Maalesef hazır değiliz. Japonya’da yaşanan felaketlerden sonra, insanoğlunun oturup ciddi düşünmesi gereken çok şeyler var. Kişisel olarak birçok eksiklerimiz var. Kinlerimiz, nefretlerimiz, kıskançlıklarımız kısacası egolarımızın esiri durumunda yaşamaya devam ediyoruz.
Yâda yaşadığımızı sanıyoruz. Kendimize gelmemiz ve durup düşünmemiz için başkalarının başına gelen felaketlerden ders çıkarıp, payımıza düşeni almamız gerekirken, eski kalıplarımızla yaşamaya, yüklerimizle yola devam etmeye çalışıyoruz. Japonların başına gelen felaketler zinciri, artık insanlığın kendine gelmesini işaret ediyor, ama çoğumuzun gözleri kör kulakları sağır. Kişisel olarak kendimizi bilmek adına yapacağımız çok şeyler var ama başka zaman paylaşırız bunları, yada bir çoğumuz bunların ne olduğunu biliyoruz da uygulamada sınıfta kalıyoruz.
Japonya kıyameti yaşarken hepimiz aynı şeyi düşündük, “bu depremin daha küçüğü bizde yaşansaydı ne olurdu?” Maalesef cevaplarımızda hazırdı “yüz binlerce ölü...” Japonya’da bir inşaat yapmak dünyanın en zor işi diyorlar. Öyle bizde ki gibi, bahçem var iki tuğla bir kaç kilo çimentoyla konduruveremiyormuşsun inşaatı. En küçük tadilatta bile kılı kırk yarıp öyle izin veriliyormuş. Ve o büyük depremde gördük , gökdelenler bile yaprak gibi sallansa da bir tek çizik yok ve depremden ölen de yok. Çünkü adamlar en kötü ihtimali düşünüp, en büyük depreme bile hazırlıklı binalar inşa etmişler. Hiç kimse dışarıya çıkmamış çünkü biliyorlar ki evleri dışarıdan daha güvenli. Bizim memlekette ise küçücük bir sallantıda hepimiz sokaklardayız, çünkü biliyoruz her an yıkılabilir binalarımız. 17 ağustos depreminden sonra, bir nebzede olsa bir düzelme olsada, yinede binalarımızın güvenli olduğunu düşünmüyorum. Allah hepimizi böyle bir felaketten korusun, ancak tedbir almakta sünnettir unutmayalım.
Bir diğer konu ise, deprem sonrası Japonların telefonları kilitlenmedi, panik yaşanmadı insanlar korktular ama kargaşa yaşanmadı. Çünkü herkes bilinçliydi, hemen telefonlara sarılıp hatları meşgul etmediler, çünkü aldıkları sıkı eğitimlerde böyle öğretilmişti. Acil yardımlar için hatlar kullanılacak ve boş yere kimse telefona sarılmayacaktı. Hatırlıyorum, 17 Ağustos depreminde Bozkır’ın bile telefonları kilitlenmişti. İnsanlara sivil savunma ve ilk yardım dersleri tavizsiz bir şekilde verilmişti Japonya’da, herkes ne yapacağını biliyordu. Kolayca organize oldular ve birbirlerine yardım ettiler. Allah korusun ama biz en ufak bir sarsıntıda bile ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Lafın kısası, bizde deprem ülkesiyiz diyoruz, ama deprem olurken “başını bir masanın altına sokmaktan” başka bildiğimiz bir şey yok. Birde deprem olurken camdan atlamak gibi bir alışkanlığımız var. Japonya’da camdan atlayan tek kişinin Türk olmasına güldük, ama içimizde acıdı, çünkü ağlanacak halimize güldük. Allah milletimizi böyle büyük felaketlerden korusun tabi ki ancak biz insanoğlu da gerekeni yapalım. Olduktan sonra eyvah demek yerine, olmadan önce önlemimizi alalım. Binalarımızın sağlamlaştırılmasına özen gösterildiği gibi, insanımızda felaketler sonrası yapılması gerekenler konusunda bilinçlendirilsin ki kötü sonuçlarla karşılaşmayalım.
NOT: Şehitlik Abidesi için başlattığımız kampanyamız devam ediyor. Şimdiye kadar destek olanlara çok teşekkür ediyoruz ama daha çok desteğe ihtiyacımız var.
