Geçenlerde Alaaddin civarında dolaşırken eski fotoğraf makineleri, objektifleri, flaşları ve diğer fotoğraf makinesi aksesuarlarını bir bezin üzerine sermiş satmaya çalışan bir genç gördüm. Yanına sokulup emektar fotoğraf makinemin aynısının fiyatını sordum. Keşke sormaz olaydım. Çok üzüldüm. O makine bizim gözümüzde ölçüsüz bir değeri vardı. Şimdilerde ise boynu bükük kaldırım taşının üstünde yatıyordu. Hem de bir hiç parasına. Öyle ya kim ne yapsın. Dijital geldi mertlik bozuldu. Şu aralar fotoğrafçıların bile tadı yok, bu dijital makineler yüzünden. Pek çok alışkanlıkları ortadan kalktı. Kart baskı yerine cd ye veya dvd ye atma var artık diyorlar. Eskiden mutlaka bize gelen fotoğraflar, şimdi bilgisayarlarda veya başka belleklerde kayıtlı olduğu için eski müşterimiz yok diye hayıflanıyorlar.
Yirmi yıl önceydi, bir arkadaşla beraber 24lük pozu olan bir fotoğraf makinesi almıştık. Kasabamızda fotoğraf makinesi pek yaygın değildi. Belki birkaç ailede vardı ama onlar da sadece kendi çevrelerinde çekiyorlardı. Düğün geleneği yaygın olmadığı için evlenen çiftler, İlçeye izinnameye(nikâh) gidince birkaç fotoğraf çekinebiliyorlardı. Fotoğraflar en erken bir gün sonra o da siyah beyaz olurdu. Evlenenler bir hatıra kalması için çok uğraşıyorlar, ancak imkânsızlıklar ellerini kollarını bağlıyordu. Yaşlılar durumu anlamadığı gibi fotoğraf çekilmesini de dinen uygun değil diye karşı çıkıyorlardı. Kasabada fotoğraf makinesi konusunda ciddi ihtiyaç vardı. O çağlardaki kafamıza göre bir şeyler yapmak için arkadaşımızla makine alma kararına varmıştık. Film 24 adet olurdu, bunun birkaçını takıp çıkarırken yakar geriye 20 adet kalırdı. Fotoğrafı çekmek mesele değil de onları bastırmak ayrı bir sorundu. O dönemdeki Konya’ya giden otobüs muavini arkadaşlar, sağ olsunlar çıkartır getiriverirlerdi. Baskıları görünce ayrı bir sürpriz olurdu, ışığı ayarlayamadıysak kötü bir fotoğraf olur ya da çok güzel bir kare olurdu, hiç belli olmazdı. En çok sevdiğimiz topluluk fotoğraflarıydı. Çünkü kelle başı derdik, o fotoğraf karesinde kim nasıl göründüyse almaya çalışır, ya da satmaya çalışırdık, para kazanırsak bunlardan kazanırdık. Sonra otomatik bir fotoğraf makinesi aldık. Buna 36’lık film takılır, hem kendi sarar, flaşı da kendi yanardı. Bu bizim için en bir devrimdi. Kısa bir süre sonra daha profesyonel bir makineye terfi ettik. Mesafe, ışık ayarını her şeyini kendimiz yapıyorduk. Çok orijinal resimler yakalama imkânına sahip olmuştuk. Bu arada kasabada aranan biri olmuştuk. Ne zaman nikâh, nişan olursa bizi çağırırlar, bu arada düğünler de artmaya başladı. Nikâh sahipleri önceden bizden randevu alıyorlar, biz de kendimize önceden film ve pilleri temin ediyorduk. Zira bazen ummadığımız anda film ya da pil bitince sıkıntı oluyordu. Bu arada epey bir yol kat etmiştik. İlk zamanlar köyün ileri gelen birkaç yaşlısından fotoğraf çekmemem konusunda uyarılarak sonra benim için kötü olacağı falan söylendi. Bazı gençler tarafından yüksek meblağlı para karşılığında sevdiği kızların fotoğraflarını almak istediler. Bütün bu olaylara karşı duruşumuz sayesinde zamanla bu insanlar bile kendi aile fotoğraflarını bize çektirmekten korkmadılar. Bizi kınayıp tehdit edenler bile zamanla fotoğraf çektirmeden duramadılar. Ta o zamandan kalan alışkanlıkla elimde fotoğraf makinesi ile dolaşırım. Daha sonra ticaret amacıyla değil de bir hatıra olsun diye çekmeye başladık. Yakın zamanda ise internet siteleri ortaya çıktı. Çektiğimiz fotoğrafları oralarda yayınlamaya başladık. Sitelerin kurulduğu ilk zamanlarda, bazı pekmez kaynatma, şenlik, düğün gibi görüntüleri yayınlayınca yine birkaç kişiden aile resmi ya da bayanlar sitede çıkar mı diye uyarı ve eleştiri aldım. İçimden gülüp zamanı bekledim. Şimdilerde herkes deklanşöre gülümseyerek bakıyor. Arkasından soruyor: Ne zaman sitede yayınlanacak, ya da hangi gazetede çıkacak diye? Önceden fotoğraf makinesi karşısında çok ciddi ve somurtkan durulurdu. Geri dönüp baktığımızda gülümsemeyen, çok ciddi fotoğrafların yerine gülümseyen fotoğrafların çoğaldığını gördük. O nedenle sert görünümlü fotoğrafları var dedelerimizin ya da babalarımızın. Şimdiki fotoğraflara bakınca aradaki farkı kolayca anlayabilirsiniz.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.