Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer
Yıl 1976 köyde bütün varımız yoğumuzu ineği tana yı satarak üç arkadaş 70 bin lira peşin ayda 5 bin lira taksitle bir 1968 model önü kırmızı kasası sarı o zamanlar Hamido tabir edilen bir BMC kamyon aldık. Arkasında ahşap kasasını 5 bin liraya sattık 30 bin liraya üzerine birde damper yaptırdık. Üç ortağız ikimiz parayı karşıladık üçüncümüz şoförlüğü ile ortak oldu. Köyümüzde iki tane kamyonun nakliye işi yaptığı için köye onlar yeterli geliyordu biz ise yandan bacanağım olan şoför ile birlikte kamyonla çalışmak üzere Konya ya geldik. Ben muavinim aslında damperli kamyon muavin istemez ama heves işte bende yanında bulunuyorum. Bazen iş oluyor bazen olmuyor bizim beğendiğimiz veya aradığımız işi bize vermiyorlar onarın verdiği işi biz beğenmiyoruz velhasıl ay başı geliyor 5 bin lira taksit çıkmıyor olan para otel parası veya yemek çay kahve ve abanın garaj parasına gidiyor köydeki evden bir tana inek satıp taksi di ödüyoruz. Neyse bizim konumuz başka olacaktı ama biz işi yanlış yerden aldık dert bir olmayınca tutacak yeri bilinmiyor.
Ortaklar arasında biraz kırgınlık olacak gibi idi bu arada Seydişehir alüminyum fabrikasına Konya sarıcalardan kum götürün oradan gelirken Beyşehir Hüyükken Konya karacığan kiremit fabrikasına toprak sarın dediler kum alıp gittik toprak getirdik. İş tutmadı para kazanmadık meğer başka iş hileleri varmış biz onları bilmeyince beceremedik.
Yine bir gün Seydişehir’e kum sardık yıktık nakliye şirketinden para almaya gittik. Orada oturan bir adam bozkır tarafında yollara stabilize çeker misiniz seferi kırk lira dedi. Soruşturmadan iş hoşumuza gitti cazip geldi zaten macerayı seviyoruz olur dedik ve verilen adrese yürüdük. Şantiye yalı Hüyük yakınlarında önümüze geldi baktık çok kalabalık kamyonlar var sıraya girdik bir seferde biz aldık bir köy yoluna yıktık bekçiye fiş dedik 20 liralık fiş verdi hemşerim 40 lira dedik olmaz burası yakın burada 5-6 köyün yol kumlaması var falan köy 40 lira falan köy 25 lira burası 20 lira isterseniz dedi. Haklıydı hevesle acele ile pazarlıksız giren haksız çıkardı. Bizde öyle olduk oradan ver elini bozkır dedik belki bir iş çıkar diye elin köyünün tavuğu başkasına kaz görünürmüş bize de öyle göründü bozkırda yeteri kadar kamyon varmış bize mi iş olacak.
Akçapınar yazan bir köye geldik bozkıra yakınlaşmıştık sanırım zamanda öğleyi az geçmişti yaz günü buz gibi akan bir çeşme köyün hemen kıyısında üstünde bir koca söğüt ağacı karnımızda acıkmıştı yalnız bir iyiliği var ki yörenin gelen geçen hiç yabancı değil. Giyim kuşam konuşma örf adetler ayni kadınlar anamız gibi büyük erkekler babamız gibi çok sevecenler. Böyle suyun başında dururken elinde bastonu başında çemberden çekisi ile bir yaşlı nine bastonuna dayanarak yanımıza geldi. Heytt nerelisiniz siz kuzum dedi? Biz Konyalıyız nene anladık Konyalı da hangi köydensiniz? Sen bilmezsin biz Gilissiralıyız niye bilmem köpekler şu her tarafı mağara olan kuduz tekkesi falan olan köy değimli dedi evet dedik. Nerden gelip nereye gidersiniz karnınız aç mı? Yok nene pek aç değiliz zaten gideceğiz dedik. Durun ben size bir pilav salıp geleyim yiyin de gidin buradan aç gitmeyin kamyonunuzu yakarım bak haaa dedi. Ve ardını dönüp gitti biraz sonra elinde bir hayli yufka ekmeği bir tencere pilav yanında soğan ve bir çömlekte ayran ile geldi. Bir ufak kız çocuğu ile getirdiklerini bıraktı yiyin karnınızı doyurun bu kaplar burada kalsın gitmek isterseniz gidin yok geç oldu gitmeyiz derseniz akşama misafirimiz olun tamam mı diye bize sert bir erkek edasıyla Osmanlı nene emri vaki yapıyordu. Olur dedik güzelce karnımızı doyurduk. Soğan yufka ile bulgur pilavı da bu bozkırın serin havasında pek leziz olmuştu. Yemeği yiyince bir ağırlık çöktü uyuya kalmışız. Yanağıma sertçe bir cismin değdiğini hissettim uyandım nene başucumda kalkın ulen tembel gidiler sizi de avratlarınız evinizden azıkladılar para gazanmaya yolladılar siz eşek gibi koyu gölgede yatırsınız akşam oldu gidecek misiniz yoksa odayı hazırlatayım mı çocuklara diyordu?
