Lafımı kim üzerine alınacaksa alınsın. Özelliklede birileri alsın istiyorum.. Geçenlerde sözde Bozkır için çaba sarf eden ama sözde hiçbir menfaati olmayan bir büyüğümüz 110 km öteden Bozkırın kaderini belirlemeye çalışıyor.. Mutlu oldum. Demek ki dedim bir takım duygular sadece bizlerde yokmuş. Sohbetimiz esnasında söz konusu kişinin yıllardır Konya’da yaşadığı ununu elemiş eleğini asmış. Çoluğunu cocuğunu dağıtmış bir kişi olduğunu öğrendim. Kafam karıştı. O kadar Bozkır sevdalısı insan kendini bağlayan hiçbir gerekçe olmaksızın çok sevdiği Bozkır yerine Konyada yaşıyor. Aldığı emekli maaşını Konyada dağıtıyor.. Birkaç senede bir gelirse geliyor Bozkır’a.. Bozkırı seven imkanı varsa Bozkırda yaşayandır.. Kimse kusura kalmasın..
Derneklerimiz sağ olsunlar kimsenin görmediği başarılara imza atıyorlar. Ben biliyorum ki Bozkıra sunulan birçok hizmetin kaynağında derneklerimizin çabası vardır. Ama derneklerde şunu görüyorum. Kimi üyeler gerçek bir Bozkır aşığı ve tek gayesi Bozkırın köyüne, dağına, bayırına, kuşuna, toprağına, insanına bir şeyler yapabilmek. Kendisinin çektiği memleket hasretini başkalarının çekmemesi için Bozkır insanını Bozkırda tutmak için çaba sarf eden kişiler tanıyorum. Öte yandan bu dernekleri siyasete giriş kapısı olarak kullanan, şahsi tatminleri için dernek çatısı altında iş yaparmış gibi görünen ve hep birlikte yüklenilen bir yükte hiç çaba sarf etmeden kasıla kasıla’’ benimde elim değdi benimde emeğim var ‘’ diye sahip çıkmaya çalışan… Derneği ideolojik lobi haline getirmeye çalışan insanları gördükçe de midem bulandı.
Haber manşetten veriliyor. Bozkırlılar Tek Çatı Altında Toplanıyor. Toplanılıyor. Ama nerde? Ya Konya’da ya İstanbul’da..İşte benim aciz aklımın ermediği hususta toplanma yerinin neden Bozkır değil de başka yerler olduğu. Siz Bozkır için mücadele ettiğinizi söylemiyor musunuz diye sorduğumuzda savunma olarak ‘’-- eee işte efendim herkesin işi oralarda. İşadamlarımız orda. Ya İstanbul’da ya Konya’da. Herkes işini bırakıp gelemez ki. Ayrıca koskoca bürokratları Bozkıra getiremeyiz’’ bürokrat mürokrat!! Kim olursa olsun. Bozkırdaki hastayı Konya dan muayene edemezsiniz..Tamam, İstanbul’da toplanıldığında evet Bozkıra gelmek külfetli olabilir. Ama Konya da toplantı yapılması bence gösteriden başka bir iş değildir. Birileri kalkıp geliyorlarsa İstanbul’dan Konya’ya Konya-Bozkır bir buçuk saattir yahu.. Gidiş dönüş üç saati de Bozkıra ulaşmak için ayırsa ya bu Bozkır sevdalıları… Bozkıra ulaşmanın yolu Bozkırdan geçer beyler…
Koskoca federasyon toplanmış asayı keseyi Çağlayan Göletine takmış. Evet, hayal edilenler gerçekleşse Bozkır için hayırlı bir iş olur. Dinimizde de suyu olmayan yere su götürmek çok büyük sevaplar arasındadır. Ama şimdi öyle bir haldeyiz ki… Bu işle uğraş veren mücadele ettiğini ifade eden kişiler Bozkırda yaşamıyor. Vay efendim falanca rapora göre olur vay efendim falanca ölçüme göre Bozkır şu kadar kalkınır.. Geç bunları anam babam geç bu lakırdıları.. Devletimizin raporları ara sıra yanılabilir. Ama Bozkır halkı iyi bilir suyun gözünün neresi olduğunu…. Bu Çağlayan göleti öylesi küçük bir hazneye sahiptir ki Bu göleti bilmem kaç metre lüzumsuz yere yükseltmeyle Bozkırın makûs talihini değiştireceğini düşünen kahramanlık peşinde koşan insanları tatmin eder ancak… Bakın sayın büyüklerim bu veryansınımın sebebi Bozkırda yaşamanın verdiği hissiyattır. Eğer Bozkıra bir çivi çakmak istiyorsanız bırakın şu küçücük göletle uğraşmayı da Sayın Sorkun Belediye Başkanın Abdurrahman KEŞİRin projesi olan Sarıot Gölü projesine bakın.. Sarıotuda Soğla Göleti gibi olabilir. Doğal zemininde. Etrafı ise zaten Sayın Dere Belediye Başkanının çabaları? İle ağaçlandırıldı… Bir düşünün ortaya çıkacak güzelliği. Burada yapılacak bir proje ne Karacahisarlıyı ne Sorkunluyu ne Dereliyi nede, Aygırdan su içen başka köylerin insanını incitmez…Ondan sonra Karacaardıçdan Pınarcığa Kuşcaya bile düşer bu projenin suyu..
Haftasonu İstanbul Bozkırlılar Derneği Başkanı Sayın Ahmet AYYILDIZ ile kısa bir telefon görüşmem oldu. Bir konuda ben bazı konuların devlet politikası ve devlet planı olduğunu ve görüş bildirmenin yetersiz olduğunu ifade edince bana yurdumuzun çeşitli yerlerinde görev yaptığını ve Doğu Anadolu bölgesine yapılan yatırımların binde birinin Bozkır’a yapılmadığını bunun sebebinin de bürokraside başarısız insanların olması ve temsilcimizin olmamasının sonuçları olarak gördüğünü ifade etti. Özetle mana olarak ağlamayan çocuğa meme verilmez demek istedi. Gün dik durma ve varlığını kabul ettirme günüdür. Ve bugün yani şu son hükümet dönemimde Bozkırın siyasileri bürokratları canla başla çaba harcıyorlar. Sayın Mustafa Kalaycı muhalefet görevini en iyi şekilde yaparak Bozkırın sorunlarını irdeliyor. Ve Sayın Hüsnü Tuna beyefendi de iktidar olmanın verdiği bütün yetkileri ve hakları sonuna kadar kullanıp Bozkıra sökülemeyecek çiviler çakıyorlar… Bugün bize düşen vazife bu insanlara sorunları doğru aktarmak ve çözüm üretmeleri konusunda hertürlü bilgi ve belge paylaşımında bulunmaktır. Bu birbirinden değerli iki büyüğüme şahsım ve Bozkır adına teşekkür ederim..
Yazılarımın amacı kimsenin kalbini kırmak kimseyi üzmek değildir. Bağa bir fidan dikmek o fidana su dökmek. İnsana değilse kuşa, kuşa değilse kurda fayda sağlayabilmek. Yanlış gördüğümü eleştirmek benim vatandaşlık görevim. Bu eleştirilerimden dolayı maksadını aşan cümlelerim olduysa peşinen özür dilerim. Saygılarımla Hüseyin DUMRU
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.