahmetine kavuşmuş.(19.09.2004 Allah’tan geldik yine ona dönücüyüz.)
Ali hastalığa ilk yakalandığında Bozkır Anadolu Lisesi hazırlık sınıfı okuyordu. Bir yıl süren tedavi sonunda sevenleri ve sevdikleriyle daha yaşanacak onca güzellikleri geride bırakarak ebedi yolculuğuna çıkmıştır.
Bu yaz tatilde Bozkır’da Recep Bey’le, Kitapçı Kemalettin ağabeyin orada karşılaştık. Daha ilk lafı“Hocam, Ali’yi çok severmişsin geçen gün kardeşim Yurdagül’de söyledi. Söyle onda farklı ne görüyordun çok merak ettim?” dedi.
Bir öğretmen öğrencilerini hangi gözle sever onda ne görür ki?...
Muhabbet arasında Recep Hocaya: “Siz hangi evladını daha çok severdiniz” diye sorduğumda: “Evlatlarımın ikisini de çok severdim, ama Ali’ye daha yakındım Allah erken alacakmış, galiba ondan herhalde” diyerek acı acı yutkundu.
…
Geçen gün Mavi Karadeniz TV’de hemşerimiz Sami ÇELİK’i seyrediyordum. Ali’nin gözü yaşlı annesi ve babası için. GÜL ALİ’MİN SAÇLARINI söylüyordu.
Gül Ali'min saçları
Pırıl pırıl parlıyor
Gül Ali'mi görenler
İçin için ağlıyor
Aman gül Alim
Canım gül Alim
Oyna bana gül Alim
…
Her tatilinde Bozkır sokaklarında gezerken sınıf arkadaşlarına rastlayınca, aklıma Gül Alim geliyor. Bir an için onu da onların arasında görmek istiyor ve unutamıyorum.
Seni unutamayan öğretmenin…
Bozkır’da öğretmenlik mesleğimin ilk yıllarıydı. Öğrencilerimin hepsini çok seviyordum ama birkaçını elimde olmaksızın daha çok… Betül Ülker, Gözde Demir, Hasan Çolak ve Ali Kuzey bunlar benim ilk göz ağrılarımdı. Bu gün sizlere Ali’den bahsetmek istiyorum.
Ali; biraz kilolu ağırbaşlı, terbiyeli, uslu, konuşurken bile yüzü kızaran cinsten ve okulumuzun en çalışkan öğrencilerinden biriydi. Tombul yanaklarını her gün severken kızartırdım. Babası Recep Bey, her zaman oturup ülke ve eğitim meselelerini enine boyuna konuştuğum, Bozkır’da düşüncesiyle amel eden, dürüst ve çalışkanlığıyla değer verdiğim arkadaşlarımdan biridir.
Ali ile olan muhabbetimiz; askerlik ve tayin sonucu yerini ayrılığa bırakmıştı ama her tatilde görüşürdük. O gerçekten adam evladıydı. Beni gördü mü gözleri tebessümle ışıldar, sevgiyle yanıma koşardı. Hiç hafif hareketlerini görmedim. Hep büyüyünce yiğit bir delikanlı olur diye umut ederdim
2004 Yılı yaz tatilinde Bozkır’da çarşıda gezerken Recep Hocayla karşılaştım onu hiç böyle görmemiştim.
—Hocam hayırdır ne bu hal dedim.
—Ali çok hasta haberin yok mu?
—Yok, Allah şifa versin. Yeni duydum nesi var hele anlat dedim.—Ali bademciklerinin şişmesi sebebiyle ilaç kullanıyordu. Hafta sonu piknikte annesi en sevdiği yemekleri hazırlamasına rağmen yemedi onun bu iştahsızlık ve keyifsizliği ikinci günde sürdü bu durumu dikkatimi çekti ve ilçemiz doktorlarından Dr. Mustafa SARGIN’a götürdüm. Mustafa Bey tahlillerden teşhisi koymuş ama bana söylemedi Ali’yi Tıpa sevk etti.
—GÜL ALİMİ! Doğum günü yatırdım Meram Tıp Fakültesine ve…
Recep bey bu arada gözyaşlarını tutamıyor dili dolaşmış benzi beti sararıp soldu bir türlü söyleyemedi. Onu tanıdığım ilk günden beri ilk defa bu kadar çaresiz olarak görmüştüm.
—Hocam sakin ol söyle neymiş hastalığı beni de telaşlandırdın ya!
—Ali KAN KANSER (AML M1 M2 Lösemi) dedi.
Aldığım cevapla bende ne söyleyeceğimi şaşırdım. “Ne lazım olursa kan vs. hemen hazırım.” Telefon ve adresimi vererek Konya’da muhakkak evime beklerim dedim. İçim titredi üzüntülü bir baba karşısında ne yapacağımı bilmiyordum.
Ali tedavisine sabır ve tevekkülle devam eder. Hastalığı boyunca kemoterapinin bütün acılarına bir of bile demeden katlanır. O inançlı bir çocuktur. Burada babasının terbiyesinin ve yapısının etkisi büyüktür. Son kemoterapiye giderken babasına gusül abdesti almak istediğini söyler abdestini alarak dönüşü olmayan uzun bir yolculuğa hazırlanır… Adeta Hz. İsmail’in Babası Hz. İbrahim’e teslimi gibi sabırla teslim olur ve öylece bekler ölüm meleğini… İsmailce…Okullar açılınca gelecekler diye bekliyordum. Birkaç gün sonra acı haberi öğrendim ki GÜL ALİM hakkın rahmetine kavuşmuş.(19.09.2004 Allah’tan geldik yine ona dönücüyüz.)
Ali hastalığa ilk yakalandığında Bozkır Anadolu Lisesi hazırlık sınıfı okuyordu. Bir yıl süren tedavi sonunda sevenleri ve sevdikleriyle daha yaşanacak onca güzellikleri geride bırakarak ebedi yolculuğuna çıkmıştır.
Bu yaz tatilde Bozkır’da Recep Bey’le, Kitapçı Kemalettin ağabeyin orada karşılaştık. Daha ilk lafı“Hocam, Ali’yi çok severmişsin geçen gün kardeşim Yurdagül’de söyledi. Söyle onda farklı ne görüyordun çok merak ettim?” dedi.
Bir öğretmen öğrencilerini hangi gözle sever onda ne görür ki?...
Muhabbet arasında Recep Hocaya: “Siz hangi evladını daha çok severdiniz” diye sorduğumda: “Evlatlarımın ikisini de çok severdim, ama Ali’ye daha yakındım Allah erken alacakmış, galiba ondan herhalde” diyerek acı acı yutkundu.
…
Geçen gün Mavi Karadeniz TV’de hemşerimiz Sami ÇELİK’i seyrediyordum. Ali’nin gözü yaşlı annesi ve babası için. GÜL ALİ’MİN SAÇLARINI söylüyordu.
Gül Ali'min saçları
Pırıl pırıl parlıyor
Gül Ali'mi görenler
İçin için ağlıyor
Aman gül Alim
Canım gül Alim
Oyna bana gül Alim
…
Her tatilinde Bozkır sokaklarında gezerken sınıf arkadaşlarına rastlayınca, aklıma Gül Alim geliyor. Bir an için onu da onların arasında görmek istiyor ve unutamıyorum.
Seni unutamayan öğretmenin…
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.