Yok, nene sağ ol gedeceğiz dedik ama yine sabah erken kalktığımızdan mı bilmem uyumuşuz. Artık ortalık kararıyordu yine geldi o güzel ninem hadi köpeoğulları sizde yola gidecek göz yok arabanıza binin bizim evin önüne çekin köylü ahali işten gelir şimdi göze takılmayın hadi misafir odasına dedi. Onun emri kesindi bizde canımıza beş minnet oldu emri yerine getirdik ve eve geldik aracımızı bir kenara çektik aracın kapısını kilitleyecektik nenenin sesi gürledi. Korkmayın kapınızı da kilitlemeyin burada evvel Allah malınıza heç zarar olmaz içiniz rahat olsun rahatça uyuyun dedi. Akşam olmuştu tekrar yemekler geldi. Akşam olunca tarladaki işlerinden dönen evin erkeleri ile beraber yedik içtik. Yöreye uygun olunca sohbetler geç vakte kadar oturup dertleştik. Sabah erkenden ninemizin mübarek elini öpüp köylüler ile vedalaşıp Konya ya gelmek üzere yola çıkacaktık yine nene elinde bir hayli yağlanmış yufka ve daha çeşitli sebzelerle dolu bir kap getirip aracın şoför mahalline boşalttı bunlar akşama kadar yeter size akşama tedarikinizi yaparsınız deyip bizleri evlatları gibi uğurldı. Allah razı olsun ölmüştür zahir. O ninem kabri cennet olsun yattığı yer nur olsun ve işte bozkırlı anneler işte Anadolunun güzel sahavetli ve dinine diyanetine evine yöresine anane ve geleneklerine sahip Osmanlı anasıydı onlar. Artık pek onlar gibisi bulunmuyor şimdilerde bulunmuyor ne dersiniz yanılıyor muyum? Saygılarımla İsmail Detseli
Yıl 1976 köyde bütün varımız yoğumuzu ineği tana yı satarak üç arkadaş 70 bin lira peşin ayda 5 bin lira taksitle bir 1968 model önü kırmızı kasası sarı o zamanlar Hamido tabir edilen bir BMC kamyon aldık. Arkasında ahşap kasasını 5 bin liraya sattık 30 bin liraya üzerine birde damper yaptırdık. Üç ortağız ikimiz parayı karşıladık üçüncümüz şoförlüğü ile ortak oldu. Köyümüzde iki tane kamyonun nakliye işi yaptığı için köye onlar yeterli geliyordu biz ise yandan bacanağım olan şoför ile birlikte kamyonla çalışmak üzere Konya ya geldik. Ben muavinim aslında damperli kamyon muavin istemez ama heves işte bende yanında bulunuyorum. Bazen iş oluyor bazen olmuyor bizim beğendiğimiz veya aradığımız işi bize vermiyorlar onarın verdiği işi biz beğenmiyoruz velhasıl ay başı geliyor 5 bin lira taksit çıkmıyor olan para otel parası veya yemek çay kahve ve abanın garaj parasına gidiyor köydeki evden bir tana inek satıp taksi di ödüyoruz. Neyse bizim konumuz başka olacaktı ama biz işi yanlış yerden aldık dert bir olmayınca tutacak yeri bilinmiyor.
Ortaklar arasında biraz kırgınlık olacak gibi idi bu arada Seydişehir alüminyum fabrikasına Konya sarıcalardan kum götürün oradan gelirken Beyşehir Hüyükken Konya karacığan kiremit fabrikasına toprak sarın dediler kum alıp gittik toprak getirdik. İş tutmadı para kazanmadık meğer başka iş hileleri varmış biz onları bilmeyince beceremedik.
Yine bir gün Seydişehir’e kum sardık yıktık nakliye şirketinden para almaya gittik. Orada oturan bir adam bozkır tarafında yollara stabilize çeker misiniz seferi kırk lira dedi. Soruşturmadan iş hoşumuza gitti cazip geldi zaten macerayı seviyoruz olur dedik ve verilen adrese yürüdük. Şantiye yalı Hüyük yakınlarında önümüze geldi baktık çok kalabalık kamyonlar var sıraya girdik bir seferde biz aldık bir köy yoluna yıktık bekçiye fiş dedik 20 liralık fiş verdi hemşerim 40 lira dedik olmaz burası yakın burada 5-6 köyün yol kumlaması var falan köy 40 lira falan köy 25 lira burası 20 lira isterseniz dedi. Haklıydı hevesle acele ile pazarlıksız giren haksız çıkardı. Bizde öyle olduk oradan ver elini bozkır dedik belki bir iş çıkar diye elin köyünün tavuğu başkasına kaz görünürmüş bize de öyle göründü bozkırda yeteri kadar kamyon varmış bize mi iş olacak.
