Recent Comments

O güzelim kapılar ve bir hatıra

İnsanoğlu yaşamı boyunca başını soktuğu sığındığı evinin mutlaka bir kapısı vardır hatta çadır bile olsa onunda yine kıl örmeden bir kapısı bulunur.
Bu kapıların özelliğinden bahsetmeden birçok anlam taşıyan isimlerinden başlayalım…
Cennet Kapısı: Herkesin öbür dünyada girebilmek için hayırlar işlediği, dünya ve ahirette Allah rızasını kazanıp girebilmek için çaba sarf ettiği kapı.
Hacet Kapısı: İnsanların darlıklarında varıp ihtiyaçları için el açtıkları, ve istediklerini alabildikleri kapıdır. Kimi insanlar o kapıyı hiç kapatmak istemezler.
Umut Kapısı: Bu kapı da çok önemlidir yaşam için. İnsanoğlu umutla yaşar… Böyle bir kapı var mıdır? Mutlaka vardır… Bir iş, aş umudu için bir derde çare için bir dileğinin yerine gelmesini istediği için başvurduğu ve cevabını sabırla beklediği kapıdır, umut kapısı.
Bunların yanında daha birçok kapı isimleri vardır Anadolumuz’da.
Cümle Kapısı: Bir mekanın umuma açık olan kapısıdır, cümle âlemin girip çıktığı kapı.
Han Kapısı: Bu da önemli… Eskiden insanların dinlenme, yatıp kalkma, hayvanını barındırma yedirip içirme gibi ihtiyaçlarını karşıladığı, ıssız cebelin başındaki hanların kapısı… Şehir içerisinde de vardı… Şimdi de iş hanları kapıları var…
El Kapısı: Yabancının kapısı… Dost, akraba olmayanların kapısı… Bir deyim aynı zamanda… Gelin olacak kızlara ve gurbete çalışmaya giden gençlere gideceği yerin zorluğunu, güçlüğünü, buralarda geçinmek için çok hoşgörülü özverili olunması gerektiğini anlatan bir deyim... Anlatılmak isteneni ne güzel özetler…
Bunlardan başka yörelere göre bir çok kapı isimleri vardı köylerde…
Birbirine benzer isimlerle anılmalarına rağmen değişik isimler içeren kapılar da yok değildi.  Ahır kapısı, çardak kapısı, hayat kapısı, antre kapısı, hela kapısı, giriş kapısı, bahçe kapısı, avlu kapısı, samanlık kapısı, vb.
Samanlık kapısı deyince aklıma köyde yaşadığım 56 yıl önceki hazin bir olay geldi…
Tarım işleri çok zordu o yıllarda… Orakla ekin biçmek, harmana merkeple sap çekmek, en zoru da öküzler ile düğen sürmekti. Yaz sıcağında öküz ağırcanlı olur, atlarla düğen sürmek ise bugün uçakla yolculuğa eş değerdi. Bütün yoksulluğumuza, kalenderliğimize rağmen ele uymak için babam merhuma ağladık, sızladık, bir kısrak aldırdık elli liraya.
Artık düğeni onunla tek at ile süreceğiz, sevinçten uçuyoruz. Hele ben arkadaşlarımı at ile çekilen düğene bindireceğim. Ramazan yaza geldi, bayram için iki üç gün ara verdik harman işine ve atı evimizin altındaki hayatımıza katıp önünü yemledik. Köy içerisine büyüklere bayramlaşmaya çıktık. Dönüşte baktık ki bizim hayatın önünde bir kalabalık var acele ile önce ben sokuldum kalabalığa… Bir de ne göreyim bizim o kısrak orta yerde ölü gibi yatmıyor mu? Hemen koşup ağlayarak boynuna sarıldım. Hayvan canlıydı ama boynu eğri bir tarafının üzerine. Sorduk ne oldu buna? Akrabamız Ali ağabeyim, merhum babama “enişte bayramlaşmak için geldik yokmuşsunuz dönerken bir gürültü duyduk hayatınızda, baktık bu hayvan samanlık kapısına kafasını sıkıştırmış ölmek üzere imiş kurtardık” dedi. “Meğer hayvan tekrar acıkınca samanlığa girip birazcık yem yemek istemiş, önce kapıyı açmış kafasını kapıdan içeri sokunca ne oldu ise geri çekmiş ve adeta intihar edercesine asıldıkça sıkışmış, bu vaziyete gelmiş” dediler.
