Zamana yenik düşen, kaybolan, değişen meslekler vardır. Bazılarını gördükçe hüzünlenirsiniz. Bazıları unutulmuş, bazıları can çekişmektedir. İster istemez bir düşünceye götürür bu tarz meslekler. Saatçilik, demircilik, değirmencilik, vs. Bu mesleklerin çoğu kaybolurken kimilerinin yerlerini de başka meslekler alıyor. Kalaycılık da bunlardan biridir.
Ne zaman bu mesleklerin icra edildiği mekânlardan geçsem bir burkulma olur hislerimde nedense. Hep böyle duygular içinde iken açık olan dükkânın kapısından dalıp yaşlı amcayı soru yağmuruna tuttum. Bundan hem şaşkınlık, hem de mutluluk duyan, Mustafa dayı anlattıkça farklı yaşamları ve kişileri bizlere aktardı. Kalıcı olmasını istediğim için yazıya aktarılmasını uygun buldum.
Mustafa Sağlam, Bozkır’ın Hisarlık Kasabasındanmış. Çok mütevazı birisidir. Aslında ilim sahibi bir babanın oğluymuş.1933 yılında doğmuş. Dedesinin adı; Hakkı İbrahim, babasının adı; Mustafa Efendi. Hisarlıkta türbesi var. “Beni caminin yanına gömün oradaki yanlışları düzeltirim demiş” Karaca hisar’da okumuştu. Memiş efendinin öğrencilerindendir, Mustafa Efendi. Mustafa dayı devam diyor. Ustam Gezlevili Altılardan Mustafa Otçu idi. Onların burada galaycı dükkânı vardı.1948 yılında kapları temizleyerek işe başladım.10 yıl Gezlevili Abdullah’la çalıştım.4 sene bedava çıraklık yaptım.6 yıl ortakçılık yaptım. Yerine bir adam bulmadan gitme dedi. Beni bırakmadı. Yerime bir adam bulmuştum Gezlevili. Oda bir kız kaçırınca köyden kaçtı gitti. Ben tekrar kaldım. Bir taraftan ustam olunca bırakamadım. Sonra Antalyalı bir Yörük buldum. Yerime onu bırakınca ayrı bir dükkân açtım 1958 yılında. Hidayet Otçu adında bir hâkim vardı. Ben büyüttüm onu. Beşiğini bile sallardım bazen. Şuan İzmir’de oturur, emekli oldu, kulakları çınlasın. Eğer bu satırları okursa haberim olsun.
1965 yılında Milas’ta çalıştım. O zamanlar alüminyum yoktu. Herkes bakır kullanırdı. Orada okulun kapları kacakları vardı.Milas Kaymakamı oradaki kapları bana getirirdi.Benim kalaylamam çok beğenilirdi.Bizi orada herkes çok sevdi.Konyalı olunca daha çok sevdiler,değer verdiler.Konyalı olmak bir ayrıcalıktı sanki.Bütün memurlar falan kabını bana getirir,ben kalaylardım.Sonra buraya Bozkır’a geldim.Eskiden Bozkır’da kalaycı çoktu,zamanla kala kala 4 kalaycı kaldık.1990’ dan bu yana alüminyum,plastik çoğalınca işler iyice kötüleşti.Yayla zamanları müşterilerimiz çoğalırdı.Özellikle Gezlevi,Dedemli ve Gerez den gelen çoktu.Şimdi iyice azaldı.Nerdeyse yok denecek kadar az.Yörük ten falan da kazan,tencere gelirdi.Şimdi ne gelen var ne giden.Zaten geride kalan bir çırak ve usta da kalmadı.Ben ölünce yerime geçecek kimse de yok.Bu meslek gelecekte kaybolup gidecek galiba.
Evlat çoluk çocuk var mı? Diyorum: Çocuklarım, iki kız, bir oğlan var.10 tane de torunum var. Oğlum öğretmen. Boş zamanlarımı böyle değerlendiriyorum. Torunlarıma yardımcı oluyorum bazen.
Bana nereli olduğumu soruyor. Gezleviliyim deyince; Ohoo! Gezlevliler, beni iyi tanırlar. Rahmetli Ağustün vardı, Şekir Mustafa, o benim en iyi arkadaşımdı. Ailecek gelir giderdik. Hatta Mehmet vardı oğlu. Topu çok severdi. Bir gün çok ağlıyordu, top diye. Ona gidip top alıvermişti. Askeriye de falan çalışıyordu galiba zabıta olmuş. Duydum ki ölmüş. Çok iyi değerli bir adamdı. Hoflu Ahmet ve Efe Osman’ı iyi tanırdım. Ali vardı. Hani köy pilavı yapanlar, pilav yapacakları zaman Köylerdeki kazanları getirirlerdi. Onlar zaten pilavcı olunca tüm kazanlar onlardan sorulurdu.
Mustafa dayı çok beğenmiş olacak ki garsona bağırdı: Buraya iki çay getir. Garson takılarak boş ver bu yaşlı adamı, bu herkesi lafa tutar deyince, garsona; gülerek hadi ulen oradan dedi. Hep beraber gülüştük. Ben yanından ayrılırken Mustafa amca koca kazanı ateşin üstüne tutarak çevirmeye başladı. Kaldığı yerden devam etmeye başladı. Bense ateş, kalay, nişadır, körük, kömür gibi kelimeleri kafamda uygun yerlere oturtmaya çalışıyordum. Bu kalaycılık yapılan yerlerin aslında Şeyh Musa zaviyesine ait olduğunu ama zamanla başka kimselere geçtiğini Rahmetli Ahmet Gedik amcadan öğrenmiştim. Aslında tarihlerden kalan bu mekânlar hüzünlü bir şekilde unutuluyordu. Yıllar sonra belki de ne bakır ne de kalay kalacaktı.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.