Naim YEĞEN |
Aygırdibi,metropollerin kargaşasından,keşmekeşinden,debdebesinden,gürültü ve patırtısından kaçıp,kendimizi çarşambanın buz gibi serin sularına ve onun ruhumuzu arındıran sisine bıraktığımız tabiat harikası
Sadece köyümüz ve ilçemizden değil bölgemizin farklı vilayetlerinden insanların gezip görmek ve temiz havasını teneffüs etmek için zaman ayırdıkları otantik dünya cenneti
Bedeni ve ruhu sıkıntılarımızı hafifletmek için yürüyüş yaptığımız tenha melce'....
Sadece bu kadar değil elbette,mesela baharda çoşup azgınlaşan suların taşlara çarpa çarpa akıp gitmesi,duyguların kontrolden çıkıp hesapsızca ve hoyratca yaşandığı gençlik yıllarını;yazın azalıp sonbaharda asude asude akması,insanın güç ve kudretten düşüp elinin ayağının tutmadığı ileri yaşlarını çağrıştırması ne kadar da manidar değil mi?
Sonbaharda bir yanda sararıp dökülen yapraklarıyla meşe ağaçları, insanın bedeniyle ölecek, kemikleriyle çürüyüp un ufak olacak yanını;diğer tarafta daima yeşil yapraklarıyla çam ağaçları,bitip tükenmek bilmeyen emelleriyle ölümsüzlüğü arzulayan cihetini hatırlatır bize.
Hele akşam gitmişseniz bu muhteşem cennet köşesine, karanlık çöktüğü zaman bütün zifiriyle,yavaş yavaş bir nurun üzerinize doğru gelip sizi aydınlattığını görürsünüz ve Allah'ın sadece size özel ay'ı görevlendirdiğini düşünüp secdeye kapanasınız gelir.
Aynı kaynaktan beslenmesine rağmen beş farklı çeşmeden çıkıp çarşambayla buluşan hayat kaynağımız olan su,aynı Allah'a inanan,aynı kıbleye dönen insanların nasıl da birbirine muhalif farklı gruplara, farklı cemiyetlere, farklı cemaatlere ayrıldıklarını ama sonunda mahşerde yine hep birlikte haşrolunacaklarını hatırlatır bizlere.
Birde köprünün eski halini hatırlarım da köprü,köprü değil,sırattı adeta.
Farklı şehirlerde olmakla beraber kahir ekseriyesi İstanbulda bulunan köylülerimizden 1. Nesil gayet iyi bilir ki,insan yılda bir kez gelip aygırdibinin buz gibi suyundan içmez,mis gibi havasından teneffüs etmezse; o taşlar,o topraklar, o dağlar insanı çeker.Zira orada bizim ruhunu cezbeden metafizik bir cazibe vardır.Dünyanın neresine gidersenin gidin,ister Antalya'da düden şelalesine isterseniz Amerikada niagara şelalesine insanın içini okşayan o lezzeti bulamazsınız.Çünki damarlarımızda dolaşan kanda sugözünün suyu,aygırın havası vardır.
Neşemiz, kederimiz,sevincimiz,hasretimiz,özlemimizdir bizim.
Velhasıl bütün bunları söylemiyorsa bize,ne aygırdibi aygırdibidir,ne de çarşamba çayı çarşambadır.
Sadece köyümüz ve ilçemizden değil bölgemizin farklı vilayetlerinden insanların gezip görmek ve temiz havasını teneffüs etmek için zaman ayırdıkları otantik dünya cenneti
Bedeni ve ruhu sıkıntılarımızı hafifletmek için yürüyüş yaptığımız tenha melce'....
Sadece bu kadar değil elbette,mesela baharda çoşup azgınlaşan suların taşlara çarpa çarpa akıp gitmesi,duyguların kontrolden çıkıp hesapsızca ve hoyratca yaşandığı gençlik yıllarını;yazın azalıp sonbaharda asude asude akması,insanın güç ve kudretten düşüp elinin ayağının tutmadığı ileri yaşlarını çağrıştırması ne kadar da manidar değil mi?
Sonbaharda bir yanda sararıp dökülen yapraklarıyla meşe ağaçları, insanın bedeniyle ölecek, kemikleriyle çürüyüp un ufak olacak yanını;diğer tarafta daima yeşil yapraklarıyla çam ağaçları,bitip tükenmek bilmeyen emelleriyle ölümsüzlüğü arzulayan cihetini hatırlatır bize.
Hele akşam gitmişseniz bu muhteşem cennet köşesine, karanlık çöktüğü zaman bütün zifiriyle,yavaş yavaş bir nurun üzerinize doğru gelip sizi aydınlattığını görürsünüz ve Allah'ın sadece size özel ay'ı görevlendirdiğini düşünüp secdeye kapanasınız gelir.
Aynı kaynaktan beslenmesine rağmen beş farklı çeşmeden çıkıp çarşambayla buluşan hayat kaynağımız olan su,aynı Allah'a inanan,aynı kıbleye dönen insanların nasıl da birbirine muhalif farklı gruplara, farklı cemiyetlere, farklı cemaatlere ayrıldıklarını ama sonunda mahşerde yine hep birlikte haşrolunacaklarını hatırlatır bizlere.
Birde köprünün eski halini hatırlarım da köprü,köprü değil,sırattı adeta.
Farklı şehirlerde olmakla beraber kahir ekseriyesi İstanbulda bulunan köylülerimizden 1. Nesil gayet iyi bilir ki,insan yılda bir kez gelip aygırdibinin buz gibi suyundan içmez,mis gibi havasından teneffüs etmezse; o taşlar,o topraklar, o dağlar insanı çeker.Zira orada bizim ruhunu cezbeden metafizik bir cazibe vardır.Dünyanın neresine gidersenin gidin,ister Antalya'da düden şelalesine isterseniz Amerikada niagara şelalesine insanın içini okşayan o lezzeti bulamazsınız.Çünki damarlarımızda dolaşan kanda sugözünün suyu,aygırın havası vardır.
Neşemiz, kederimiz,sevincimiz,hasretimiz,özlemimizdir bizim.
Velhasıl bütün bunları söylemiyorsa bize,ne aygırdibi aygırdibidir,ne de çarşamba çayı çarşambadır.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.