Sağolsunlar Yörük dostlarım önemli günlerinde davet ederler. Düğünlerinde, geleneksel adetlerinde aralarında olmamı isterler. Eğer önemli bir işim yoksa davetlerine onların deyimiyle okuntularına mutlaka katılırım.
Temmuz ayı sonlarına doğru yaptıkları keçi gırkımı da ekonomik geleneklerinden biridir Yörüklerin. Gırkımdan birkaç gün önce bütün eşe dosta haber salınır, gırkım olacağı duyurulur. Önemli bir mazareti yoksa herkes katılır bu imeceye.
Gırkım başlamadan önce bir sabah kahvaltısı verilir gelen konuklara. Yemek işinden anlayan iki kişi ayrılır. Bunlar sürünün içinden en besili keçilerden birini ayırırlar. Etin bir bölümü yahnı yapılır, bir bölümü saç kavurma yapılır. Gırkım bittikten sonra gırkımcılar karınlarını doyurur biraz sohbet ve çay içiminden sonra dağılırlar.
Geçen yıl olduğu gibi bu yılda Veli Karadayı’nın oğlu Ömer bir hafta önceden haber etti gırkım olduğunu. Salı günü Bozkır’dan Ahırlı’ya geçtik Umutcan ile. Ahırlı’nın pazarı olduğu için oba ileri gelenleri Pazar görmeye gelmişler, işlerini bitirenler kahvenin önünde sohbet ediyorlardı. Veli Karadayı ertesi günü gırkım olacağı için hala alışveriş ediyordu. Sohbete bizde katıldık. Yarenlik her zaman olduğu gibi Yörüklerin iskanı üzerineydi. Elli kadar ailenin Karaman Kılbasan tarafına yerleştirileceği söyleniyordu. Dediklerine göre iskan için yer arayışındaymış yetkililer.
Veli Karadayı’nın işi bitince vedalaştık ötekilerle.
Küçük cadılarım Zeynep, Sultan ve İlknur Zeki dedemiz gelmiş, diye koşturdular. Geçen yıl yerlerde sürünen Emre kocaman olmuş, yürümeye başlamıştı. Dağların eteğinde bir koyağın içindeydi Karadayının yaylası. O yüzden çok sıcaktı. Geçen yıl da aynı yerde kamp yaptığım için biliyordum, sinekte olurdu gece. Kara çadırın yanına kurduk çadırımızı Umutcan ile.
Çarşamba sabahı erkenden başladı gırkım hazırlıkları. Birer ikişer gelmeye başladılar gırkımcılar. Gırkım için geniş bir alan telle çevrilmiş, keçilerin ayak ve boyunlarının bağlanacağı ipler hazırlanmıştı. Meşelerin gölgesinde yapılacaktı gırkım. Değilse dayanılır gibi değildi sıcak.
Gırkım sırasında Mersin Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hüseyin Cangin ile yönetimden üç arkadaş gelmişlerdi. Onlar da katıldılar gırkıma. Birlik büyük bir Yörük şöleni düzenlemişti Erdemli’de. Başkan hem şenliğin yorgunluğunu çıkarmak hemde üyelerini ziyaret için çıkmıştı geziye. Akşam da bizi onlar getiriverdiler Konya’ya, sağolsunlar.
Perşembe günü de Dede Yanal’ın gırkımı vardı. Apa sapağına kadar bir dolmuşla gittim. Ordan Dede Yanal’ın gönderdiği bir genç motorsikletle ulaştırdı beni yaylaya, Dede Yanal ve obasının fotoğraflarını yıllar önce bir Lille şenliğinde çekmiştim. Oba şenlik yakınına gelmiş, çadır kuruyorlardı. Onların çadır kurma telaşı, bizim fotoğraf çekme telaşımız arasında tanışma imkanımız olmamıştı. Geçen yıl Veli Karadayı’nın gırkımında yeniden karşılaşmış ve tanışmıştık Dede Yanal ile. Lille şenliğinde de birlikteydik. İlk karşılaştığımızda torunlarının fotoğraflarını çekmiştim. Şimdiyse koca koca kız olmuşlardı hepsi. Yıllardır birbirimizi tanıdığımız için aileden sayıyorlardı beni de. Bu yüzden hiç yabancılık çekmiyordum aralarında.
Dede Yanal bütün Yörükler gibi çok çocuklu. Tam on çocuğu var. Bunlardan sekizini yuvadan uçurmuş yanında Mehmet ile Kezban var ama Kezban’da gidici gibi. Yetişkin bir genç kız olmuş. Kezban ürkek ve utangaç,bu yüzden fotoğrafını çekemedim.
Dede kış aylarında Silifke Akdere’de kalıyormuş. Bahar gelince Gökbelen, Dağpazarı, Sartavul, Çumra yoluyla Apa köyünün yaylalarına geliyormuş
Yemekten sonra Apa belediyesinin bir görevlisi köye bırakıverdi beni. Niyetim otostop yapmak, duran olmazsa Bozkır yoluna kadar fotoğraf çekerek yürümekti. El kaldırdığım ikinci araba durdu. Anayola bırakıver beni, dedim. O da Konya’ya gelecekmiş, getiriverdi sağolsun. Çukurkavaklı genç bir çiftçiydi beni getiren arkadaş, Mehmet Bilir. Tarihe çok meraklıydı. Zevkli bir dönüş yolculuğu yaptım onun güzel sohbetiyle.
