Toros dağlarının zirvesinde bulunan Eğrigöl içindeki rengârenk balıklarla doğal bir akvaryum gibi. Gölün çevresinde Alanya’dan, Gündoğmuştan gelen insanlar yayla alıyorlar. Gölün yakın çevresinde ise onlarca yayla var.
Eğrigöl’de her yıl bir ya da iki kere kamp yaparım. Sabah gün doğumunda gölün görüntüsüne derman yetmez. Geyik Dağları gölün durgun sularına düşmüş gibidir. Gölün çevresinde dolaşan yaylacılarla sohbet etmek, onlarla dost olmak ayrı bir keyiftir.
İki değişik yoldan gitmek mümkün Eğrigöle. Biri Hadim-Dedemli yolu. Diğeri ise Bozkır yolu. Bozkır’a 10 km.kala sola dönen yol Dereiçi sapağından itibaren cennet gibi bir vadiye ulaşır. Yeşillikler arasından gideceğiniz yaklaşık 20 km.lik yolun bir tarafı çevre köylerin bahçeleriyle dolu. Adım başı bir çceşme çıkar karşınıza. Yalınçevre sapağında bir alabalık tesisi var. Burada ve Dedemli’nin yukarısındaki tesislerde nefis alabalıklarla kanınızı doyurabilirsiniz. Dedemli’nin tesisleri aynı zamanda Göksu ırmağının çıkış noktası.
Dedemliye vardığımızda bir kahvenin önünde genç arkadaşım Ramazan Bilgili ile belediye başkanı Ali Uçar bizi bekliyorlardı. Biraz sohbet ettik onlarla ama sohbetin tadı bozuktu. Bütün belde belediyelerinde olduğu gibi burada da hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Tahsis edilen para belediye personeline bile yetmiyordu. Yeni sorunlar da dikilmişti karşılarına. Konya Ovası Projesi kapsamında yapılacak olan Bozkır barajının suları arazileriyle birlikte beldenin önemli bir kısmını sular altında bırakacaktı. Halk bu saatten sonra nere gider yerleşiriz kaygısına düşmüşlerdi.
Vahşi bir çöl ortamında yemyeşil bir cennetti Eğrigöl. Gölü çevreleyen arazide tek bir ağaç bile yoktu bu yüzden Ramazan arkadaştan bir çuval odun çıkarıvermesini istedik. Aslında arabada yer olsa daha fazlası lazımdı bize. Gece yakıp çevresinde sohbet etmek için. Sağolsun Ramazan bize bir çuval meşe kütüğü çıkarıverdi.
Dedemköyden sonra ilk durağımız alabalık tesisleriydi. Rahmetli başkan Muammer Aydın döneminde yapılmıştı bu tesisler. Başkan bu tesislerin yapımı için çeşitli teknik elemanların mühendislerin fikrini alıyor, hepside burada tesis olmaz fikrinde ısrar ediyorlar. Onlara inat Muammer bey yaptırıyor tesisleri. Mühendislerin fikirlerine inat sorunsuz çalışıyor tesisler. Göksunun kaynağındaki buz gibi sularda bol alabalık yetişiyor. Akşam közde kızartmak için balık alıyoruz.
Gölün kenarında yayla evlerine yakın, Geyik Dağlarını görecek bir noktada kuruyoruz kampı. Kırmızı balıklar sahile kadar yaklaşıp oynaşıyorlar. Alanyalı birkaç genç oltalarını atmış balık tutmaya çalışıyorlar.
Sabah günışığı Geyik Dağının zirvesine düşerken uyanıyoruz. Günışığıyla birlikte dağın görüntüsü de göle vuruyor. Nefis bir manzara oluşuyor. Çıkıp yaylanın içinde kısa bir tur atıyorum. Geçmiş yıllarda tanıdığım insanlardan kimse yok. Millet oruç olunca dışarı bile çıkmıyor insanlar. Ipıssız yayla.
Dönüş yolunda Dedemli’nin bir yaylasına uğruyoruz. Burada tanıdığım ve hikâyesini sık sık anlattığım yaşlı kadınla yeniden karşılaşıyoruz. Dişleri dökülmüş, dahada çökmüş. Bize hoş geldiniz, diyor. Nerden gelip nere gittiğimizi soruyor. Tam yayladan ayrılacağımız sırada kocaman bir ayran şişesi ile dikiliyor önümüze. Alın bunu içersiniz bir subaşında, diye. Bu cömertliğe, konukseverliğe diyecek bir şey bulamıyorum. O yaşlı kadının konukseverliğinin sınırı yok. Yıllar önce bir bardak çayını içmedim, diye kırılmıştı bana. Bunu da ertesi yıl yüzüme vurmuştu, sen geçen yıl çayımı içmeyen adamsın, diye. Oysa çay içmeye kalmak için bir dakikamız bile yoktu ama bunu anlatamamıştık yaşlı kadına.
Bağbaşı barajını görmek için Dereiçi beldesine çıktık. Eski başkan Tahsin Bey köydeymiş. Evinin arkasındaki bahçede kısa bir dinlenme molasından sonra şantiyenin oraya indik. Büyük oranda bitmiş inşaat. Yoğun bir çalışma vardı şantiyede. Burada Tahsin beyle vedalaşıp Eğistenin üst kısmından anayola ulaştık.