Hesap numarası: Ziraat Bankası Bozkır şubesi: TR10001000173343752885005
Yâda yaşadığımızı sanıyoruz. Kendimize gelmemiz ve durup düşünmemiz için başkalarının başına gelen felaketlerden ders çıkarıp, payımıza düşeni almamız gerekirken, eski kalıplarımızla yaşamaya, yüklerimizle yola devam etmeye çalışıyoruz. Japonların başına gelen felaketler zinciri, artık insanlığın kendine gelmesini işaret ediyor, ama çoğumuzun gözleri kör kulakları sağır. Kişisel olarak kendimizi bilmek adına yapacağımız çok şeyler var ama başka zaman paylaşırız bunları, yada bir çoğumuz bunların ne olduğunu biliyoruz da uygulamada sınıfta kalıyoruz.
Japonya kıyameti yaşarken hepimiz aynı şeyi düşündük, “bu depremin daha küçüğü bizde yaşansaydı ne olurdu?” Maalesef cevaplarımızda hazırdı “yüz binlerce ölü...” Japonya’da bir inşaat yapmak dünyanın en zor işi diyorlar. Öyle bizde ki gibi, bahçem var iki tuğla bir kaç kilo çimentoyla konduruveremiyormuşsun inşaatı. En küçük tadilatta bile kılı kırk yarıp öyle izin veriliyormuş. Ve o büyük depremde gördük , gökdelenler bile yaprak gibi sallansa da bir tek çizik yok ve depremden ölen de yok. Çünkü adamlar en kötü ihtimali düşünüp, en büyük depreme bile hazırlıklı binalar inşa etmişler. Hiç kimse dışarıya çıkmamış çünkü biliyorlar ki evleri dışarıdan daha güvenli. Bizim memlekette ise küçücük bir sallantıda hepimiz sokaklardayız, çünkü biliyoruz her an yıkılabilir binalarımız. 17 ağustos depreminden sonra, bir nebzede olsa bir düzelme olsada, yinede binalarımızın güvenli olduğunu düşünmüyorum. Allah hepimizi böyle bir felaketten korusun, ancak tedbir almakta sünnettir unutmayalım.
Bir diğer konu ise, deprem sonrası Japonların telefonları kilitlenmedi, panik yaşanmadı insanlar korktular ama kargaşa yaşanmadı. Çünkü herkes bilinçliydi, hemen telefonlara sarılıp hatları meşgul etmediler, çünkü aldıkları sıkı eğitimlerde böyle öğretilmişti. Acil yardımlar için hatlar kullanılacak ve boş yere kimse telefona sarılmayacaktı. Hatırlıyorum, 17 Ağustos depreminde Bozkır’ın bile telefonları kilitlenmişti. İnsanlara sivil savunma ve ilk yardım dersleri tavizsiz bir şekilde verilmişti Japonya’da, herkes ne yapacağını biliyordu. Kolayca organize oldular ve birbirlerine yardım ettiler. Allah korusun ama biz en ufak bir sarsıntıda bile ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Lafın kısası, bizde deprem ülkesiyiz diyoruz, ama deprem olurken “başını bir masanın altına sokmaktan” başka bildiğimiz bir şey yok. Birde deprem olurken camdan atlamak gibi bir alışkanlığımız var. Japonya’da camdan atlayan tek kişinin Türk olmasına güldük, ama içimizde acıdı, çünkü ağlanacak halimize güldük. Allah milletimizi böyle büyük felaketlerden korusun tabi ki ancak biz insanoğlu da gerekeni yapalım. Olduktan sonra eyvah demek yerine, olmadan önce önlemimizi alalım. Binalarımızın sağlamlaştırılmasına özen gösterildiği gibi, insanımızda felaketler sonrası yapılması gerekenler konusunda bilinçlendirilsin ki kötü sonuçlarla karşılaşmayalım.
NOT: Şehitlik Abidesi için başlattığımız kampanyamız devam ediyor. Şimdiye kadar destek olanlara çok teşekkür ediyoruz ama daha çok desteğe ihtiyacımız var.
Hesap numarası: Ziraat Bankası Bozkır şubesi: TR10001000173343752885005
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.