Dünya dönüyor, Evren dönüyor. Her şey hareket halinde, durur gibi görünenler bile hareket ediyor. Atom, molekül, nötron, vb pek çok şey, dönmeyen ne var ki? Döngü, dönemeç, Dönence, anafor, girdap, tavaf, gibi birçoğu birbirini tamamlayan kelimeler.
Üniversite yıllarında kaldığımız öğrenci evinde, sabahlara kadar yaptığımız derin felsefi tar-tışmalarımızda bir arkadaşımız şöyle demişti: Bir şeyi kazanmak istiyorsan ona yakın olup, etrafında dönüp duracaksın. Bir gün mutlaka ulaşırsın deyince kahkahaları basmıştık. O arkadaşların tamamı zorluklara göğüs gererek hedeflerine ulaştılar. Aslında yaşarken fark edemediğimiz pek çok olayda bu döngülerden ibaret değil mi? Yaptığın iyilikler ve kötülükler mutlaka geri kendine dönmüyor mu? Hani derler ya; Ne verirsen elinle, o da gelir seninle. El eli, el yüzü yıkar ve ya ne edersen kendine, gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Eskiden beri bilim adamları dünya için önce tek kara parçası iken sonradan kıtalara ayrılmıştı şeklinde düşünceleri var. Zaten kıtalara baktığımızda bunu doğrulayacak şekiller bulunuyor. Orta Asya dan da ayrılma nedeni olarak kuraklık en önemli etken olarak gösteriliyor. Daha güzel ve yeşil yerler tercih edilmiş. Ancak buralar da o eski ve yeşil olma özelliğini kaybediyor. Çöllerde petrollerin çok olmasını da önceleri oraların bitki ve hayvanlar bakımından yoğun olmasını ve zaman geçince petrole döndüğünü söylüyorlar. Son zamanlara baktığımız da çöller de yağışların arttığını ve hızla yeşerdiğini görüyoruz. Yani çöller yeşerirken, yağışlar başlarken başka yerler kurumaya devam ediyor. Şuan kutup noktaları buz tabakalarından oluştuğu için yaşam imkânsız. Ancak Kutuplardaki erimelere bakınca zamanla buraların yaşanabilir olacağı ihtimalini görüyoruz. Yeryüzünde yaşayan insanlara yeni yaşam alanları çıkarken yaşanmakta olan alanlar yavaşça kayboluyor. Yaratan bir şekilde insanları sevk ve idare ediyor. Yaşadığımız yerlere bakınca önceden buralarda metreyi aşan karlar yağarken son 20 yılda hızla kar yağışı düştü. Adeta sahil havası oldu. Yazları çok sıcak, kışları ılık bir mevsim yaşanıyor. Yazın yetiştirilen ürünlerde sıkıntılar çekilirken sera olarak yetiştirilen ürünlerde işler daha da kolaylaştı. Eski donlar ve soğuklar artık uzun sürmüyor. İnsanların sıkılgan olmasından dolayı mı yoksa her nedense uzun yağan karlar ve soğuklar etkisini azalttı. Yağmur da kar da eskisi kadar çok uzun sürmüyor. Mevsimler, yiyecekler, içecekler, giyim –kuşam zamana göre değişti, değişmeye devam ediyor. Zamanımızda çok kolay dikkati dağılan ve kolay bıkan bir insanoğlu var. Her şeyden bıkabilen, maymun iştahlı bir yaşam tarzı var. Her şeyi çok arzu eden, ama hemen kısa sürede bıkma var. Tüketen, üretmeyi sevmeyen bir düşünce anlayışı bulunuyor. Çekirge sürüsü gibi pek çok şeyi tüketmeye hedefli canlılar oluverdik sanki. İşte bu nedenlerden dolayı sanırım yaratanda zamanı çok hızlı devrettirirken mevsimleri de o kadar hızlandırdı. Sanki ne zamanın bereketi, ne de mevsimlerin bereketi kalmadı gibi. Dünya ve tüm kâinat dönüyor. Asılmaktan kurtulması için dünya dönmüyor dedirtilen Galileo bile, ben dönmüyor desem de dünya dönüyor demiş. Doğruluğu zamanla değişmez gerçek olmuş. O zaman dönen dünyanın üstünde hareketsiz kalınabilir mi? Kalpleri durumdan duruma çeviren biri varken çevrilmeyen kalır mı? O halde dönen değil, döndürülen, çevrilen bir kâinat var. Gelmiş, gelen, gitmiş ve gitmekte olan her şey.
