Kendim de bir engelli çocuğa sahip olmam nedeni ile çok zaman gerek çocuğumun eğitim gördüğü rehabilitasyon merkezine gerekse devletin engelliler için açmış olduğu okula gitme lüzumu hissederim. Çok da iyi yaptığım kanaatindeyim… O çocukların dünyasına girmek, onlarla hemhal olmak bana müthiş bir enerji ve doyulmaz bir haz veriyor.
Geçtiğimiz pazartesi günü idi. Yine oğlum Fatih’i alıp eğitim aldığı rehabilitasyon merkezine eşimin önemli bir işi olmasından dolayı kendim götürdüm. Daha servisçi arkadaş onları merkeze götürmek için toplarken başladı bu yavrular ile serüven. Herkes araçtaki yerlerini biliyor, kimileri anne kucağında kimileri servis hostesinin himayesinde, kimileri yalnız olarak araca alınıyor. Ben aracın arkasındaki engelli anneleri hanım kardeşlerimizin rahatsız olmaması için ön tarafa şoförün yanına oturma lüzumunu hissetim. Her geriye dönüp baktığımda o güzel yüzlü temiz kalpli çocuklardan ya bir gülücük alıyordum ya da el sallıyorlardı bana. Ellerinde ders aracı taşıdıkları çantaları kimi 25-26 yaşında kimileri daha henüz bebek bazıları orta yaşlarda ama hepsi sevgi bekliyor, bir okşama istiyordu.
Onlara nasıl davranırsan ziyadesi ile aynı karşılığı alırsın, bir tek şey hariç… Asla kötü hareketinize karşılık kötü davranmazlar, sadece susarlar, pusarlar ama yine iç dünyaları sevgi ve yaşam dolu.
Bazıları hastalığının verdiği rahatsızlık dolayısı ile veya aile içerisindeki aldığı eğitim ile saldırgan, bazıları çok korkak bir davranış içerisindeler. Onun için okula veya rehabitasyon merkezine varınca hemen tandıkları, sevdikleri hocalarının sevecen dillerine sarılan kollarına kendilerini atıveriyorlar. Herkes kiminle uyum sağlıyor, kiminle daha iyi anlaşıyor, hangi hocasını daha çok benimsiyor ise onlarla derslere girip hevesle bir şeyler yapmaya çalışıyor ve bir dahaki sefer daha iştahlı daha şevk ile gitmeyi yeğliyorlar.
Yok yok sakın ha onları hiçbir şeyden haberleri yok zannetmeyin… Öyle hareketleri öyle teklifleri oluyor ki hocalarına veya ebeveynlerine akıllı insanların bile yapmaya aklının ermediği teklif ve davranış sergileyip karşısındakileri hayrete düşürüveriyorlar.
Biz kendi çocuğumuzdan biliyoruz veya anlatmak istediğini anlıyoruz. Hocasını sevmedi ise ben hocaya kızıyorum veya onunla okumayacağım diyenler olduğu gibi ben başka hocaya gitmem hocamı çok seviyorum diyenler de çoklukta.
İşte onları geriden takip etmek değil de iç dünyalarına girmek onları tanımak onlarla arkadaş olmak, onları sevmek, onlardan sevgi enerjisi hatta sevgi, saygı ve insanlık dersi almak yaşamın bir parçasıdır diyebilirim.
Devletimiz son yıllarda bu engelli yavrularımız için çok büyük imkanlar yarattı ve onların eğitimi ve iyiliği topluma kazandırılması için yeni kanunlar çıkardı. Hem rehabilitesi için o açılan eğitim veren merkezlere para ödüyor çocuk başına hem ona evladı olmasına rağmen bakan anaya veya bakıcıya bakım aylığı ödüyor. İşte bunlar sosyal devlet olmanın gerekleri şeylerdir.
Denebilir ki yahu neden bakım aylığı veriliyor ana değil mi tabi ki bakacak evladına, ama işin aslı öyle değil. Tabi anadır bakacak çocuğuna… Bakıyor da. Hiç birisi evladının kılına zarar gelsin istemez. Hele bir de engelli ise… Yavrusu için canını bile vermekten asla çekinmez analar. Ancak mecburiyetten ya da bir başka sebepten bakamaz ise ölüm olur, karı koca ayrılığı olur, işte o zaman devlet babanın şefkatli kollarına ihtiyaç duyulur. O çocuğa o bakım aylığı parası için mutlaka vicdanlı ve ihtiyaç sahibi bir ana, abla, kardeş veya başkası çıkıp onun bakımını üstlenir bunları yaşam içerisinde çok görüp duyuyoruz.
Bu çocuklarımız gerek rehabilitasyon merkezlerinde, gerekse okullarda veya çarşı gezmelerinde park oyunlarında anaya veya bir himayeciye çok ihtiyaç duyarlar… Adeta onunla yaşarlar… Hayvanlardan, saldırgan büyük hasta çocuklardan veya herhangi bir tehlikeden onlara sığınırlar. Oysa bazı okullarda bu ebeveynlerin çocukları ile okula gelmeleri okul idarecileri tarafından engelleniyor. Sonra çocukların tuvalet sonrası temizlik ihtiyacı doğuyor, lavaboda el yıkama durumu oluyor, yemek yeme zorluğu oluyor. Dahası eğitim için çantasında bulunan araç gereçlerine sahip çıkmada ihtiyacı oluyor, ama nedense her şeyi yapabileceğini zanneden okul idarecileri çocuklar derse adapte olamıyor sadece aileye bağımlı kalıyorlar, bireysel becerileri olmuyor kendilerine güven duymuyorlar gibi şikayetlerini sıralayıveriyorlar…
Ne var ki zaten bu çocuklar çok bir şey öğrenemiyorlar… Bilhassa ağır özürlü raporu % 70, % 80 olanların çok okuyup anlama imkanı yok. Ben çocuğumdan biliyorum yıllardır eğitime devam ediyor yaşı 14 ama hala ismini yazamaz, o kapasite yok el hareketleri yetersiz parmaklar güçsüz. Onun için bunların ebeveynleri mutlaka yanlarında olmalıdır kanaatindeyim.
Hülasa şunu demek isterim ki, ister engelli çocuk sahibi olun, isterseniz olmayın ama bir kısa zamanınızı onların yanında olmaya ayırın. Bakın yaşamınızda ne kadar değişiklik olacak, neler bulacaksınız o yaşamın içerisinde. Tabuları yıktık çok şükür o engelliyi saklamak toplumdan uzak tutmak insanlardan utanmak bunları yendik. Daha çok şeyler değişecek inşallah hayatımızda.
Allah devletimize zeval vermesin, bu gibi yavrularımıza rabbim acil şifalar versin.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.