Truva antik kentine gidenleriniz olmuştur. Her ne kadar Truva atıyla tanınsa da, en eski uygarlıklardan birinin kalıntıları vardır Truva antik kentte. Bu kentin en dikkatimi çeken özelliği nedir biliyor musunuz? Binlerce yıl öncesinde kentte daha evlere pencelere konulması geleneği bile yokken, kentin alt yapısının olmasıdır. Evet bilenler bilirler, o dönemde evler penceresizdir hatta kapı bile yoktur, çatısından merdivenle giriş yapılırmış, ama o dönemde bile Truva kentinin kanalizasyon şebekesi varmış. Bizim kanalizasyon şebekelerimiz ise maalesef iki binli yıllarda yapılıyor.
Nereye dokunsanız dökülüyoruz. Bırakın kanalizasyonu ev yaparken dört duvar bir çatı olsun yeter mantığıyla inşaatlar yapıyoruz. Çok katlı ama yalıtımsız, kanalizasyonsuz, güneş enerjisini nasıl kullanabiliriz fikrinden uzak, biçimsiz konforsuz evler ve daha kötüsü prosedürlere uygun olsa da depreme dayanaksız binalar yapıyoruz. Sadece bizim ilçemize has değil bu durum, tüm Türkiye’mizin sorunu maalesef. Bir kat eksik olsun ama enerjiyi en iyi kullanabileceğimiz, yalıtımlı, depreme dayanaklı evler yapmak yerine, çok katlı ama enerji tasarrufundan uzak biçimsiz şekilsiz dört duvarlar örmeye devam ediyoruz.
Yani her şeyde olduğu gibi bina yapımlarımızda oldubitti ruh haliyle yapılırken, şehircilik konusunda da belediyelerimiz aynı mantıkla hareket etmişler. Genel bir görüş vardır, akıllı belediye başkanları alt yapıya değil üst yapıya önem verir derler. Çünkü alt yapı her zaman sıkıntı verir ve yaptığınız hizmet göze görünmez. Ama üst yapıya yönelirseniz alkış alır, takdir toplarsınız. Birkaç yıl sonra yıkılmış yıpranmış olması önemli değildir. Kanalizasyonsuz yaşamışsınız, önemli değildir. Güzel kaldırımlar parklar yaparsınız halk memnun olur ve başkanı alkışlar. Ama bazı belediye başkanları vardır ki elini taşın altına koyar, her eleştiriye gögüs gerip alt yapıya yönelir, işte o zaman kıyamet kopar…
Elini ilk taşın altına önceki belediye başkanımız Mehmet Akif Ülker soktu. Bazı yerlerin kanalizasyon çalışmalarını tamamladı, ama Bozkır’ın ana hatlarının değişmesi şart olmuştu. Bunun için proje hazırlandı, kabul edildi. Şimdi ki belediye başkanımızda çekinmeden elini taşın altına soktu ve projenin devamını getirdi. Bir nevi kucağındaki bombayı patlattı. Borç içinde yüzen bir belediye tüm şehri alt üst eden kanalizasyon çalışmalarına başladı. Çarşamba çayının ıslahı için yapılan bu çalışmanın %75 lik bölümünü devlet karşılasa da, kalan bölüm borçlu bir belediyeye çok büyük bir yük getirmekte. Ama yüzyılın hizmeti olarak gördüğümüz bu çalışma her şeye rağmen devam ediyor.
