Of oooof (Hey Heeey)
Sabahleyin erken çifte giderken amman amman
Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü amanini yandım
Sabahleyin erken çifte giderken amman amman
Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü amanini yandım
Amanini amanini amanini yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para vidim aldım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para vidim aldım
Of oooof (Hey Heeey)
Manda yuva yapmış söğüt dalına amman amman
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü amanini yandım
Amanini amanini amanini yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para vidim aldım
Of oooof (Hey Heeey)
Aşağıdan geliyor Türkmen koyunu amman amman
Selviye benzettim yarin boyunu amanini yandım
Amanini amanini amanini yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para vidim aldım
Of oooof (Hey Heeey)
Aşağıdan geliyor al yeşil bayrak amman aman
Sen kimin yarisin her yanın oynak amman amman
Amanini amanini amanini yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para vidim aldım
Bu türkünün benim belleğimde öyle bir önemli yeri var ki sormayın. O hatırayı canlandırmak için geçmişi göz önüme getirip olayın merhum figüranlarını anmak ve rahmetle yâd etmek için kaleme alıyorum bu yazımı. Türkünün içindeki mizahi durumdan daha çok mecazi bir hatırat bulacaksınız içerikte. Türkünün yarısını başlığa koydum yarısını da sonuna bıraktım. Bu da önemli...
Sene 1950 başları idi… Bizim 500 haneli Kilistra köyünde 5 veya 6 evde radyo vardı. Arkasında radyodan daha büyük bataryalar ile adeta bir çeyiz sandığını andırdığı için, ben yaştaki çocuklar “bunun içerisinden ses geldiğine göre içinde adam vardır” diye arkasına bakardık radyoların.
Bu Kastamonu türküsü o yıllarda olduğuna inanılamayan abartılı sözleri ile bilhassa kırsal kesim insanlarının gönlünde büyük yer edinmiş. Herkes en kısa zamanda onun tamamını öğrenmek için çaba sarf ediyordu. Ne Mandanın söğüt dalına yuva yapması, ne onun yavrusunu sinek kapması, ne öküzün torbadan düşmesi, ne de minareden Müezzinin düşmesini dinlemek… Çocuk gönlümde hayaller kurduğumu kimseye anlatamazdım.
O yıllarda bizim meşe ormanı bol olan köyümüz insanlarının dağdan odun toplayıp merkepler vasıtası ile şehre indirip satarak geçimlerini temin ettiği yıllar. Köyden üç arkadaş merkeplerinin sırtında odun yükü ile –şehere- Konya’ya geliyorlar. Sabahın erken vakti ortalık soğuk, yol uzun 40 km. Radyodan dinledikleri bu türküyü sıra ile okumaya başlamışlar. Bir koca Abdullah (Ateş), merhum bir Muslu (Dinçer), merhum bir yamalı Ramazan (Özüdoğru) merhum söylüyor… O diyor, seninki yanlış… Öbürü diyor, seninki yanlış…
Derken gidilen yol boyu akıllarının bir kenarına tirit yemeyi yer ederek. Bu hengame içerisinde Konya’ya gelirler… Odunları satıp merkeplerini bir hana bağlayıp (Aziziye Cami yanlarındaki) Kayıklı Kahve civarlarında bir lokantaya atarlar kendilerini. Konyamız’da da meşhur olan gelirken hep adından bahsettikleri o tiridi yiyecekler, çünkü çok acıkmışlardır. Üçü birden lokantaya dalarlar. İçlerinden biri hemen garsona “üç kişilik tirit yaptır gardaşım” der. Masaya otururlar…
Yanı başlarındaki masada da bir müşteri tirit yemektedir. Ona biri sorar:
-Gardaşım tiridin tabağı gaç para?
-İki buçuk lira.
