Bazı köylerde ya da mahallelerde büyük kazan, leğen gibi düğün, yemek malzemelerinin bile hayrat edildiğini gördüm.
Sözlüklerde “sevap kazanmak için yapılan iyilik” olarak geçiyor hayrat.
Bizim kültürümüzün temel taşlarından biridir hayrat olayı. Çevrenize bakın, her adımda bir hayrat eseriyle karşılaşabilirsiniz. Bir cami, bir okul, bir çeşme ya da başka bir şey olabilir. Bir hayrat ile tanışmam çocukluk yıllarıma rastlar.
Sille’ye giderken yolun sonunda, mezarlığın duvarında büyükçe bir baca vardı. Bu bacanın içinde suyu hiç eksilmeyen bir küp vardı. Küpün yanı başında da su içmek için küçük bir zükkü dururdu. Bu bacaya gelip geçen yolcuların yemesi için Sille’liler mevsimine göre elma, armut, üzüm gibi meyveler koyarlardı.
Bu hayrat zamanla yıkıldı. Ulaşım olanakları artınca zaten işlevini yitirmişti. Yine de bu hayratın yıkılması etkilemişti beni. Otuz yıl önce yazdığım bir öyküde “Hayrat” ı anlatmıştım. Yirmi yıl önce yayınladığım öykü kitabıma da bu adı vermiştim. Bir yaşlının gözüyle anlatmıştım o hayratı, o öyküden kısa bir bölüm şöyleydi.
“Soğuk bir su içip kuruyan dudaklarını ıslatmayı, içindeki gümbürtüyü bastırmayı düşündü. Küpe uzanmak için doğruldu ama eli boşa çıktı. Ne çerke vardı yerinde ne küp. Baca çökmüş, belli belirsizdi yeri. Çerkenin iki kırık ağacı sarkıyordu taşların arasında. Ayakucunda küpün kırıkları duruyordu. Sıkıntıyla gerildi yüzü. Kime kızacağını bilemiyordu. Kızmayı bile unutmuştu yıllardır, sadece küsüyordu. Yine küstü, gönlü kırıldı.
“Bir tas suları bile yok, bir avuç meyveleri bile yok” diye düşündü.”
Sanırım bizim toplum kadar suya önem veren bir başka toplum yoktur. Bu yüzden hayratların çoğu su ile ilgili olanlardır.
Sadece günümüzde değil asırlar önce bu topraklarda yaşayan uygarlıklar da suya büyük önem vermişler. Örneğin Hititlerin anıt eserlerini hep subaşlarında görüyoruz. Beyşehir Eflatunpınar, Ereğli İvriz ve Ilgın Yalburt anıtları gibi.
Hititlerden sonra Roma ve Bizansda su yapılarına büyük önem vermişler. Halkın su ihtiyacını karşılamak için çok büyük emek ve masraflarla su kemerleri oluşturmak zorunda kalmışlar. Biz gezginler Zengibar Kalesine ya da Karadağa çıktığımız zaman o dönemlerden kalma çeşmelerden karşılarız su ihtiyacımızı. Çeşmelerin taştan oyulmuş olukları zamanla oraya buraya savrulmuş ama suları hala gürül gürül akıyor.
Köylerde pınarları çeşme haline getiriyor hayırseverler. Bunların çoğunun kitabesi bile yoktur. Hayratı yapan yaptığı hayrın karşılığı kendine bir övünme payı çıkarmak istememiştir. Çoğunda da sadece “Sahibül hayrat” ifadesi geçer.
Su kıtlığı çekilen bazı köylerde, köylüler ya da hayırseverler sarnıç yaparak su ihtiyacını karşılamışlar. Geçtiğimiz yaz gittiğimiz Bozkır Kuşça köyünde bir sarnıcın başında kamp yapmıştık. Yine Bozkır yolu üzerinde birçok sarnıca rastlamak mümkün.
Pınar gibi su kaynağının olmadığı ovalık arazide açılan kuyularla su ihtiyacı karşılanmış. Çoğu cıngırıklı kuyu diye andığımız bu kuyuların belli bir sahibi yoktur ve gelip geçen bütün yolcular, sürü sahipleri bedelsiz yararlanabilirler bu kuyulardan.
Bazı dağ köylerinde dut ağaçlarının hayrat olduğunu gördüm. Örneğin Bozkır Dereiçi’nde hiçbir köylü dut ağacını sahiplenmez. Ağacın meyvesinden herkes yararlanır. Sille bağlarında da böyle hayrat edilmiş dut ağaçları vardır.
Bazı yerler var ki su ihtiyacı tamamıyle sarnıçlardan karşılanır. Takkelidağda kale kalıntılarının çevresinde onlarca sarnıcın kalıntısını görmek mümkün. Aynı şekilde Loras dağının zirvesindeki medresenin bitişiğinde büyük bir sarnıç nerdeyse ilk yapılışındaki gibi duruyor. Bu sarnıçlarda kar ve yağmur sularını biriktirerek su ihtiyaçlarını karşılıyorlarmış.
Gezdiğimiz yörelerde birçok küçük hanlarla karşılaşırız, yol güzergâhları değiştiği için bunların çoğu sapa yerlerde kalmıştır. İnsanların yolculukları sırasında birer barınma yeri olarak yapılan bu tür yapıları da birer hayrat olarak görmek mümkün.