Ama sıkıntılar bitmiyor, çünkü delik deşik olan yollardan herkes şikâyetçi. Daha önce biraz sabır dilemiştik herkesten, ama zaman uzadıkça sabırsızlıklar artmaya başladı. Başkanımıza “ ne zaman üst yapıya başlayacaksınız?” diye sorduğumuzda aynı cevabı alıyoruz. “ Henüz altyapının işi tam bitmedi ve nerelerde çökmelerin olacağını kestirmek imkânsız, bu sebeple beklemek zorundayız. Hemen bugün başlayacak malzememiz var, ama iki günlük bir yol yapıp sonrada onun tamiri için uğraşmak istemiyoruz.” Evet biz Bozkır’da bunları çok yaşadık. Yol yapılır iki gün sonra çöker ve eskisinden beter olur. Bunun olmasını istemeyen Belediye başkanımız tüm eleştirilere göğüs gererek biraz daha beklemeyi düşünüyor ki bir kere yapalım tam yapalım diyor.
Biz vatandaş olarak canımıza tak dese de, çamurdan tozdan bıkmış olsak da biraz daha bekleyeceğiz gibi görünüyor. Umarım beklediğimize değer ve yapılan hizmetler gösteriş için değil yıllarca kullanabilmek için yapılır.
Yani her şeyde olduğu gibi bina yapımlarımızda oldubitti ruh haliyle yapılırken, şehircilik konusunda da belediyelerimiz aynı mantıkla hareket etmişler. Genel bir görüş vardır, akıllı belediye başkanları alt yapıya değil üst yapıya önem verir derler. Çünkü alt yapı her zaman sıkıntı verir ve yaptığınız hizmet göze görünmez. Ama üst yapıya yönelirseniz alkış alır, takdir toplarsınız. Birkaç yıl sonra yıkılmış yıpranmış olması önemli değildir. Kanalizasyonsuz yaşamışsınız, önemli değildir. Güzel kaldırımlar parklar yaparsınız halk memnun olur ve başkanı alkışlar. Ama bazı belediye başkanları vardır ki elini taşın altına koyar, her eleştiriye gögüs gerip alt yapıya yönelir, işte o zaman kıyamet kopar…
Elini ilk taşın altına önceki belediye başkanımız Mehmet Akif Ülker soktu. Bazı yerlerin kanalizasyon çalışmalarını tamamladı, ama Bozkır’ın ana hatlarının değişmesi şart olmuştu. Bunun için proje hazırlandı, kabul edildi. Şimdi ki belediye başkanımızda çekinmeden elini taşın altına soktu ve projenin devamını getirdi. Bir nevi kucağındaki bombayı patlattı. Borç içinde yüzen bir belediye tüm şehri alt üst eden kanalizasyon çalışmalarına başladı. Çarşamba çayının ıslahı için yapılan bu çalışmanın %75 lik bölümünü devlet karşılasa da, kalan bölüm borçlu bir belediyeye çok büyük bir yük getirmekte. Ama yüzyılın hizmeti olarak gördüğümüz bu çalışma her şeye rağmen devam ediyor.
Ama sıkıntılar bitmiyor, çünkü delik deşik olan yollardan herkes şikâyetçi. Daha önce biraz sabır dilemiştik herkesten, ama zaman uzadıkça sabırsızlıklar artmaya başladı. Başkanımıza “ ne zaman üst yapıya başlayacaksınız?” diye sorduğumuzda aynı cevabı alıyoruz. “ Henüz altyapının işi tam bitmedi ve nerelerde çökmelerin olacağını kestirmek imkânsız, bu sebeple beklemek zorundayız. Hemen bugün başlayacak malzememiz var, ama iki günlük bir yol yapıp sonrada onun tamiri için uğraşmak istemiyoruz.” Evet biz Bozkır’da bunları çok yaşadık. Yol yapılır iki gün sonra çöker ve eskisinden beter olur. Bunun olmasını istemeyen Belediye başkanımız tüm eleştirilere göğüs gererek biraz daha beklemeyi düşünüyor ki bir kere yapalım tam yapalım diyor.
Biz vatandaş olarak canımıza tak dese de, çamurdan tozdan bıkmış olsak da biraz daha bekleyeceğiz gibi görünüyor. Umarım beklediğimize değer ve yapılan hizmetler gösteriş için değil yıllarca kullanabilmek için yapılır.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.