TİCARET AHLAKI BEREKETİ ÇOĞALTIR !!!
Geçmiş devirlerden beri insanların ihtiyaçları çeşitli sanat ve
mesleklerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. İlk insan ve ilk Peygamber
Adem (a.s.)’ ın dokumacılık, İdris (a.s)’ın terzilik, İbrahim
(a.s.)’ ın kumaş ticareti, Nuh ve Zekeriyya Peygamberlerin marangozluk,
Hz. İsa (a.s)’ın ise kunduracılık mesleğinin öncüleri
olduğu nakledilmiştir.
Geçmiş devirlerden beri insanların ihtiyaçları çeşitli sanat ve
mesleklerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. İlk insan ve ilk Peygamber
Adem (a.s.)’ ın dokumacılık, İdris (a.s)’ın terzilik, İbrahim
(a.s.)’ ın kumaş ticareti, Nuh ve Zekeriyya Peygamberlerin marangozluk,
Hz. İsa (a.s)’ın ise kunduracılık mesleğinin öncüleri
olduğu nakledilmiştir.
Pek çok Peygamber ve Allah dostu velilerin de çobanlık mesleği
yaptıkları bilinmektedir. Demir endüstrisinin ilk kurucusu Davut (a.s.)’a Demiri kalıba döküp, şekil verme sanatı ona yüce Allah tarafından vahiy olunmuştur.
yaptıkları bilinmektedir. Demir endüstrisinin ilk kurucusu Davut (a.s.)’a Demiri kalıba döküp, şekil verme sanatı ona yüce Allah tarafından vahiy olunmuştur.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.v) de gençliğinden itibaren ticaretle uğraşmış, güvenilir bir tüccar olarak Kureyş halkı tarafından itimat edilen bir insan olarak herkesin güvenini kazanmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Rızkın onda dokuzu ticarettedir”.
Ticaret de şecaat,(1) cesaret ve basirettir” buyurarak ticareti teşvik
etmiş ve “Aldatan bizden değildir” buyurarak ticaretin
samimiyet doğruluk ve ticari ahlaka uyum göstermekle olacağını,
inanan insanın bu değerlere sahip çıkıp ticaretinde doğruluk
ve güven telkin etmesi gerektiğini bize emretmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Rızkın onda dokuzu ticarettedir”.
Ticaret de şecaat,(1) cesaret ve basirettir” buyurarak ticareti teşvik
etmiş ve “Aldatan bizden değildir” buyurarak ticaretin
samimiyet doğruluk ve ticari ahlaka uyum göstermekle olacağını,
inanan insanın bu değerlere sahip çıkıp ticaretinde doğruluk
ve güven telkin etmesi gerektiğini bize emretmektedir.
Elbette ticaretimizin faydalı ve ahlaklı olabilmesi için neyin
doğru neyin yanlış olduğunun bilinmesi lazımdır. Nitekim Hz.
Ömer, devlet başkanlığı döneminde valilerine yayınladığı bir genelgede
şöyle demiştir: “Yapacağı ticaretin İslâm esaslarını bilmeyen
kimse, bizim çarşı ve pazarımızda alış-veriş yapmasın.”
doğru neyin yanlış olduğunun bilinmesi lazımdır. Nitekim Hz.
Ömer, devlet başkanlığı döneminde valilerine yayınladığı bir genelgede
şöyle demiştir: “Yapacağı ticaretin İslâm esaslarını bilmeyen
kimse, bizim çarşı ve pazarımızda alış-veriş yapmasın.”