-Eyvah…
Odunun yükünü o paraya satan bizimkilerde şafak atar. Ve tek tek lokantayı terk ederler, içlerinden bir tanesi kalır. Garson tiridi getirir masadaki “bu ne?” diye sorar. “Tirit” der garson… Adam “Gardaşım ben tirit istedim mi?” “Tabi istediniz üç kişilik tirit” diyen siz değil misiniz? Adam “yok ben tirit filan istemedim” deyince garson bu köylü adamın yeleğinin cebinde kösteği parlayan köstekli cep saatini alır ve kıçına bir tekme vurup çıkarır lokantadan. Köylü adam hemen yakındaki karakola gidip durumu anlatır ve garsondan aşçıdan şikayetçi olur. Yanında polis ile tekrar lokantaya gelir. Polis sorar lokantacıya, “durum nedir?” “Bunlar gelip üç kişilik tirit ısmarladılar ikisi gitti biz”de gelecekler sandık ama sipariş edilen tiridi de getirip masaya koyduk. Bu “ben söylemedim” diye itiraz etti. Bunların hepsi aynı. Yalan söylüyorlar… Tirit pahalı geldi, onun için çeşitli hileler yapıyorlar memur beğ sen aldanma bunlara” der. Polis adamı haklı görür ve saatini alır. Lokantacıya da “adama zorlamı tirit yedireceksin arkadaş bu söylememiş” der çıkarlar.
Polis köylü Ramazan’a ise “o tirit söyleyenleri sen tanır mısın?” diye sorar. “Tanırım” der. “Sizin köylüler mi?” “Yok başka köylüler ama tanırım”. “Her zaman durdukları belirli yerleri var mı?” “Var filan gayfede otururlar”. “Hadi gidelim de sen onları bana göster”. “Olur” der denilen gayfeye gelirler.
Polis kapıda kalır, köylü içeri girer, adamlar ordadır. Ramazan yanlarından geçerken “polis sizi arıyor, ya sizi ona göstereceğim, ya bana beşer lira vereceksiniz” deyince, “sesini çıkarma polis gitsin verelim” derler. Ramazan polise “yoklar memur beğ, gelirler belki ama ne zaman bilemem” der polis oradan ayrılırken Ramazan öbürlerinden hemen beşer lirayı alır polis tehdidi ile. Ve olayı detayları ile anlatır.
Tiritten kaçanlar da cezasını o günkü sattıkları iki merkep yükü odunun parası ile öderler Ramazan’a. Ramazan gider kilosu 50 kuruştan 10 kilo helva alır, 5 lira verir diğer beşliği de cebine koyar, onlara söylemez. “Biraz çok aldın oğlum hadi tirit parasını al 2.5 lira filan” demelerine kulak asmaz.
Köye kadar bu tirit türküsü ve muhabbeti ile gelirler. Artık öbürleri Ramazan’a birer enayi eğlencesi olurlar. Ramazan “bedava mı sandınız para verip aldım” dedikçe öbürleri deliye dönerler. Ama iş bitmez. Köye gelince Ramazan bir akşam köydeki bütün arkadaşlarını “akşam helva yemeye gelin” diye evine davet eder. Tabi Muslu ile Koca Abdullah’ı da helvayı yedikten sonra “arkadaşlar bu helva nedir diye sormadınız, ben söyleyim bu helva Koca Abdullah ile Muslu enayilerinin tirit helvası… Afiyet olsun, hikayeyi de bunlar anlatsın size” deyince ortalığı bir gülüşme alır. Bu güzel hikaye de bizim köyde yıllarca anlatılır.
İşte türkünün gerisi.
Of oooof (Hey Heeey)
Sabah erken ezan okurken amman amman
Müezzin minareden uçmuş gördün mü amanını yandım
Amanini amanini amanini yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para vidim aldım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para vidim aldım
(o yıllarda Düğünlerde bağlantıdan sonra alttaki parça söylenirdi)
Tiridine tiridine suyuna da bandım
Para verip aldım, bedava mı sandın
Oğlan bizim kız bizim
Tiridine tiridine suyuna da bandım
Para verip aldım, bedava mı sandın
Oğlan bizim kız bizim
Halt yeme derviş tekkeyi bekle…
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.