Ben artık o kapıya düşman oldum çocuk aklımla. Kısrağımız o sene düğen sürmedi ama ölmedi de ertesi yıl boynu eğri kısrak adıyla yine bize hizmet etti.
İkinci kapı ile ilgili olay da çok enteresan. Vasıtanın hiç olmadığı köydeki kara hekimlerin de biraz çekinerek uyguladığı diş çekimi, dişi sızlayanlar için bir cehennem azabı olurdu. Bir eve vardım bir şey söyleyecektim içeriden bir inilti duydum. “Nedir acaba” diye şöyle çocukça dinledim. Ev sahibinin elinde kopmayacak kadar sağlam bir çile ipliği var onu açık olan evin kapısına bağlamış bir ucunu da dişine bağlamış geriye durup kapıyı aniden kapatıyor ki dişini çekmek istiyor o yöntemle. Ama kapı ile beraber hızla o da gidiyor. Diş çıkmıyor.
-“Üseyin emmi ne yapıyon?”
-“Görmüyon  mu kapıya dişimi çektiriyom.”
-“Allah Allah kapı nasıl diş çeksin emmi?”
Deyince benim koluma sarıldı. Sanki yerden altın bulmuş gibi,
-“Gel sen yap bu işi yeğenim” dedi.
-“Nasıl yapayım emmi ben gorkarım.”
-“Gorkma ben dişime ipliği bağlayayım, sen benim habarım yokken kapıyı örtüver” dedi.
O daha bağlar bağlamaz ben “haydi” bile demden kapıyı hızla kapattım. Baktım adamın ağzı kanlar içerisinde, dişi de kapının kolunda sallanıyordu.
Ben korktum eve kaçtım. Neden sonra adam bana birçok yiyecek hediye getirdi. Babam merhuma “Osman Ağa, senin bu oğlan çok cesur bir yiğit olacak akşama kadar uğraştığım dişi bir takkada (bir dakika)çekiverdi sağ olsun” diye dua ediyordu.
Şimdi yukarıdan beri anlattığımız kapıların eskiden kullanılan malzemelerini ve kapıyı ayakta tutan mekanizmadan bahsedelim…
Eskiden iki kanatlı, tek kanatlı diye adlandırdığımız kapıların binaya sabitlenmesinde üzerinden bulunan aksamlar şunlardı. Kapıyı ayakta tutan sağında solunda üzerindeki kalınca ağaçlara kapı sövesi, altındaki kalınca düzgün tahtaya da eşik denirdi. Kapıyı o sövelere bağlayan oynak ve kapının ileri geri gidip gelmesini sağlayan demirlere kullap, kapıyı kapatınca eşikle sabitleyen düzeneğe kapı mandalı, mandalı kaldırmak, kapıyı açmak için kullanılan demirden veya ağaçtan yapılmış inip kalkan düzeneğe kapı kolu, yine kapı üzerinde bulunan halkalı yuvarlak oynak parçalara kapı hakladı, daha başka oynak olan ve sert bir demire kapı tokmağı denirdi. Hatta bundan iki tane olurdu biri küçük biri büyük… Küçük çalınırsa kadın misafir, büyük vurulursa erkek misafir geldiği ev sahibi tarafından bilinirdi. Genelde kırsalda köy evlerinin kapılarında açıp kapamada mandal vardı. Kapıyı açmak için kullanılan ağaçtan yapma yuvarlak düzeneğe mandal cücüğü denirken, şehir yerlerindeki kapılarda yarım ay şeklindeki bir demirin üzerinde başparmakla basılarak içerideki tırnaktan kurtulup kapıyı açan düzeneğe ise şıkdüşen denirdi. Tek kanatlı kapıyı söve ile birleştiren yere sabitlenen zincire vurulan güvence ye top kilit, Şıkdüşenin yanındaki delikten büyük anahtar sokularak kilitleyip açan kilide ise frenk kilidi adı verilirdi.
İşte birçoğumuzun farkında olmadığı kapı üzerindeki malzemeye verilen isimle ve kapı ile ilgili eski deyimler. Bu haftalık da bu kadar. Selam ile…
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.