Müslümanlık ahlak demek, Müslüman da en faziletli ve olgun
insan demektir. İslâm ahlakının gayesi, dünya hayatını cennete
çevirmektir. İnsanlar bu saadet yurdundan ahiret hayatına
geçerler. Ahiret hayatı da Müslümanlar için büyük cennettir. İşte bunun
sağlanabilmesi için ticaret ahlakına uymamız gerekir. “Helal
lokma şuuruna” sahip olup, kul haklarına gereken önemi vermemiz
gerekmektedir.
insan demektir. İslâm ahlakının gayesi, dünya hayatını cennete
çevirmektir. İnsanlar bu saadet yurdundan ahiret hayatına
geçerler. Ahiret hayatı da Müslümanlar için büyük cennettir. İşte bunun
sağlanabilmesi için ticaret ahlakına uymamız gerekir. “Helal
lokma şuuruna” sahip olup, kul haklarına gereken önemi vermemiz
gerekmektedir.
Ticaretin de ahlakı, kuralları, ölçüleri vardır. İşte bunlar
hayatımıza hâkim olursa topluma huzur, kazanca bereket gelir,
dağılımında adalet gerçekleşir. Biz Müslüman olduğumuza
göre ticaretimizi genel ahlaka uygun olarak yapmak sorumluluğundayız.
hayatımıza hâkim olursa topluma huzur, kazanca bereket gelir,
dağılımında adalet gerçekleşir. Biz Müslüman olduğumuza
göre ticaretimizi genel ahlaka uygun olarak yapmak sorumluluğundayız.
Dinimizin ortaya koyduğu en temel prensiplerden biri de,
hayatın her safhasında olduğu gibi, ticaret hayatında da ahlaklı
ve dürüst olmaktır.
hayatın her safhasında olduğu gibi, ticaret hayatında da ahlaklı
ve dürüst olmaktır.
El emeği ve alın teriyle geçinen her Müslüman; ister tüccar,
ister işveren, isterse işçi olsun, çalışma hayatında dürüst olmalıdır.
ister işveren, isterse işçi olsun, çalışma hayatında dürüst olmalıdır.
Zira dürüstlük helal kazancın da ilk şartıdır. Yaratanımız yüce kitabında buyuruyorki “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol” (Hûd, 11/112) ayeti, Hz. Peygamberimiz şahsında bütün Müslümanları kapsamaktadır.
Yine Kur’ân-ı Kerim’de, bir şeyi ölçerek aldıklarında
tam tartan, verdiklerinde ise ölçü ve tartıyı kendi çıkarlarına
kullanan kimseler hakkında: “Vay onların haline” (Mutaffifin,
83/1-3.) diye buyrulması, ve Hz. Peygamberimiz (s.a.v) de; geçmiş
milletlerin helakine sebep olan günahlardan birinin eksik ölçüp
tartmaları olduğunu beyan etmiş bulunması, konunun
önemini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
tam tartan, verdiklerinde ise ölçü ve tartıyı kendi çıkarlarına
kullanan kimseler hakkında: “Vay onların haline” (Mutaffifin,
83/1-3.) diye buyrulması, ve Hz. Peygamberimiz (s.a.v) de; geçmiş
milletlerin helakine sebep olan günahlardan birinin eksik ölçüp
tartmaları olduğunu beyan etmiş bulunması, konunun
önemini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla; tüccar, müşteriye mal satarken; işçi, tezgâhının başında çalışırken; işveren, işçisinin hakkını ve emeğinin karşılığını hesap
ederken, doğruluk ve dürüstlükten asla ayrılmamalıdır.
ederken, doğruluk ve dürüstlükten asla ayrılmamalıdır.
Her şeyden önce tüccar, dürüstlüğü ve sözüne güvenilirliği
ile müşterisine güven telkin etmelidir. Hangi konumda bulunursa
bulunsun, Müslüman; alacağı parayı helal ettirmeye
çalışırken, üzerine bilhassa “kul hakkı”nın geçmemesi için
titiz davranmak mecburiyetini duymalıdır.
ile müşterisine güven telkin etmelidir. Hangi konumda bulunursa
bulunsun, Müslüman; alacağı parayı helal ettirmeye
çalışırken, üzerine bilhassa “kul hakkı”nın geçmemesi için
titiz davranmak mecburiyetini duymalıdır.
