Kurban Bayramının ertesinde, Denizli Karahayıt Kaplıcalarına gitmek üzere, Yolören (Fart) Köyünden arabamızla çıktık.
Köyden Denizli’ye önceleri farklı güzergâhları kullanarak gitmiştim. Örneğin Beyşehir-Eğirdir-Acıgöl’den gittiğim gibi Antalya Kurşunlu Şelalesi Yoluyla Ağlasun-Burdur-Salda Gölünden de gitmiştim.
Karacaören Barajlarına karşı Köyden getirdiğimiz organik yiyecekleri atıştırarak yol yorgunluğumuzu giderirdik. O sıralar Ağlasun-Burdur arasında yol genişletme çalışmaları yapılıyordu. Çevrenin doğal güzelliğinden yol çalışmalarındaki toz, duman bizleri hiç de rahatsız
etmemişti.
Salda gölüne geldiğimizde gölün sodalı suyunun etkisiyle çepe çevre beyaz kemer görünümlü kıyı şeritli manzarasını mola verdiğimiz Çam Korulu tepelerden keyifle seyrediyorduk.
Bayramda havaların güzel gitmesi üzerine bu defa gezimizi piknik Havasında daha farklı bir yol kullanarak yapmak bana cazip gelmişti.
Bozkır’ın Kadıbelinden, Kuruçaydan çıkıpta Yalıhüyük Yaylasına geldiğimizde insanı büyüleyen Çam Ormanları arasından, bir yanda suğla baraj gölünü seyrederken, diğer yandan Torosların hırçın ve heybetli tepelerini görürsünüz. “Bahar’da, yaz ayının başlarında dağlar, tepeler bembeyaz karlarla örtülüdür.” Çevrenin çam kokulu havasını içinize sindirdiğinizde, doğanın sizi büyüleyen, etkileyen tılısımında tatlı bir heyecana kapıldığınızı hissedersiniz. Bedenen ve ruhen dinlenmiş olarak yolunuza koyulursunuz. Köyden 50 kilometre sonra 1825 metre rakımlı Alaca bel geçidinde Seydişehir yönünde farklı, Akseki yönünde ise farklı hava değişikliğini yaşadığınızı fark edersiniz. Köyden 140 kilometre sonra Alanya-Manavgat yol ayrımına vardık. Kepezden Korkuteli yoluyla Denizli’ye yol aldık. Buralarda eski virajlı dar yollardan eser kalmamış. Yeni duble yolda trafik kuralları içinde seyrederken, yolun verdiği güven ve emniyetin yanı sıra çevrenin doğal güzelliğinden de ayrı bir keyif alıyorduk. Ayrıca yolun çift yönlü olması nedeniyle virajlara daha emniyetli giriliyordu.
Duble yolların trafik kazalarını frenleyeceğine herkes gibi bende inanıyorum. Trafikte kurallara saygılı canını, ailesini seven, düşünen, vicdanlı, akıllı sürücülerle yollarda olmayı, karşılaşmayı dilerim.
On günlük Denizli gezimizde ilginç doğal yapısıyla Baba dağı çevresini gezip, gördük. Bez dokumacılığı ile ünlenen Buldan da diğer turistler gibi alış-veriş yaptık. Güney ilçesinin Cin Barajı ve Cin Şelalesini gezdik. Karahayıt sırtlarında 35 kilometre ilerdeki Ağlayan Kaya Şelalesinde Alabalık yedik. Yerli ve özellikle yabancı turistlerin uğrak yeri Pamukkale de açık müzeyi gezip inceledik. Hatice Hanım, Ahmet bey ve oğulları Cem’in Karahayıt’ta işlettikleri şirin olduğu kadar samimi ve ekonomik aile pansiyonlarında konaklayarak şifalı kaplıca sularından yararlandık. Gezimizin sonunda aynı güzergâhtan Bozkır’a ve köye döndük.
