Recent Comments

Değerini bilemediklerimiz

İsmail Detseli
Büyük düşünür Mevlana Hazretleri’nin 17 Aralık günü hakka kavuşması (Şebi Arus) sebebiyle kutlanan Mevlana Haftası’nda Konya’da turizm canlanır, sonra söner gider.
Konya, bu kadar büyük önemli tarihi ve kültürel değerlere sahip olduğu halde bundan yeterince faydalanamadığı gerçeğini bir kere daha gözler önüne seriyor…
Oysa Konyamız tarihi ve kültürel değerler konusunda o kadar zengin bir şehir ki gerek tanıtım eksikliğinden, gerekse etkili yerlerde Konya lobisinin ilgisizliğinden yapılması gerekenler istenen seviyeye ulaşmamıştır.
Kültürel ve doğal güzellikleri, yüce rabbimiz her ülkeye her şehre nasip etmez, ama çok şükür bizlere nasip etmiş. Doğal güzellik işte obrukların oluşturduğu Obruk Gölü, Karapınar ilçemizde Meke Gölü, Acıgöl, Çıralı Göl, ve Karapınar, Akören’deki yeraltı şehri ve daha niceleri… İşte Göksu Şelalesi… İşte hem doğal, hem tarihi açıdan Eflatunpınarı, Hitit anıtı Fasıllar kaya anıtı… Beyşehir’de Eşrefoğlu cami, Kubadabat sarayı, asırlık hanlar hamamlar ve medreseler daha birçok göl ve doğal güzellikler.
Seydişehir’de Seydi Harun cami ve külliyeleri ayrıca binlerce yıl önceleri oluşmuş insanları hayrete düşüren görüntüsü ve ihtişamı ile Tınaztepe mağarası... Ereğli İvriz’de Tarım Anıtı kaya kabartması… İşte 9 bin yıl evvelki insanlığın yerleşim bölgesi Çatalhüyük işte antik kent Kilistra… Daha hangilerini sayayım birçok bilinmeyen eser...
Bir de üstelik bugünlere kadar bu eserleri yıpratmadan, eskitmeden günümüze kadar getiren yöre insanına eziyeti ve ıstırabı reva görüp asırlardır oturdukları evlerinden “buralar sit alanı” diyerek kira istemek, Kilistra örneğinde olduğu gibi evlerinden çıkartmak gibi yanlış politikalar geliştiriliyor…
Adı bile duyulmamış bazı ülkeler yapay eserleri tarihi veya doğal eserler diyerek tanıtıp dünya turizminde söz sahibi oluyor. Örnek mi? İşte Vietnam… Düşünün 25-30 sene belki de daha az bir süre önce yaşanmış olan Vietnam harbinde atılan bombalardan oluşan çukurları ve dahası birçok yapay yerleri büyük broşürler ile dünyaya tanıtarak onlarca turisti ülkeye çekmeyi başarıyor… Bizde ise yüzlerce eser “turizme kazandırılacağı” anı beklerken yok olup gidiyor… Bu yaşadıklarımız, bir idarecilik becerisizliği ve turizm bilinçsizliğinden başka ne olabilir?
BİR FOTOĞRAF SERGİSİ
Osmanlı mirasının bulunduğu Balkanlar’da, Avrupa’da, Asya ve Afrika’da medeniyet zenginliği el üstünde tutulurken, cennet ülkemiz niçin bunlardan faydalanamıyor, diye çeşitli düşünceler ve karmakarışık bir kafayla gezinirken beni ayaklarım ve zihnim değerli dostlarımın fotoğraf sergisine götürüverdi.
Konyamız’ın kıymetli fotoğraf sanatçıları Mustafa Karaçelebi, Güray Kırbıyık ve Mardinli fotoğraf sanatçısı Mehmet Çelik kardeşlerimizin beraber büyük emek vererek meydana getirdikleri eserler görülmeye değerdi.
Hilton Garden Inn Oteli’nin sergi salonunda sanatseverleri hiç yalnız bırakmayan her zaman yanlarında olan Değerli Valimiz Aydın Nezih Doğan ve Büyükşehir Belediye Başkanımız Tahir Akyürek’le birlikte açılışını yapmış oldukları Mardin-Konya dostluğu adlı fotoğraf sergisine gittim. Aslında açılışına davetli idim ama bazı zorunlu nedenlerden dolayı açılışında bulunamadığım sergiye iyi ki gitmişim. Mardin Konya dostluğu deyince uzun zaman fotoğrafları özellikle inceleme fırsatım oldu. Mardin ilimizin yapısal içeriğindeki Artuklu Selçuklu Osmanlı ve Cumhuriyete uzanan kilise ve minareleri ile dinlerin bile birbirine hoş bakışlarını. Eskileri yeni nesillere yıpratmadan yıkıp yummadan aktarmış olan şehrin yapısını yansıtması.
Ve 300 yıl Selçuklu başkenti olmuş daha nice insanlara yurtluk yapmış olan tarih dolu şehrimiz Konya.  Bu İki şehrin analarının tandırlardaki ekmek yapışlarının bile aktarılması, ağız tatlandırmasında kullanılan cevizli lokumlarının imalindeki benzerlik ve her iki şehrin büyüklerden küçüklere doğru insanlarının köşe başlarında oturup tespih çekerek düşünceye daldıklarını sohbet ettiklerini yansıtmaları, benim efkarımı dağıtıverdi. Beni şöyle geçmişe bir yolculuk yaptırdı.
Serginin açıldığı otele girmeden şöyle kısa geçmişi düşündüm de. 20 sene evvelki o kapısından içeriye girmenin zor olduğu birçok ülke evladının talim terbiye görüp askerlik yaptığı hatıraları taşıdığını bildiğim kapısında iki tane görüntülerinin bile şevk verdiği Aslanlı Kışla gözümde canlandı. Oysa şimdi durduğum yerden sağıma baktım Mevlana Kültür Merkezi, soluma baktım Şehitlik ve Konya’nın ölenlerine ebedi istirahatgahlık yapan Üçler Mezarlığı ve Hilton oteli.
Evet, turizmi canlı tutmak iyi de buraya da otel izni vermek bence çok yanlış, bilmem başkaları ne düşünür. Bu kadar risk alarak bu otelin yapılışı inşallah Konya’ya gelen turistleri eğlemeye yeter de, manen kaybettiğimizi maddi olarak alırız ümidindeyim. Artan otellerin sayısı umarım turistlerin Konya’da biraz daha kalmalarına vesile olur. Bir tarafta manevi bir konuma sahip şehitlik ve eski camiler bir tarafta Konya’nın en büyük alimlerinin yattığı mezarlık diğer tarafta her türlü eğlencenin yaşanacağı, tonlarca içkinin tüketileceği bir otel… Keşke bu otel de Konya’nın daha münasip bir yerinde inşa edilmiş olsaydı… İyi olmaz mıydı…?
17 Aralık günü akşamına kadar sergilenecek olan bu sergiye kardeşlerimiz herkesi davet ediyorlar… Ben de bir yazar ve sanatsever olarak gezmenizi tavsiye ediyorum…
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.