Okul yıllarında münazaralar yapardık. Öğretmenimiz bizi iki guruba ayırır, bir konu verir ve bu konu hakkında tartışmamızı isterdi. Verilen süre içinde hazırlıklar yapar, karşı gurubun tezini çürütmek için adeta bilenirdik. En bildik konu ise “çok gezenmi bilir çok okuyanmı”olurdu. Guruplar ders saati içinde tartışır, fikrini anlatırdı. Daha sonra öğretmen, bir gurubu birinci seçerdi. Belki de bir tartışmanın sonunda illa ki bir kazanan olmalı düşüncesi bu zamanlarda oluştu bizde. Oysa tartışmalar kazanan olsun diye yapılmamalıydı, fikirleriyle karşı tarafı etkilemek, etkileyemediysen bile karşındakinin fikrine saygı duymak olmalıydı amaç. Ve birisinin çıkıp “ne çok gezen bilir ne çok okuyan, okuduğunu anlayan gezdiğini gören bilir” demeliydi.
Tartışma deyince bir çoğunun aklına kavga etme geliyor, oysa tartışmanın özünde kavga yoktur. Karşılıklı fikirlerini sunma, karşıda ki kişi kabul eder yada etmez ama birbirini saygıyla dinleme vardır.Ve işin özünde karşında ki insanın fikirlerinden bir şeyler öğrenmek vardır. Oysa bizler tartışmayı karşındakini adeta yok etme, sindirme, aşağılama, alaşağı etme olduğunu sanıyoruz.
Kendisiyle bir konuyu tartışmaktan zevk aldığım dostlarım var. Zıt kutuplarda olsakta karşılıklı birbirimizi dinlediğimiz ve sonunda yine saygıyla dostluğumuzun devam ettiği kişilerle tartışmak beni zenginleştirip geliştirir. Ama bazı insanlar var ki bırakın tartışmayı, sıradan bir konuyu bile konuşmaktan çekinirim. Çünkü her an bir savunma halindelerdir, ne dediğinizin bir önemi yoktur sadece kendi fikrinin doğru olduğunu ve başka herkesin yanlış olduğunu düşünürler. Sizi dinlemez ve ön yargılarıyla hareket ederler. Konu hakkındaki düşüncelerinin karşısındaki tarafından kabul görmediğini anladığında, sesini yükselterek kendini haklı çıkarmya çalışırlar. Oysa bağırmak haklılığı ıspatlamaz. Dahası tartışmayı karşısındakini yok etme olarak gördüklerinden, konu dışına taşıp karşısındakinde açık aramaya başlarlar. Konu öyle bir hale gelir ki bahsettiğiniz konuyla âlâkanız kalmamıştır. Çünkü bunu bir savaş gibi gören kişi, diğerinin kendince açıklarına saldırmaya başlar “ama sende geçen sene…” diye başlayıp hiç olmadık yerlere sürüklerler konuyu. Bu tuttuğu takımdan oy verdiği partiye kadar her konuda aynıdır ve bir çok kez olay kavgaya dönüşür ve küslükler başlar.
Oysa herkes kendince haklıdır. Herkes karşısındakinin düşüncesini kabul etmek zorunda değildir, ama saygı duymak zorundadır. Savunduğun düşüncende, başka fikir istemem ben haklıyım diyorsan gelişemezsin, kendi çevrende döner durursun. Bizim en büyük eksikliğimizde bu sanırım. Yeni fikirlere, yeni düşüncelere kapalı, tartışmadan uzak oluşumuz yerimizde saymamıza sebeb oluyor. Yeni fikirler üretenleri dinlemeden bağırarak, sindirerek ,alaşağı etmekten vazgeçip dinlemeyi ve öğrenmeyi keşfettiğimizde ilerleyeceğimizi düşünüyorum.
Kendisiyle bir konuyu tartışmaktan zevk aldığım dostlarım var. Zıt kutuplarda olsakta karşılıklı birbirimizi dinlediğimiz ve sonunda yine saygıyla dostluğumuzun devam ettiği kişilerle tartışmak beni zenginleştirip geliştirir. Ama bazı insanlar var ki bırakın tartışmayı, sıradan bir konuyu bile konuşmaktan çekinirim. Çünkü her an bir savunma halindelerdir, ne dediğinizin bir önemi yoktur sadece kendi fikrinin doğru olduğunu ve başka herkesin yanlış olduğunu düşünürler. Sizi dinlemez ve ön yargılarıyla hareket ederler. Konu hakkındaki düşüncelerinin karşısındaki tarafından kabul görmediğini anladığında, sesini yükselterek kendini haklı çıkarmya çalışırlar. Oysa bağırmak haklılığı ıspatlamaz. Dahası tartışmayı karşısındakini yok etme olarak gördüklerinden, konu dışına taşıp karşısındakinde açık aramaya başlarlar. Konu öyle bir hale gelir ki bahsettiğiniz konuyla âlâkanız kalmamıştır. Çünkü bunu bir savaş gibi gören kişi, diğerinin kendince açıklarına saldırmaya başlar “ama sende geçen sene…” diye başlayıp hiç olmadık yerlere sürüklerler konuyu. Bu tuttuğu takımdan oy verdiği partiye kadar her konuda aynıdır ve bir çok kez olay kavgaya dönüşür ve küslükler başlar.
Oysa herkes kendince haklıdır. Herkes karşısındakinin düşüncesini kabul etmek zorunda değildir, ama saygı duymak zorundadır. Savunduğun düşüncende, başka fikir istemem ben haklıyım diyorsan gelişemezsin, kendi çevrende döner durursun. Bizim en büyük eksikliğimizde bu sanırım. Yeni fikirlere, yeni düşüncelere kapalı, tartışmadan uzak oluşumuz yerimizde saymamıza sebeb oluyor. Yeni fikirler üretenleri dinlemeden bağırarak, sindirerek ,alaşağı etmekten vazgeçip dinlemeyi ve öğrenmeyi keşfettiğimizde ilerleyeceğimizi düşünüyorum.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.