Şehirlerarası yolların önemi kadar ilçe, kasaba ve köy yollarının da güvenli olmasını önemli buluyoruz. Bu tür çalışmalara da tanık olduk. Örneğin yeni yapılan Hadim-Sarıoğlan yolunun Bolat Kasabası girişine yakın 3-5 kilometrelik kısmı şimdilik servis yolu ile geçilmek suretiyle yol bütünüyle trafiğe açılmış. Eski Hadim yolundaki, Eğiste deresi inişinin, çıkışının kabusunu sürücüler ve yolcuları artık yaşamayacaklar. Yeni açılan emniyetli ve güvenli yolun sürücüleri ve Hadimlileri sevindirmiş olacağını düşünüyorum. Bozkır’dan Dedemli Alabalık Tesislerine genelde sık gideriz. Dönüşte Korualan-Hadim-Taşbaşı-Yelbeği-Hisarlık yolu ile köye dönmek manzarası nedeniyle hep hoşuma gitmiştir.
Denizli dönüşümde ilk uğrak yerim yine Dedemli olmuştu. Köyden, Üçpınar üzerinden Söğüt Köprüsüne doğru inerken, virajlarda ve aşağıdaki çayda hummalı bir çalışma vardı. Bir ara Bozkır Postası Gazetesindeki bir beyanatta Bozkır Barajına başlandığını ve yapılmakta olduğu haberini okudum.
Vatandaş olarak bana göre bu çalışmaların algıladığım kadarıyla Bozkır barajı çalışmaları olmamalıydı. Olsa olsa daha önce başlanan ve yapımı tamamlanmak üzere olan, Bağbaşı Barajının dolumunun dengeli olabilmesi için teknik ve destek çalışmaları olmalı diye düşünüyoruz. Olaya su mühendisi ve teknik olarak bakma olanağım yok. Ancak sade ve çevreye duyarlı bir vatandaş olarak benim gördüğüm resim bu.
Dedemli yönünden ve Korualandan gelen iki çayın Dedemli kasabası çıkışında birleşmesi ve Torosların yamaçlarından, yaylalarından gelen yağmur ve kar sularından oluşan taşkın suların yan kollarla vadilerden akarak bu çaya kavuşmasıyla Göksu Irmağının bir kolu oluşuyordu. Bu kol, yani bu çay Bağbaşı Barajında toplanarak Mavi Tünel aracılığıyla Bozkır’ın Kuşça Köyü altında Beyşehir Gölünden ve Bozkır’dan gelen sularla birleşerek Apa Barajında toplanarak Konya ve Çumra Ovasına hayat vermek üzere bağ, bahçe ve Pancar tarlalarını sulayacaktır. Konya’nın tarımına, ziraatine canlılık verecektir. Konu edilen çalışmalar, Bağbaşı Barajının dolumunun sağlıklı olabilmesi ve baraja gelen suyun, çevreden de gelen taşkın sel sularıyla taşınan moloz ve taşları, Bağbaşı barajına kadar sürükleyip barajı vadesinden önce doldurup işlevini yitirmesini engellememek amacına dönük bir çalışmadır diye düşünüyoruz.
Yine bu çalışmalar sonucunda meydana gelecek olan su havzasından Bağbaşı Barajı dengeli beslenmiş olacak.
Barajlar, çevresindeki kasaba ve köylerin bağlarını, bahçelerini sular. Vatandaşın evinin musluklarına ulaşır çevresine ekonomik katkı sağlar. Ermenek’te yapılan yeni baraj gibi kendi yöresine, çevresine hizmet eder. Kanımca Dedemli’den Söğüt Köprüsüne kadar çay üzerinde oluşacak olan, Bağbaşı Barajına destek amaçlı barajın arka bahçesi olabilecek bu su havzası çevreye estetik güzellik sağlamasının yanı sıra, piknik yapılan, balık tutulan Bozkır’ın Mesire yeri olarak güzel bir çalışma olacak diye düşünüyoruz.