Sarıoğlan’da kısa bir dinlenmeden sonra dönüş yoluna düştük. Kaynak:Memleket
Eğrigöl’de her yıl bir ya da iki kere kamp yaparım. Sabah gün doğumunda gölün görüntüsüne derman yetmez. Geyik Dağları gölün durgun sularına düşmüş gibidir. Gölün çevresinde dolaşan yaylacılarla sohbet etmek, onlarla dost olmak ayrı bir keyiftir.
İki değişik yoldan gitmek mümkün Eğrigöle. Biri Hadim-Dedemli yolu. Diğeri ise Bozkır yolu. Bozkır’a 10 km.kala sola dönen yol Dereiçi sapağından itibaren cennet gibi bir vadiye ulaşır. Yeşillikler arasından gideceğiniz yaklaşık 20 km.lik yolun bir tarafı çevre köylerin bahçeleriyle dolu. Adım başı bir çceşme çıkar karşınıza. Yalınçevre sapağında bir alabalık tesisi var. Burada ve Dedemli’nin yukarısındaki tesislerde nefis alabalıklarla kanınızı doyurabilirsiniz. Dedemli’nin tesisleri aynı zamanda Göksu ırmağının çıkış noktası.
Dedemliye vardığımızda bir kahvenin önünde genç arkadaşım Ramazan Bilgili ile belediye başkanı Ali Uçar bizi bekliyorlardı. Biraz sohbet ettik onlarla ama sohbetin tadı bozuktu. Bütün belde belediyelerinde olduğu gibi burada da hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Tahsis edilen para belediye personeline bile yetmiyordu. Yeni sorunlar da dikilmişti karşılarına. Konya Ovası Projesi kapsamında yapılacak olan Bozkır barajının suları arazileriyle birlikte beldenin önemli bir kısmını sular altında bırakacaktı. Halk bu saatten sonra nere gider yerleşiriz kaygısına düşmüşlerdi.
Vahşi bir çöl ortamında yemyeşil bir cennetti Eğrigöl. Gölü çevreleyen arazide tek bir ağaç bile yoktu bu yüzden Ramazan arkadaştan bir çuval odun çıkarıvermesini istedik. Aslında arabada yer olsa daha fazlası lazımdı bize. Gece yakıp çevresinde sohbet etmek için. Sağolsun Ramazan bize bir çuval meşe kütüğü çıkarıverdi.
Dedemköyden sonra ilk durağımız alabalık tesisleriydi. Rahmetli başkan Muammer Aydın döneminde yapılmıştı bu tesisler. Başkan bu tesislerin yapımı için çeşitli teknik elemanların mühendislerin fikrini alıyor, hepside burada tesis olmaz fikrinde ısrar ediyorlar. Onlara inat Muammer bey yaptırıyor tesisleri. Mühendislerin fikirlerine inat sorunsuz çalışıyor tesisler. Göksunun kaynağındaki buz gibi sularda bol alabalık yetişiyor. Akşam közde kızartmak için balık alıyoruz.
Gölün kenarında yayla evlerine yakın, Geyik Dağlarını görecek bir noktada kuruyoruz kampı. Kırmızı balıklar sahile kadar yaklaşıp oynaşıyorlar. Alanyalı birkaç genç oltalarını atmış balık tutmaya çalışıyorlar.
Sabah günışığı Geyik Dağının zirvesine düşerken uyanıyoruz. Günışığıyla birlikte dağın görüntüsü de göle vuruyor. Nefis bir manzara oluşuyor. Çıkıp yaylanın içinde kısa bir tur atıyorum. Geçmiş yıllarda tanıdığım insanlardan kimse yok. Millet oruç olunca dışarı bile çıkmıyor insanlar. Ipıssız yayla.
Dönüş yolunda Dedemli’nin bir yaylasına uğruyoruz. Burada tanıdığım ve hikâyesini sık sık anlattığım yaşlı kadınla yeniden karşılaşıyoruz. Dişleri dökülmüş, dahada çökmüş. Bize hoş geldiniz, diyor. Nerden gelip nere gittiğimizi soruyor. Tam yayladan ayrılacağımız sırada kocaman bir ayran şişesi ile dikiliyor önümüze. Alın bunu içersiniz bir subaşında, diye. Bu cömertliğe, konukseverliğe diyecek bir şey bulamıyorum. O yaşlı kadının konukseverliğinin sınırı yok. Yıllar önce bir bardak çayını içmedim, diye kırılmıştı bana. Bunu da ertesi yıl yüzüme vurmuştu, sen geçen yıl çayımı içmeyen adamsın, diye. Oysa çay içmeye kalmak için bir dakikamız bile yoktu ama bunu anlatamamıştık yaşlı kadına.
Bağbaşı barajını görmek için Dereiçi beldesine çıktık. Eski başkan Tahsin Bey köydeymiş. Evinin arkasındaki bahçede kısa bir dinlenme molasından sonra şantiyenin oraya indik. Büyük oranda bitmiş inşaat. Yoğun bir çalışma vardı şantiyede. Burada Tahsin beyle vedalaşıp Eğistenin üst kısmından anayola ulaştık.
Sarıoğlan’da kısa bir dinlenmeden sonra dönüş yoluna düştük. Kaynak:Memleket
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.