Recent Comments

KIZIM SANA SÖYLÜYORUM GELİNİM SEN


Bir bayramı daha bitirmiş olduk. Nice bayramlara ulaşmak dileğiyle, bayram öncesi tüm caddeler, kaldırımlar kalabalık, herkes kendine düşeni almak için koşturuyordu. Bıçak bileyenler, balon satanlar, bayramlık satanlar, kitap satanlar, dilenciler, köfteciler vs. Şuan caddeler eski haline dönmüş, hareket azalmış.

Bayramda akrabaları ziyaret etmek için yollara düştük. Bayram izini dokuz gün olsa da herkes dokuz günün tamamını kullanamadı. Neyse yollara bir şekilde düştük. Sıkışık trafikten başladık eleştiriye, şoför kültüründen, yolların niye çift şeritli olmadığından, asfaltın şehirden uzaklaştıkça kalitesizliğinden, yolların darlığından, virajların çok olmasından tutun da vatan, millet, Sakarya edebiyatına kadar, 2,5 saatlik yol çok kısa gibi gelmişti bazılarına. Konya- Karaman yolundan sağa, Hadim-Bozkır yoluna gitmeyenler bilemezler belki, yollar inadına dar, kıvrımlı ve kalitesiz asfalt. Eskiden dedemden duyardım, oğlum bu yolları yapmadan önce bir eşek salarlarmış, eşeğin gittiği yerleri yol geçmesi için çizerlermiş diye.

Bilmiyorum ne kadar doğru tabi. Dinek kasabasına kadar ova olmasına rağmen, şairlere ilham olsun diye galiba yılan gibi yapılsa da oraya kadar asfalt kısmen güzel sayılır. Tam Dinek ’ten sonra dağlık bölge başlayınca asfaltın sadece mucuru kalmış. Buradan itibaren yollar olabildiğinden daha kıvrımlı ve dar. Bazılarına göre cumhuriyet kurulduktan sonra vurulan kazmadan sonra sadece mucur dökülüp cila asfalt atılmış. Buralardaki dönemeçleri de anlamak imkânsız, zira uçurum ve yokuş yok. Sarıoğlan’dan Bozkır’a giderken yolun bozukluğu ve virajların kötülüğü artarak devam ediyor. Bu yollardan belki 150’nin üstünde yerleşim yeri, belediyeler, muhtarlar geçiyor. Hatta buralardaki halkın Ankara’ya gönderdiği insanlar geçiyor. İnsan üzülüyor, Buradaki halk bu yollara layık mı diye. Ama ağlamayana meme verilmezmiş. Yüzyıllardır ihmal edilen, kendi yağıyla kavrulan bu yörenin halkı devlete yük olmaktan uzak durduğu gibi üretmek için elinden geleni yapmış, eliyle, tırnağıyla kazanmış hayatını. Yüz yıllardır yayan yapıldak Ege de çalışarak, piyan kazıp, bağ çapalayarak, para kazanıp tekrar vatanına geri dönerek bir ekmek domatesle karnının doyuran, Torosların bu yoksul insanları, Kurtuluş savaşında, Çanakkale’de çok fazla şehit vermelerine rağmen hallerinden şikâyet etmemişler, hala da etmiyorlar. Halinden şikâyet etmeyen, istemeyen, bu gariban insanların isteklerini kim bilsin ki. Bozkır’dan Hadim’e giden yolu anlatmaya gerek yok. Keşke bir belgesel kanalı buralardan bir geçse diyoruz. Bozkır üstünden Hadim’e doğru yola devam ediyoruz. Küçük bahçeler, kızaran kiraz yaprakları, sararmış meşe ve kavak yaprakları Göksu nehrini gökkuşağına çevirmiş. Ebe gömeçleri(sıklamen) açmış meşelerin dibinde pembe pembe. Yol dar, kıvrımlı ve yamalı asfalt. İki aracın yan yana gelince beklediği cepler var kimi yerde. Bozkır-Hadim arası 50km kadar. Ancak Hadim’e varmak iki saate yaklaşıyor. Ona göre gerisini siz hesap edin. Nihayet Hadim’e gelip biraz dinlenip, Hadimî hazretlerini ziyaret ediyoruz. Hadim-Konya yolu da yakına gelinceye kadar sırat köprüsü gibiydi. Ancak şu iki yılda biraz hızlanarak daha güzel yol yapılmaya başlanmış. Biraz otobana benzetilmeye çalışılmış. Tehlikeli olan Bağbaşı yolu yerine farklı bir yerden biraz daha güzel bir yol yapılmış. Ancak nedense bu yeni yapılan ve yapılmakta olan geniş yollar da kıvrımlardan kurtulamamış. Yeni yapılmış olmasına rağmen yolların pek çok yeri çökmüş. Buralardan daha yüksek dağlardan aşan Adana-Mersin yolunda kıvrım neredeyse yok gibiyken Sarıoğlan Hadim arası yol da inadına kıvrımlı ve keskin virajlarla yapılmış. Biz mühendis değiliz ancak başka yerlerle kıyaslama imkânımız var. Bu yollar neden bu kadar kıvrımlı, dolambaçlı.

Düşünceler, fikirler içinde yüzerken sorularımın cevaplarını bulmaya başladım. Biz bin yıllarca demek istediğimizi hep dolambaçlı yollardan söylemişiz. Dolaylı olarak anlatmaya çalışmışız. Suya küçükken burff, yiyeceğe mamma, baba evlenmek istiyorum demek yerine pilava kaşık saplamış, ya da babamızın ayakkabısını yere çakmışız. Beni everin demek yerine” ermavuk” demişiz. Aşkımızı anlatmak yerine kilim dokumuşuz. Kaynanalar gelinleri üzmemek için,“Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla “ demişiz. Hal böyle olunca onlar da bizi doğru anlamamış. Hani derler ya; Nalân beni bir sen anladın onu da yanlış anladın diye. İşte sorunlarımızı doğrudan anlatmayınca, ı çözümlerimiz de dolambaçlı oluyor. Tıpkı bizim yollar gibi.
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.