Bölgede yapılan işin, hizmetin aslını bilmek yöre halkı vatandaşın hakkı olmalı.
Köyden Denizli’ye önceleri farklı güzergâhları kullanarak gitmiştim. Örneğin Beyşehir-Eğirdir-Acıgöl’den gittiğim gibi Antalya Kurşunlu Şelalesi Yoluyla Ağlasun-Burdur-Salda Gölünden de gitmiştim.
Karacaören Barajlarına karşı Köyden getirdiğimiz organik yiyecekleri atıştırarak yol yorgunluğumuzu giderirdik. O sıralar Ağlasun-Burdur arasında yol genişletme çalışmaları yapılıyordu. Çevrenin doğal güzelliğinden yol çalışmalarındaki toz, duman bizleri hiç de rahatsız
etmemişti.
Salda gölüne geldiğimizde gölün sodalı suyunun etkisiyle çepe çevre beyaz kemer görünümlü kıyı şeritli manzarasını mola verdiğimiz Çam Korulu tepelerden keyifle seyrediyorduk.
Bayramda havaların güzel gitmesi üzerine bu defa gezimizi piknik Havasında daha farklı bir yol kullanarak yapmak bana cazip gelmişti.
Bozkır’ın Kadıbelinden, Kuruçaydan çıkıpta Yalıhüyük Yaylasına geldiğimizde insanı büyüleyen Çam Ormanları arasından, bir yanda suğla baraj gölünü seyrederken, diğer yandan Torosların hırçın ve heybetli tepelerini görürsünüz. “Bahar’da, yaz ayının başlarında dağlar, tepeler bembeyaz karlarla örtülüdür.” Çevrenin çam kokulu havasını içinize sindirdiğinizde, doğanın sizi büyüleyen, etkileyen tılısımında tatlı bir heyecana kapıldığınızı hissedersiniz. Bedenen ve ruhen dinlenmiş olarak yolunuza koyulursunuz. Köyden 50 kilometre sonra 1825 metre rakımlı Alaca bel geçidinde Seydişehir yönünde farklı, Akseki yönünde ise farklı hava değişikliğini yaşadığınızı fark edersiniz. Köyden 140 kilometre sonra Alanya-Manavgat yol ayrımına vardık. Kepezden Korkuteli yoluyla Denizli’ye yol aldık. Buralarda eski virajlı dar yollardan eser kalmamış. Yeni duble yolda trafik kuralları içinde seyrederken, yolun verdiği güven ve emniyetin yanı sıra çevrenin doğal güzelliğinden de ayrı bir keyif alıyorduk. Ayrıca yolun çift yönlü olması nedeniyle virajlara daha emniyetli giriliyordu.
Duble yolların trafik kazalarını frenleyeceğine herkes gibi bende inanıyorum. Trafikte kurallara saygılı canını, ailesini seven, düşünen, vicdanlı, akıllı sürücülerle yollarda olmayı, karşılaşmayı dilerim.
On günlük Denizli gezimizde ilginç doğal yapısıyla Baba dağı çevresini gezip, gördük. Bez dokumacılığı ile ünlenen Buldan da diğer turistler gibi alış-veriş yaptık. Güney ilçesinin Cin Barajı ve Cin Şelalesini gezdik. Karahayıt sırtlarında 35 kilometre ilerdeki Ağlayan Kaya Şelalesinde Alabalık yedik. Yerli ve özellikle yabancı turistlerin uğrak yeri Pamukkale de açık müzeyi gezip inceledik. Hatice Hanım, Ahmet bey ve oğulları Cem’in Karahayıt’ta işlettikleri şirin olduğu kadar samimi ve ekonomik aile pansiyonlarında konaklayarak şifalı kaplıca sularından yararlandık. Gezimizin sonunda aynı güzergâhtan Bozkır’a ve köye döndük.