Sevgili Peygamberimiz, ticaret ahlakı ile ilgili prensipleri ortaya koyarken,ticarette haksız rekabeti, satışı kızıştırmak için alıcıymış gibi davranmayı, hileli artırımda bulunmayı yasaklamış , gerçeği gizleyip yalan söyleyerek yapılan alışverişin bereketini Allah’ın yok edeceğini bildirmiştir.
Ayrıca müşterinin bilgisizliğinden faydalanıp, onu aldatmanın ticaret ahlakına uygun olmadığını “Bizi aldatan bizden değildir.” ikazıyla ifade etmiştir.
Ticaretini doğru ve dürüst olarak yapan kişinin her zaman
yüzü ak, kazancı da helaldir. O hem dünyada, hem de ahirette
kazananların safında yer alacaktır.
yüzü ak, kazancı da helaldir. O hem dünyada, hem de ahirette
kazananların safında yer alacaktır.
Nitekim Peygamberimiz, doğru sözlü ve güvenilir tüccarın ahrette, peygamberler, sıdıklar ve şehitlerle beraber olacağını müjdelemiştir.
On sekizinci asırda Türkler arasında çeyrek asır yaşayan d.’Ohsson’un(2) tespitleriyle yazımızı bağlayalım. d.’Ohsson şöyle diyor:
“Osmanlılar, Kur’ ân‘da ifade edilen doğruluk, ahlak ve namus
prensiplerine çok bağlıdırlar.
prensiplerine çok bağlıdırlar.
Aralarındaki bütün sosyal münasebet ve düzen, iyi niyet ve şefkate dayanır. Başka ülkelerde olduğu gibi, aralarında yazılı anlaşma yapmaya lüzum görmezler. İyi niyet ve söz, her şeyi halleder. Osmanlılar, verdikleri
sözün esiridirler. Bu tutumları, yalnız dindaşlarına karşı değildir. Hangi dinden olursa olsun, yabancılara karşı da böyle hareket ederler. Sözlerini tutma hususunda, onlara göre Müslim ve gayri müslim olmanın hiç bir farkı yoktur.
sözün esiridirler. Bu tutumları, yalnız dindaşlarına karşı değildir. Hangi dinden olursa olsun, yabancılara karşı da böyle hareket ederler. Sözlerini tutma hususunda, onlara göre Müslim ve gayri müslim olmanın hiç bir farkı yoktur.
Gayri meşru olan her kazancı, ahlaksızlık ve dine aykırı görürler.Gayri meşru edinilmiş servetin, bu dünyada da, öteki dünyada da insanı
bedbaht edeceğine samimi şekilde inanırlar.”
bedbaht edeceğine samimi şekilde inanırlar.”
Allah’ım bizlere de torunları olmakla iftihar ettiğimiz ecdadımızın bu güzel ahlak ve namus prensiplerini bizlere de nasip eyle AMİN.
Başka konularda görüşmek ümidi ile Allah (cc) emanet olunuz
(1) Şecaat ; yiğitlik, bahadırlık, kahramanlık, kalb metâneti, şiddet ve tehlike esnâsında cesâret göstermek mânâlarına gelir. Şecaatin esâsı, Allâh Teâlâ’nın takdîrine rızâ ve teslîmiyettir. Bu sebeple kadere îman ve Allâh’a tevekkül eden bir Müslüman’ a , korkaklık ve zillet aslâ yakışmaz
(2) d' Ohsson İstanbul'daki İsveç elçiliğine 1760'lı yıllarda dragoman yani tercümandı. D'Ohsson Fransız-Ermeni asıllı bir Osmanlı vatandaşı olduğu halde İsveç Kralı III.Gustaf ona İsveç soyluluk unvanı vermiş ve Babıali'deki büyükelçilik görevini emanet etmiştir
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.