Bozkır Gündem Gazetesinin geçtiğimiz sayısında yayınlanan Ali Kemal KARAKAŞ ile yapılan sohbet benim düşüncelerimi kelama dökmüş.
Değerli büyüğümüzün yazısında katılmayacağımız hiç bir husus dile getirilmemiş. Şu an Bozkırda yaşayan halkın söyleyemediği, dile getiremediği bazı düşünceleri de rahatlıkla dile getirmiş olduğu için çok teşekkür ederim.
Evet, Bozkırlılar bu güne değin hep fevri düşünmüş ve karar vermiştir. Bunun acısını da çekseler de "tükürdüğümüzü yalamayız" gururu ile sözlerinden ve eylemlerinden geri adım atmamışlardır. Bu Bozkırın karakteri gereğidir. Bunu değiştiremeyiz. Bozkırın fevriliği değişmez. Hal böyle olunca tek çıkış noktası halkı bilinçlendirmek. Kulaktan duyduğuna değil, ana kaynaktan alınan bilgiye göre hareket etmesinin kendi yararlarına olacakları konusunda ikna etmek ve bu tutumun uygulanmasını desteklemektir. Devletimiz tamda bu konuda çok güzel bir hizmet sunuyor vatandaşlarına. Bilgi edinme kanunu” gereğince mektup, telefon veya internet aracılığı ile iletilen her türlü sorunun cevabı verilmektedir. Vay efendim “Bozkırdan Hapishane neden alındı” binbir türlü dedikodu. Herkes inanmak istediği dedikoduya inanıyor. Kemal Bey gibi bilinçli kişiler ise sorunun kaynağından öğrenir ve hiçbir dedikoduya ne müdahil olur nede dedikoducu.
Biz Türklerin yapısında atalarımızdan kalma orduya ve devlet erkânına itaat ve saygı vardır. Hiçbir devlet görevlisi sizin işyerinize veya evinize gelince ceketinin düğmelerini ilikleme gibi bir saygı ifadesi göstermez. Ama her vatandaş bir memurun karşısına çıkacağı zaman şapkasını çıkarır, ceketinin düğmelerini ilikler elini göbeğinin üstünde birleştirir. Bu noktada devlet mi vatandaş için vardır, yoksa vatandaş mı devlet için vardır sorusuna cevaben ben derim ki, devlet vatandaş için vardır. Vatandaşına gerekli ilgiyi ve alakayı ve saygıyı göstermeyen devlet, otoriter ve baskıcı bir devlettir ve vatandaş merkezli olmayan her devlet zayıflar. Vatandaşı kendisinden üstün gören bir devlet anlayışını ben kabul edemem. Devlet vatandaşına saygısını ve sevgisini hiçbir zaman esirgemeyecek. Hal böyle iken vatandaş da devlete, daha saygılı, daha bağlı olarak sürdürecektir yaşamını.
Bu uzun paragrafın varacağı nokta ben Bozkırda içişleri bakanını vatandaşı dinlerken gördüm, ulaştırma bakanını gördüm, milletvekillerini gördüm. Ama Bozkırda yaşayan ve çalışan hiçbir mülki amiri Bozkırda çarşının ortasında dert dinlerken göremedim. “Makamıma gel orda söyle derdini” anlayışı hâkim şu an. Makama gelen vatandaş yanlış yahut kastını aşmış bir cümle kursa, bir tutum sergilese art niyetli olmasa dahi, devletten azar işitiyor.
Devlet vatandaşın evine gelmiş olsa nasıl olur bu hal, evin misafir odası açılır, çay ikram edilir ve evin büyüğü gibi saygı gösterilir, en zor sorunlar bile bu hoşgörü ve saygı ortamında kolaylıkla çözüme ulaşır.
Ben demiyorum ki devlet vatandaşı sadece çarşıda dinlesin. Ara sıra da olsa devlet otoritesini bozmadan devletin güler yüzlü şefkatini esirgemesin. Bakın o zaman çözülen bu küçük sorunlardan kurtulan devlet idaresi büyük sorunları, halkın tatminini sağlayacak çözümleri ne kadar kolay geliştiriyor.
Devlet ne hikmetse babalığını göstermiş “hadi oğlum bugün seninle çarşıya çıkacağız istediğini alıvereceğim demiş” bizde gitmiş yeni elbise istemişiz. Bu elbiseyi sanki biz alamayız. Peki, bu elbiseyi isterken kime danışılmış? Çarşıdan, köyden kentten kaç vatandaşın fikri alınmış. Vatandaş elbise değil de yollarımız kısalsın diye bisiklet isteyecek belki de.
Yazılacak çok şey var. Ama ben yazımı hocamızın yazısından uzun tutmak istemiyorum. Kısaca, ben kaymakamımızı, belediye başkanımızı, mülki amirlerimizi, siyasi parti temsilcilerini vatandaş ile daha iç içe görmek istiyorum.
Hüseyin DUMRU
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.