Bazı köylerde ya da mahallelerde büyük kazan, leğen gibi düğün, yemek malzemelerinin bile hayrat edildiğini gördüm. Her aile böyle masraf gerektiren malzemelere sahip olamayacağı için bir hayırsever bu malzemeleri alıp camiye koyarak bütün vatandaşların bunları kullanmasını sağlıyor. Gezdiğiniz yörelerde su içtiğiniz bir çeşmeye birde bu gözle bakın. [Memleket]
Bizim kültürümüzün temel taşlarından biridir hayrat olayı. Çevrenize bakın, her adımda bir hayrat eseriyle karşılaşabilirsiniz. Bir cami, bir okul, bir çeşme ya da başka bir şey olabilir. Bir hayrat ile tanışmam çocukluk yıllarıma rastlar.
Sille’ye giderken yolun sonunda, mezarlığın duvarında büyükçe bir baca vardı. Bu bacanın içinde suyu hiç eksilmeyen bir küp vardı. Küpün yanı başında da su içmek için küçük bir zükkü dururdu. Bu bacaya gelip geçen yolcuların yemesi için Sille’liler mevsimine göre elma, armut, üzüm gibi meyveler koyarlardı.
Bu hayrat zamanla yıkıldı. Ulaşım olanakları artınca zaten işlevini yitirmişti. Yine de bu hayratın yıkılması etkilemişti beni. Otuz yıl önce yazdığım bir öyküde “Hayrat” ı anlatmıştım. Yirmi yıl önce yayınladığım öykü kitabıma da bu adı vermiştim. Bir yaşlının gözüyle anlatmıştım o hayratı, o öyküden kısa bir bölüm şöyleydi.
“Soğuk bir su içip kuruyan dudaklarını ıslatmayı, içindeki gümbürtüyü bastırmayı düşündü. Küpe uzanmak için doğruldu ama eli boşa çıktı. Ne çerke vardı yerinde ne küp. Baca çökmüş, belli belirsizdi yeri. Çerkenin iki kırık ağacı sarkıyordu taşların arasında. Ayakucunda küpün kırıkları duruyordu. Sıkıntıyla gerildi yüzü. Kime kızacağını bilemiyordu. Kızmayı bile unutmuştu yıllardır, sadece küsüyordu. Yine küstü, gönlü kırıldı.
“Bir tas suları bile yok, bir avuç meyveleri bile yok” diye düşündü.”
Sanırım bizim toplum kadar suya önem veren bir başka toplum yoktur. Bu yüzden hayratların çoğu su ile ilgili olanlardır.
Sadece günümüzde değil asırlar önce bu topraklarda yaşayan uygarlıklar da suya büyük önem vermişler. Örneğin Hititlerin anıt eserlerini hep subaşlarında görüyoruz. Beyşehir Eflatunpınar, Ereğli İvriz ve Ilgın Yalburt anıtları gibi.
Hititlerden sonra Roma ve Bizansda su yapılarına büyük önem vermişler. Halkın su ihtiyacını karşılamak için çok büyük emek ve masraflarla su kemerleri oluşturmak zorunda kalmışlar. Biz gezginler Zengibar Kalesine ya da Karadağa çıktığımız zaman o dönemlerden kalma çeşmelerden karşılarız su ihtiyacımızı. Çeşmelerin taştan oyulmuş olukları zamanla oraya buraya savrulmuş ama suları hala gürül gürül akıyor.
Köylerde pınarları çeşme haline getiriyor hayırseverler. Bunların çoğunun kitabesi bile yoktur. Hayratı yapan yaptığı hayrın karşılığı kendine bir övünme payı çıkarmak istememiştir. Çoğunda da sadece “Sahibül hayrat” ifadesi geçer.
Su kıtlığı çekilen bazı köylerde, köylüler ya da hayırseverler sarnıç yaparak su ihtiyacını karşılamışlar. Geçtiğimiz yaz gittiğimiz Bozkır Kuşça köyünde bir sarnıcın başında kamp yapmıştık. Yine Bozkır yolu üzerinde birçok sarnıca rastlamak mümkün.
Pınar gibi su kaynağının olmadığı ovalık arazide açılan kuyularla su ihtiyacı karşılanmış. Çoğu cıngırıklı kuyu diye andığımız bu kuyuların belli bir sahibi yoktur ve gelip geçen bütün yolcular, sürü sahipleri bedelsiz yararlanabilirler bu kuyulardan.
Bazı dağ köylerinde dut ağaçlarının hayrat olduğunu gördüm. Örneğin Bozkır Dereiçi’nde hiçbir köylü dut ağacını sahiplenmez. Ağacın meyvesinden herkes yararlanır. Sille bağlarında da böyle hayrat edilmiş dut ağaçları vardır.
Bazı yerler var ki su ihtiyacı tamamıyle sarnıçlardan karşılanır. Takkelidağda kale kalıntılarının çevresinde onlarca sarnıcın kalıntısını görmek mümkün. Aynı şekilde Loras dağının zirvesindeki medresenin bitişiğinde büyük bir sarnıç nerdeyse ilk yapılışındaki gibi duruyor. Bu sarnıçlarda kar ve yağmur sularını biriktirerek su ihtiyaçlarını karşılıyorlarmış.
Gezdiğimiz yörelerde birçok küçük hanlarla karşılaşırız, yol güzergâhları değiştiği için bunların çoğu sapa yerlerde kalmıştır. İnsanların yolculukları sırasında birer barınma yeri olarak yapılan bu tür yapıları da birer hayrat olarak görmek mümkün.
Bazı köylerde ya da mahallelerde büyük kazan, leğen gibi düğün, yemek malzemelerinin bile hayrat edildiğini gördüm. Her aile böyle masraf gerektiren malzemelere sahip olamayacağı için bir hayırsever bu malzemeleri alıp camiye koyarak bütün vatandaşların bunları kullanmasını sağlıyor. Gezdiğiniz yörelerde su içtiğiniz bir çeşmeye birde bu gözle bakın. [Memleket]
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.