Ülkemizde sekiz yıllık AKP hükümetleri döneminde, hakça gelir paylaşımı sağlayacak ve vatandaşı yoksulluktan kurtaracak bir sosyal düzen tesis edilememiştir. AKP'nin uyguladığı politikalar bir taraftan dolar milyarderi sayısını hızla artırırken, diğer taraftan yoksulu daha da yoksullaştırmış ve insanlarımızı ianeye muhtaç hale getirmiştir.
AKP tarafından takip edilen büyüme modeli, Türkiye'nin istihdam ve işsizlik yapısı ile uyumlu, işsizliği azaltmayı hedefleyen ve onun dostu olan bir model değildir.
Türkiye'de uygulanan herhangi bir işsizlikle mücadele programından söz edilemez. Mevcut büyüme modelinin temel dayanak noktası ithalat olduğundan, katma değeri olmayan bir yerli katkı ile ancak bu kadar olmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye uyguladığı bu modelle millî kaynaklarını ithalat yaptığı ülkelerin işsizlerini finanse etmekte kullanmaktadır.
Yatırım ortamının yeterince iyileştirilememesi, esnaf ve sanatkârlar ile üreten kesim üzerindeki yüklerinin hafifletilmemesi, iş gücü piyasalarının talep yönünü oldukça olumsuz biçimde etkilemektedir. Yeni iş ve istihdam imkânı yaratma fırsatı tanınmayan bu kesim kabuğuna çekilmeye mahkûm edilme noktasına getirilmiştir.
VATANDAŞI YOKSULLUĞA YENİK DÜŞMÜŞ, İŞSİZLİKLE PERİŞAN EDİLMİŞ BİR ÜLKENİN ZENGİNLİĞİNDEN, BÜYÜMESİNDEN BAHSEDİLEMEZ
Esnafımızdan memurumuza, çiftçimizden emeklimize, işçimizden sanayicimize kadar, işi iyi olan “Mutluyuz, huzurluyuz, refah içindeyiz” diyebilecek herhangi bir toplumsal kesime rastlamamız çok zordur.
Türkiye ekonomisinin dünyanın en büyük ekonomileri arasına girdiğini söyleyen ve bunu da sık sık gündeme getiren AKP sözcülerinin, bunun nasıl bir büyüklük olduğunu ve büyüyen bir ekonomide nasıl olur da işsizliğin ve yoksulluğun hâkim hâle geldiğini izah etmeleri gerekmektedir.
Ne büyük bir çelişkidir ki bir tarafta “Millî gelir büyüklüğü açısından dünyanın 17’ncisi, Avrupa'nın 6’ncı büyük ekonomisiyiz.” diyeceksiniz, diğer tarafta, kişisel gelir sıralamasında çok gerilerde kalmaya hiç sesiniz çıkmayacak.
Dünya ekonomileri sıralamasında 17’nci sıradayız, ancak kişi başına gelir anlamında baktığımız zaman, ülkemizin dünyada 75 ülke arasında 59’uncu sıralarda olduğunu görüyoruz. Krizin etkisiyle 2002’de 20’nci sıradayız, ama 2000 yılında 16’ncı sıradaymışız. Kişi başına gelire, satın alma güce paritesi açısından baktığımız zaman, 2000’de 62’nci, şu anda 66’ncı sıralardayız. Yani gerek ekonomik büyüklük, gerekse kişi başına gelir açısından ülkeler sıralamasında 2000 yılına göre daha kötü durumdayız.
2011 YILI BÜTÇESİ
ÇALIŞANLARA, EMEKLİ, DUL VE YETİMLERE BİR UMUT VERMEMEKTEDİR.
AKP Hükümeti, çoğu açlık sınırının altında ücret alan çalışanları ve emeklileri insanca yaşabileceği bir ücret düzeyine kavuşturamamıştır. 2011 bütçesinde öngörülen rakamlar herhangi bir iyileştirme hedefinin de olmadığını göstermektedir.
Türk-İş’in en son açıkladığı verilere göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken gıda harcaması tutarı, yani açlık sınırı 860,18 liradır.
Net asgari ücret ise 599 lira olup, 2011 yılında sadece 24 lira artırılarak 623 liraya yükseltilmektedir.
Emeklilerin tamamına yakını da açlık sınırının altında aylık almaktadır. AKP Hükümeti emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini vaat etmesine karşın daha da adaletsiz hale getirmiş, emekli aylıklarının refah payını düşürmüş, intibak yasasını çıkarma sözü vermiş ancak altından kalkamadıkları gerekçesiyle rafa kaldırmış, banka promosyonu verileceğini söylenmiş ancak bu konu da bankalara havale edilerek emeklilerin umutlarını bir bir yıkmıştır. Emeklilere 2011 yılında sadece 60 lira maaş artışı reva görülmüştür.
2011 Ocak ayında, muhtarlarımıza 14 lira, 65 yaş aylığı alanlara 4 lira maaş artışı öngörülmekte olup, yine, özürlülere, gazilere, vatani hizmet tertibinden maaş alanlara öngörülen zamlar 10-15 lira düzeyindedir.
Bu kesimlerin maaşının iyileştirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu paralarla geçimlerini sağlamaları mümkün değildir.
10 NUMARA YAĞ KULLANIMINA DENETİM GELİYOR
Maliye Bakanı bütçe sunuşunda, on numaralı yağ kullanımlarının önüne geçilmesi amacıyla yeni kontrol ve denetim mekanizmaları geliştirdik, diyor. Yani nakliyeci esnafımız, otobüsçümüz, kamyoncumuz niye motorin yerine on numara yağ kullanmak zorunda kalıyor, Maliye Bakanı onunla ilgilenmiyor, esnafın sorunlarına çözüm üretmiyor, on numara yağ kullanmayı denetimle engelleyeceğini söylüyor. Sayın Bakan hiç uğraşmasın, nakliyeci esnafımız artık on numara yağ da kullanamıyor, yanık yağ kullanıyor.
Nakliyeci esnafımız çok zor durumdadır. Hükümetin gemicilere yaptığı İndirimli yakıt uygulamasını, yolcu ve yük nakli yapan esnafımıza da uygulamasını bekliyoruz. Ayrıca esnafımız araçlarını yenileyebilmeleri için bir defaya mahsus vergi indirimi yapılmasını beklemektedir.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.