Üstadın ifadesiyle; hızla gitmekte olan bir tren var, tren yolunun kenarındaki çiçekleri kopar-maya çalışırsak, dikenleri de avuçlamak zorunda kalır ellerimiz kanar. Trenden uzanıp onları kopar-mak yerine farklı bir yol izlemeliyiz.
Üniversite yıllarında kaldığımız öğrenci evinde, sabahlara kadar yaptığımız derin felsefi tar-tışmalarımızda bir arkadaşımız şöyle demişti: Bir şeyi kazanmak istiyorsan ona yakın olup, etrafında dönüp duracaksın. Bir gün mutlaka ulaşırsın deyince kahkahaları basmıştık. O arkadaşların tamamı zorluklara göğüs gererek hedeflerine ulaştılar. Aslında yaşarken fark edemediğimiz pek çok olayda bu döngülerden ibaret değil mi? Yaptığın iyilikler ve kötülükler mutlaka geri kendine dönmüyor mu? Hani derler ya; Ne verirsen elinle, o da gelir seninle. El eli, el yüzü yıkar ve ya ne edersen kendine, gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Eskiden beri bilim adamları dünya için önce tek kara parçası iken sonradan kıtalara ayrılmıştı şeklinde düşünceleri var. Zaten kıtalara baktığımızda bunu doğrulayacak şekiller bulunuyor. Orta Asya dan da ayrılma nedeni olarak kuraklık en önemli etken olarak gösteriliyor. Daha güzel ve yeşil yerler tercih edilmiş. Ancak buralar da o eski ve yeşil olma özelliğini kaybediyor. Çöllerde petrollerin çok olmasını da önceleri oraların bitki ve hayvanlar bakımından yoğun olmasını ve zaman geçince petrole döndüğünü söylüyorlar. Son zamanlara baktığımız da çöller de yağışların arttığını ve hızla yeşerdiğini görüyoruz. Yani çöller yeşerirken, yağışlar başlarken başka yerler kurumaya devam ediyor. Şuan kutup noktaları buz tabakalarından oluştuğu için yaşam imkânsız. Ancak Kutuplardaki erimelere bakınca zamanla buraların yaşanabilir olacağı ihtimalini görüyoruz. Yeryüzünde yaşayan insanlara yeni yaşam alanları çıkarken yaşanmakta olan alanlar yavaşça kayboluyor. Yaratan bir şekilde insanları sevk ve idare ediyor. Yaşadığımız yerlere bakınca önceden buralarda metreyi aşan karlar yağarken son 20 yılda hızla kar yağışı düştü. Adeta sahil havası oldu. Yazları çok sıcak, kışları ılık bir mevsim yaşanıyor. Yazın yetiştirilen ürünlerde sıkıntılar çekilirken sera olarak yetiştirilen ürünlerde işler daha da kolaylaştı. Eski donlar ve soğuklar artık uzun sürmüyor. İnsanların sıkılgan olmasından dolayı mı yoksa her nedense uzun yağan karlar ve soğuklar etkisini azalttı. Yağmur da kar da eskisi kadar çok uzun sürmüyor. Mevsimler, yiyecekler, içecekler, giyim –kuşam zamana göre değişti, değişmeye devam ediyor. Zamanımızda çok kolay dikkati dağılan ve kolay bıkan bir insanoğlu var. Her şeyden bıkabilen, maymun iştahlı bir yaşam tarzı var. Her şeyi çok arzu eden, ama hemen kısa sürede bıkma var. Tüketen, üretmeyi sevmeyen bir düşünce anlayışı bulunuyor. Çekirge sürüsü gibi pek çok şeyi tüketmeye hedefli canlılar oluverdik sanki. İşte bu nedenlerden dolayı sanırım yaratanda zamanı çok hızlı devrettirirken mevsimleri de o kadar hızlandırdı. Sanki ne zamanın bereketi, ne de mevsimlerin bereketi kalmadı gibi. Dünya ve tüm kâinat dönüyor. Asılmaktan kurtulması için dünya dönmüyor dedirtilen Galileo bile, ben dönmüyor desem de dünya dönüyor demiş. Doğruluğu zamanla değişmez gerçek olmuş. O zaman dönen dünyanın üstünde hareketsiz kalınabilir mi? Kalpleri durumdan duruma çeviren biri varken çevrilmeyen kalır mı? O halde dönen değil, döndürülen, çevrilen bir kâinat var. Gelmiş, gelen, gitmiş ve gitmekte olan her şey.
Üstadın ifadesiyle; hızla gitmekte olan bir tren var, tren yolunun kenarındaki çiçekleri kopar-maya çalışırsak, dikenleri de avuçlamak zorunda kalır ellerimiz kanar. Trenden uzanıp onları kopar-mak yerine farklı bir yol izlemeliyiz.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.