Zeki Oğuz - memleket.com.tr
Temmuz ayı sonlarına doğru yaptıkları keçi gırkımı da ekonomik geleneklerinden biridir Yörüklerin. Gırkımdan birkaç gün önce bütün eşe dosta haber salınır, gırkım olacağı duyurulur. Önemli bir mazareti yoksa herkes katılır bu imeceye.
Gırkım başlamadan önce bir sabah kahvaltısı verilir gelen konuklara. Yemek işinden anlayan iki kişi ayrılır. Bunlar sürünün içinden en besili keçilerden birini ayırırlar. Etin bir bölümü yahnı yapılır, bir bölümü saç kavurma yapılır. Gırkım bittikten sonra gırkımcılar karınlarını doyurur biraz sohbet ve çay içiminden sonra dağılırlar.
Geçen yıl olduğu gibi bu yılda Veli Karadayı’nın oğlu Ömer bir hafta önceden haber etti gırkım olduğunu. Salı günü Bozkır’dan Ahırlı’ya geçtik Umutcan ile. Ahırlı’nın pazarı olduğu için oba ileri gelenleri Pazar görmeye gelmişler, işlerini bitirenler kahvenin önünde sohbet ediyorlardı. Veli Karadayı ertesi günü gırkım olacağı için hala alışveriş ediyordu. Sohbete bizde katıldık. Yarenlik her zaman olduğu gibi Yörüklerin iskanı üzerineydi. Elli kadar ailenin Karaman Kılbasan tarafına yerleştirileceği söyleniyordu. Dediklerine göre iskan için yer arayışındaymış yetkililer.
Veli Karadayı’nın işi bitince vedalaştık ötekilerle.
Küçük cadılarım Zeynep, Sultan ve İlknur Zeki dedemiz gelmiş, diye koşturdular. Geçen yıl yerlerde sürünen Emre kocaman olmuş, yürümeye başlamıştı. Dağların eteğinde bir koyağın içindeydi Karadayının yaylası. O yüzden çok sıcaktı. Geçen yıl da aynı yerde kamp yaptığım için biliyordum, sinekte olurdu gece. Kara çadırın yanına kurduk çadırımızı Umutcan ile.
Çarşamba sabahı erkenden başladı gırkım hazırlıkları. Birer ikişer gelmeye başladılar gırkımcılar. Gırkım için geniş bir alan telle çevrilmiş, keçilerin ayak ve boyunlarının bağlanacağı ipler hazırlanmıştı. Meşelerin gölgesinde yapılacaktı gırkım. Değilse dayanılır gibi değildi sıcak.
Gırkım sırasında Mersin Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hüseyin Cangin ile yönetimden üç arkadaş gelmişlerdi. Onlar da katıldılar gırkıma. Birlik büyük bir Yörük şöleni düzenlemişti Erdemli’de. Başkan hem şenliğin yorgunluğunu çıkarmak hemde üyelerini ziyaret için çıkmıştı geziye. Akşam da bizi onlar getiriverdiler Konya’ya, sağolsunlar.
Perşembe günü de Dede Yanal’ın gırkımı vardı. Apa sapağına kadar bir dolmuşla gittim. Ordan Dede Yanal’ın gönderdiği bir genç motorsikletle ulaştırdı beni yaylaya, Dede Yanal ve obasının fotoğraflarını yıllar önce bir Lille şenliğinde çekmiştim. Oba şenlik yakınına gelmiş, çadır kuruyorlardı. Onların çadır kurma telaşı, bizim fotoğraf çekme telaşımız arasında tanışma imkanımız olmamıştı. Geçen yıl Veli Karadayı’nın gırkımında yeniden karşılaşmış ve tanışmıştık Dede Yanal ile. Lille şenliğinde de birlikteydik. İlk karşılaştığımızda torunlarının fotoğraflarını çekmiştim. Şimdiyse koca koca kız olmuşlardı hepsi. Yıllardır birbirimizi tanıdığımız için aileden sayıyorlardı beni de. Bu yüzden hiç yabancılık çekmiyordum aralarında.
Dede Yanal bütün Yörükler gibi çok çocuklu. Tam on çocuğu var. Bunlardan sekizini yuvadan uçurmuş yanında Mehmet ile Kezban var ama Kezban’da gidici gibi. Yetişkin bir genç kız olmuş. Kezban ürkek ve utangaç,bu yüzden fotoğrafını çekemedim.
Dede kış aylarında Silifke Akdere’de kalıyormuş. Bahar gelince Gökbelen, Dağpazarı, Sartavul, Çumra yoluyla Apa köyünün yaylalarına geliyormuş
Yemekten sonra Apa belediyesinin bir görevlisi köye bırakıverdi beni. Niyetim otostop yapmak, duran olmazsa Bozkır yoluna kadar fotoğraf çekerek yürümekti. El kaldırdığım ikinci araba durdu. Anayola bırakıver beni, dedim. O da Konya’ya gelecekmiş, getiriverdi sağolsun. Çukurkavaklı genç bir çiftçiydi beni getiren arkadaş, Mehmet Bilir. Tarihe çok meraklıydı. Zevkli bir dönüş yolculuğu yaptım onun güzel sohbetiyle.
Zeki Oğuz - memleket.com.tr
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.