Mehmet Emin Karabacak |
Sabah kuş gelmeden kuşun her gün konup pislettiği çanın yanına bir tas ve içine de içki koyar. Papaz bu işlemleri yaptıktan sonra kuşu gözetlemeye başlar.
Her günkü gibi kuş gelir; çana konar ve pisliğini yapar. Sonra kuş etrafına bakarken tası görür ve tastaki içkiyi su zannederek doyasıya kadar içer.
Hikâye bu ya; kuş içkiyi içince sarhoş olur ve yere düşer.
Kuşun düştüğünü gören papaz hemen kuşun yanına gider ve kuşu eline alır. Yarı ayık yarı sarhoş halde olan kuşa şöyle bir bakan papaz, kuşa söyle seslenir:
“Sevgili kuş: Söyle bakalım bana; sen kimin kuşusun? Hz. İsa (a.s)’nın kuşuyum desen, neden kilisenin çanına pislersin? Yok, Hz Muhammet (s.a.v) kuşuyum desen, neden tasa koyduğum içkiyi içersin? Allah aşkına söyler misin sen kimin kuşusun?” der.
Şimdi isterseniz papazın kuşa sorduğu soruyu bizde kendimize soralım?
Biz, sözel ve davranışsal olarak hangi ümmetin aktivitelerini yapmaktayız? Canımız ciğerim olarak gördüğümüz minik kuşlarımızı nasıl yetiştiriyoruz? Minik kuşlarımıza model olma konusunda dinin hangi emir ve yasakları uygulama konusunda model olmaya çalışıyoruz? Toplum tarafından yanlış öğretilen ve yanlışları doğru imiş gibi algılama konusunda çocuklarımızı ne kadar bilinçlendirebiliyoruz.
Bu ve buna benzer soruları çoğaltabiliriz. Önemli olan soruları çoğaltmak yerine kendimizi ve çocuklarımızı dinin emir ve yasakları konusunda bilinçli bir müslüman olarak yetiştirebiliyor muyuz?
2010 yılının son ayına girdiğimiz bu aylarda hıristiyan olan batı toplumunda olduğu gibi müslüman olan bizim toplumumuzda da ister istemez gündemimize yılbaşı oturmaktadır. Müslümanlarla uzaktan yakından alakası olmayan yılbaşı kutlamaları da eskiye nazaran daha belirgin olarak kutlandığı gözlenilmektedir. Çoğu müslüman tarafından bilinçsizce yapılan bu kutlamalar, zamanla sonucun dahi tahmin edilemeyecek sonuçları doğurmaktadır.
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki;
“Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a kasem ederim ki, içinizde öyle adam bulunur ki, cennet ehlinin ameli ile amel eder ve kendisi ile cennet arasında bir zira’dan (Yaklaşık 50 cm) ziyade mesafe kalmaz. Derken (hükm-i) kitap (yani o yazının hükmü) ona galebe eder, cehennem ehlinin ameli ile amel eder de cehenneme girer. Keza içinizde öyle adam bulunur ki, cehennem ehlinin ameli ile amel eder, kendisi ile cehennem arasında bir zira’dan ziyade mesafe kalmaz. Derken (hükm-i) kitap ona galebe eder, cennet ehlinin ameli ile amel eder ve cennete girer.” (Buhari –Müslim)
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte Avrupa ile içi içe olan toplumumuzda son yüz yılda değerlerinden daha da uzak kalmaya başlamıştır. Eskiden sadece tek kanallı dönemlerde televizyondan haberimiz olduğu ve seyretmeyi dahi uygun bulmayan toplumumuz, yılbaşılar artık sanki toplumun vazgeçilmezleri arasına girmeye başlamaktadır. Eskiden bırakın kutlamayı televizyonda seyredeni kınayan toplumumuz, son zamanlarda yılbaşını kutlamayacağını söyleyenleri yadırgamaktadır.
Müslüman’ın Ramazan ve Kurban bayramından başka bayramı yoktur, inanç ve düşüncesi içinde iken; bugün Hıristiyanlar tarafından bayram olarak kabul edilen yılbaşılar bizim toplumuzda da kabullenilmeye ve benimsenmeye başlanmaktadır.
(Devam Edecek)
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.