Bu, çok değerli ve derin anlamlar ifade eden deyim, devlet olgusuna kültürümüzdeki bakışımızı özetler. Anlam olarak; “Büyük bir zafer için her tehlikenin, hatta ölümün bile göze alınabileceğini, sonunda büyük bir başarıya ulaşmak için yok olma tehlikesinin bile düşünülebileceğini" ifade eder.
Ortadoğudaki gelişmelere bakınca bu deyimin bu bölgede yaşayan milletlerin kültürel kodlarında olmadığı kanaatine varıyor insan. Niye? Çünkü devlete dışarıdan müdahaleler oluyor, petrol için aç kurt misali ağzını açmış bekleyen Avrupalı devletler ve ABD istediği gibi at oynatıyor ama bunlarda çıt yok. Bu aç kurtların, petrol ülkesinde yaşayan bu insanlarla ne din ne ırk bağı var.
Orta doğuda veya petrol gibi yer altı zenginliklerine sahip Afrika ülkelerinde iç meselelerden dolayı ne zaman bir kargaşa çıksa bu durum, o azgın batılı devletlerin ilgisini çeker. Bütün güçleri ile oralardan nemalanmaya çabalarlar. Sırf menfaatleri uğruna o ülke insanlarını koruma bahanesi ile girdikleri bu ülkelerin insanlarını çoluk, çocuk, kadın, genç, ihtiyar demeden öldürürler katliamlar yaparlar.
Bunlar cereyan ederken o ülke liderleri ne yazık ki sadece makamlarını ve lüks hayatlarının devamının peşine düşerler. Niye Çünkü maalesef onlarda 50-60 yıldır “Ya devlet başa kuzgu leşe” anlayışından mahrum kalmışlardır. .
İşte şimdi de böyle oluyor. Bakınız, Libya, Mısır, Yemen, Tunus, Suriye…Bu anlayıştan uzak yaşamanın acı sonuçları ile kıvranıyorlar.
Bu ülkelerin derdi bizi çok yakından ilgilendirir. Bunun nedeni hem ülkemizin konumu hem de o ülke insanları ile din kardeşi oluşumuz. Ama bir Suriye var ki oranın karışıklığı bizi ziyadesi ile ilgilendirir. Çünkü bu ülke ile tarihi bağlarımızın dışında 800 km gibi bir coğrafi sınır komşuluğumuz var. Burasının da bir Irak olmaması için ülkemizin idarecileri var güçleri ile çabalıyorlar. Oysa o ülke idarecileri yani Beşşar Esed ve diğerleri lideri olduğu ülkeyi bizim kadar düşünse iş kolay. Ama “ya devlet başa…” anlayışından ırak bu insanlardan bunu beklemek abesle iştigal.
Bunların yanında bir başka ülke olan Libya da da halkı tüm tarafsız ülkeler tarafından zalim olarak nitelenip yönetimden ve liderlikten çekilmesi ve ülkenin bol olan her türlü gelirinin halka adil dağıtılması için halk ayaklanması başladı.
Diğer ülkeler üzerinde hiç hassasiyet göstermeyen hatta bundan yıllar önce Yugoslavya da Bosna da ve bazı Avrupa ülkelerinde yapılan ayaklanmalarda yaşanan katliamlara kılını kıpırdatmayan batı, leş kargaları gibi üşüştü bu ülkeye. Fransası Almanyası İtalyası. Maşallah birden kurtarıcısı oldular Libyanın.
Yazık değil mi bu milletlerin masum sivillerine, kadınlarına, çoluk çocuklarına. Bunların günahı nedir?
Neyse ki ülkemizin gayretli girişimleri ile Nato devreye girdi de iş biraz düzeldi. Gerçi gelenin gideni aratıp aratmayacağı sonra belli olacak
İnşallah sonuç Irak’ ta Kuveyt’ te ABD nin izlediği kışkırtmacı, ardından da kurtarıcı role bürünüp yaptığı gibi olmaz. Artık bu salak, akılsız Allahın kendilerine lütfettiği zenginlikler içerisinde yüzerek başlarını kuma gömen Arap ülkelerinin liderleri de akıllarını başlarına alırlar.? Ta bu tavsiyem gidenlere değil gelecek olanlara.
Kaddafi nin oğlu bir konuşmasında şöyle demişti; “Bu Sarkozy denen lider bozuntusuna. Ülkesinde gittikçe irtifa kaybeden, bu yüzdende kendi siyasi durumunu düzeltebilmek için Müslüman ölümlerini bile göze almaktan çekinmeyen biridir…”ülkesinde yaptığı seçim propagandalarını Libya nın finans ettiğini söyleyip o paraları istemesinin de bu saldırganlığında büyük rolü olduğu kanaatindeyim yani Sarkozy yi Kaddafiye karşı bir borç ve küçülme egosunun sardığı aşikardır
Şu gerçeği hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz, ülkesini seven, insanlığa değer veren bir lider gerek ülkesinde gerek dünyanın herhangi bir yerinde birkaç kişinin çıkarı uğruna bu kadar masum insanın ölmesine göz yummaz.
ÇİZMEYİ AŞMAK
Son günlerde azmaya başlayan İran dan ve Türkiye den darbe üstüne darbe yiyen PKK mensupları artık eylemlerini asker kıyafeti ile ve toplantılara, düğünlere katılarak yapabiliyorlar. Ne yazık ki bunları cesaretlendiren, meclise girmeyip, yemin etmeyip, vekil seçildim diyerek ortalıkta dolaşan ve sokak eylemlerinde ön saflarda yürüyen “sözde vekiller” dir.
Bu gidişata dur demenin zamanı geldi geçiyor bile. Meclis bu vekil mi gösterici mi belli olmayan insanlar için kanunun gereğini yapmalı. “Yüz verirsen deliye gelir eder halıya” misali bu kadar azgınlığı ve terbiyesizliği Türk milleti hazmedemez. Türkün ayranını kabartmayın! Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un bir şiirinde vurguladığı gibi. Türk milleti sevgi doludur ama asla uysal koyun değildir.
Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım.
Boğamazsın ki !
Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım.
Boğamazsın ki !
Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.