Şehirlerarası yolların önemi kadar ilçe, kasaba ve köy yollarının da güvenli olmasını önemli buluyoruz. Bu tür çalışmalara da tanık olduk. Örneğin yeni yapılan Hadim-Sarıoğlan yolunun Bolat Kasabası girişine yakın 3-5 kilometrelik kısmı şimdilik servis yolu ile geçilmek suretiyle yol bütünüyle trafiğe açılmış. Eski Hadim yolundaki, Eğiste deresi inişinin, çıkışının kabusunu sürücüler ve yolcuları artık yaşamayacaklar. Yeni açılan emniyetli ve güvenli yolun sürücüleri ve Hadimlileri sevindirmiş olacağını düşünüyorum. Bozkır’dan Dedemli Alabalık Tesislerine genelde sık gideriz. Dönüşte Korualan-Hadim-Taşbaşı-Yelbeği-Hisarlık yolu ile köye dönmek manzarası nedeniyle hep hoşuma gitmiştir.
Denizli dönüşümde ilk uğrak yerim yine Dedemli olmuştu. Köyden, Üçpınar üzerinden Söğüt Köprüsüne doğru inerken, virajlarda ve aşağıdaki çayda hummalı bir çalışma vardı. Bir ara Bozkır Postası Gazetesindeki bir beyanatta Bozkır Barajına başlandığını ve yapılmakta olduğu haberini okudum.
Vatandaş olarak bana göre bu çalışmaların algıladığım kadarıyla Bozkır barajı çalışmaları olmamalıydı. Olsa olsa daha önce başlanan ve yapımı tamamlanmak üzere olan, Bağbaşı Barajının dolumunun dengeli olabilmesi için teknik ve destek çalışmaları olmalı diye düşünüyoruz. Olaya su mühendisi ve teknik olarak bakma olanağım yok. Ancak sade ve çevreye duyarlı bir vatandaş olarak benim gördüğüm resim bu.
Dedemli yönünden ve Korualandan gelen iki çayın Dedemli kasabası çıkışında birleşmesi ve Torosların yamaçlarından, yaylalarından gelen yağmur ve kar sularından oluşan taşkın suların yan kollarla vadilerden akarak bu çaya kavuşmasıyla Göksu Irmağının bir kolu oluşuyordu. Bu kol, yani bu çay Bağbaşı Barajında toplanarak Mavi Tünel aracılığıyla Bozkır’ın Kuşça Köyü altında Beyşehir Gölünden ve Bozkır’dan gelen sularla birleşerek Apa Barajında toplanarak Konya ve Çumra Ovasına hayat vermek üzere bağ, bahçe ve Pancar tarlalarını sulayacaktır. Konya’nın tarımına, ziraatine canlılık verecektir. Konu edilen çalışmalar, Bağbaşı Barajının dolumunun sağlıklı olabilmesi ve baraja gelen suyun, çevreden de gelen taşkın sel sularıyla taşınan moloz ve taşları, Bağbaşı barajına kadar sürükleyip barajı vadesinden önce doldurup işlevini yitirmesini engellememek amacına dönük bir çalışmadır diye düşünüyoruz.
Yine bu çalışmalar sonucunda meydana gelecek olan su havzasından Bağbaşı Barajı dengeli beslenmiş olacak.
Barajlar, çevresindeki kasaba ve köylerin bağlarını, bahçelerini sular. Vatandaşın evinin musluklarına ulaşır çevresine ekonomik katkı sağlar. Ermenek’te yapılan yeni baraj gibi kendi yöresine, çevresine hizmet eder. Kanımca Dedemli’den Söğüt Köprüsüne kadar çay üzerinde oluşacak olan, Bağbaşı Barajına destek amaçlı barajın arka bahçesi olabilecek bu su havzası çevreye estetik güzellik sağlamasının yanı sıra, piknik yapılan, balık tutulan Bozkır’ın Mesire yeri olarak güzel bir çalışma olacak diye düşünüyoruz.
Bölgede yapılan işin, hizmetin aslını bilmek yöre halkı vatandaşın hakkı olmalı.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.