Akçapınar yazan bir köye geldik bozkıra yakınlaşmıştık sanırım zamanda öğleyi az geçmişti yaz günü buz gibi akan bir çeşme köyün hemen kıyısında üstünde bir koca söğüt ağacı karnımızda acıkmıştı yalnız bir iyiliği var ki yörenin gelen geçen hiç yabancı değil. Giyim kuşam konuşma örf adetler ayni kadınlar anamız gibi büyük erkekler babamız gibi çok sevecenler. Böyle suyun başında dururken elinde bastonu başında çemberden çekisi ile bir yaşlı nine bastonuna dayanarak yanımıza geldi. Heytt nerelisiniz siz kuzum dedi? Biz Konyalıyız nene anladık Konyalı da hangi köydensiniz? Sen bilmezsin biz Gilissiralıyız niye bilmem köpekler şu her tarafı mağara olan kuduz tekkesi falan olan köy değimli dedi evet dedik. Nerden gelip nereye gidersiniz karnınız aç mı? Yok nene pek aç değiliz zaten gideceğiz dedik. Durun ben size bir pilav salıp geleyim yiyin de gidin buradan aç gitmeyin kamyonunuzu yakarım bak haaa dedi. Ve ardını dönüp gitti biraz sonra elinde bir hayli yufka ekmeği bir tencere pilav yanında soğan ve bir çömlekte ayran ile geldi. Bir ufak kız çocuğu ile getirdiklerini bıraktı yiyin karnınızı doyurun bu kaplar burada kalsın gitmek isterseniz gidin yok geç oldu gitmeyiz derseniz akşama misafirimiz olun tamam mı diye bize sert bir erkek edasıyla Osmanlı nene emri vaki yapıyordu. Olur dedik güzelce karnımızı doyurduk. Soğan yufka ile bulgur pilavı da bu bozkırın serin havasında pek leziz olmuştu. Yemeği yiyince bir ağırlık çöktü uyuya kalmışız. Yanağıma sertçe bir cismin değdiğini hissettim uyandım nene başucumda kalkın ulen tembel gidiler sizi de avratlarınız evinizden azıkladılar para gazanmaya yolladılar siz eşek gibi koyu gölgede yatırsınız akşam oldu gidecek misiniz yoksa odayı hazırlatayım mı çocuklara diyordu?
Yok, nene sağ ol gedeceğiz dedik ama yine sabah erken kalktığımızdan mı bilmem uyumuşuz. Artık ortalık kararıyordu yine geldi o güzel ninem hadi köpeoğulları sizde yola gidecek göz yok arabanıza binin bizim evin önüne çekin köylü ahali işten gelir şimdi göze takılmayın hadi misafir odasına dedi. Onun emri kesindi bizde canımıza beş minnet oldu emri yerine getirdik ve eve geldik aracımızı bir kenara çektik aracın kapısını kilitleyecektik nenenin sesi gürledi. Korkmayın kapınızı da kilitlemeyin burada evvel Allah malınıza heç zarar olmaz içiniz rahat olsun rahatça uyuyun dedi. Akşam olmuştu tekrar yemekler geldi. Akşam olunca tarladaki işlerinden dönen evin erkeleri ile beraber yedik içtik. Yöreye uygun olunca sohbetler geç vakte kadar oturup dertleştik. Sabah erkenden ninemizin mübarek elini öpüp köylüler ile vedalaşıp Konya ya gelmek üzere yola çıkacaktık yine nene elinde bir hayli yağlanmış yufka ve daha çeşitli sebzelerle dolu bir kap getirip aracın şoför mahalline boşalttı bunlar akşama kadar yeter size akşama tedarikinizi yaparsınız deyip bizleri evlatları gibi uğurldı. Allah razı olsun ölmüştür zahir. O ninem kabri cennet olsun yattığı yer nur olsun ve işte bozkırlı anneler işte Anadolunun güzel sahavetli ve dinine diyanetine evine yöresine anane ve geleneklerine sahip Osmanlı anasıydı onlar. Artık pek onlar gibisi bulunmuyor şimdilerde bulunmuyor ne dersiniz yanılıyor muyum? Saygılarımla İsmail Detseli
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.