Singil, cingil, cungul. Mısmısı. Dibek, sibek, göbek. Beşik silbniç bağırdak. Cibindirik, duvak.
Dingil, cıngıl, töngül, gongul, bıngıl, büngül. Zırıncımak, cığışdamak, cığıldamak.
Üzlük, çömlek, küp, gümlü...
Buna güdükleşen de diyebiliriz. Çünkü daha evvel uzun olup da kısalıp azalan şeylere Anadolu'nun bazı yerlerinde güdük, bazı yerlerinde de güdek güdelmiş denir. Bu Konyamız'da çok söylenen biz sözdür.
Son zamanlarda güzel dilimiz Türkçe o kadar yozlaştı, o kadar dejenere oldu ki yeni türetilip Türkçemize sokulan kelimeleri inanın ben yaştakiler anlayamaz oldu.
Bunun yanı sıra 50 yıl hatta 30 yıl önceleri konuştuğumuz güzel kelimeler ise kayboldu, unutuldu gitti.
Geçenlerde şöyle geçmişi bir düşünürken eskiden kullandığımız şimdi hiç bilinmeyen kelimeler aklıma geliverdi de onları az da olsa not ettim. Bunları manalara göre ve nerelerde niçin kullanıldıkları hakkında bir yazı yazayım dedim. İşte bir kaçı...
Singil: Çok yavaş hareket eden yolda usul usun yürüyen hani denir ya "yürü de ayağının altında bir karıca ölsün" diye. İşte bu tip gailesiz ve vurdumduymaz iş görmez adamlar için kullanılırdı.
Mısmısı: Söyleyeceği sözü bir tülü bitirmeyip uzattıkça uzatan, işini tez zamanda görmeyenlere denirdi.
Cingil: Bu kelimenin iki anlamı var idi halka arasında. Birincisi soğuk havalarda bazı insanların burnundan habersiz damla damla akan ifrazata denir. Hava öyle soğuk ki insanın cingil durmadan damlayıp duruyor. İkincisi ise bağlarda asmanın ağacının en küçük üzüm bitkisine de denir. Bunu genelde bağ sahibi dalında bırakır almaz, gelen geçen kurt kuş yesin diye. Türkülerde söylenir,(ağam ben yandım paşam ben yandım ellerin köyünde eylendim kaldım. Bozulmuş bağlardan bir cingil aldım gibi)
Cungul: bu kelime de çokça üşümüş, büzüşmüş insanlar için veya tüyü dökülmüş kuşlar ve tavuklar için kullanılır (ne olmuş buna yahu hasta galiba cunguldayıvermiş gibi)
Dibek: Bazı evlerde bulunan ağaçtan oyulmuş içersinde kavrulmuş mısır, buğday ve benzeri baharatların döğüldüğü metal havanın benzeri bir alettir. Ayrıca bilhassa eski zamanlarda köylerin bazı yerlerinde bulunan ve içerisinde ağaçtan yapılmış büyük büyük tokmaklar ile bulgur döğülüp kepertilen taştan oyma büyük dibeklerdi. Onun içerisinde döğülüp el değirmeninde çekilen bulgurun tadı bir başka olurdu.
Sibek: Bu alet ortası delikli olup değirmenlerin alt taşındaki orta göbeğinde bulunan çarka bağlı demire takılarak değirmenin üst taşının tam orta yerindeki iki taraflı oyuk yerlere gelecek şekilde takılır. Görevi üst taşı döndürerek iki taş arasına inen buğdayı taşın altına serperek un veya bulgur yapmaya yarar çok önemli bir alettir.
Beşik: Malum çocukların yatırıldığı ahşaptan veya metalden yapılmış bir malzemedir. Buna çocukların yatırılmasına belemek denir.
Silbinç: Yatırılan çocuğun uyku arasında çişini yaptığı beşiğin orta yerinden aşağı doğru açılmış olan yere konan ve genelde seramik çömlekçiler tarafından yapılmış olan şey.
Bağırdak: Beşiğe belenen çocuğun yere düşmemesini ve beşikte sıkıca durmasını sağlamak için üzerinden bağlanan özel olarak dikilmiş bezlere bağırdak, onları beşiğe sabitleyen basitçe özel yapılmış ağaçlara bağırdak çalısı denirdi. Bir de bağırcak vardır, o da aynı kelimeden türemiştir. Gece tarlalarda ve dağlarda açıkta yatan çobanların koyun ve ya keçilerden birinin boğazına bir iple bağlayıp bir ucunu da kendi koluna bağlayarak gece sürünün kalkıp gitmesinden haberdar olmasına da bağırcak atma denirdi.
Cibindirik: Geniş ve uzunca bir kırmızı bez olup genelde Konya'nın dağ köylerinde gelinlerin ata bindirilerek koca evine giderken üzerlerine atın boyunu da kaplayacak şekilde örten üzeri çeşitli gül çiçek figürleri ile bezenmiş bir bez idi.
Duvak: Ata binecek gelinin başına özel olarak büyük kadınlar tarafından yapılan düz durması için de ortasında bir düzgün tabak veya düzenli yuvarlak tahta ile özenle bağlanan ve damat tarafından çözülen şey...
Dingil: Üzerine vazife olmayan şeyleri yapan her şeyde her olayda mutlaka çıkan her söze karışan lüzumsuz hareketler yapanlara dingil (Argoda, her şeyin önünde tingilder dingil derlerdi.)
Cıngıl: Bazı yörelerde genellikle Yörüklerde kadınların alınlarına bağladıkları gümüşten özel yapılmış alınlık...
Töngül, gongul: Töngüldemiş yahu adam gongul bir goca oluvermiş. Daha genç yaşta ihtiyarlayan ve sırtı kamburlaşıp beli bükülmüş olanlar için kullanılan kelime...
Bıngıl: Taze et veya taze sabi çocukların etlerinin oynaması veya çocuğun boğazının altı gerdanının zıbından açılarak güzel bir görünüm sağlamasına denir. (Şunun bıngıldağına bakın ne güzel ve ya etleri bıngıl bıngıl Maşaallah)...
Büngül: Suyun bir yerden kuvvetli akışına denir. (büngüldeyip akar) veya hasta, kusmakta olan birisi için "büngül büngül kusuyor çok ızdıraplı" derlerdi.
Zırıncımak: Bir elim olaydan veya hastalığından dolayı acizlenenlere üzülenlere ızdırap içersinde olanlar için kullanılırdı. (ne yapsın zavallının derdi yeğin çok dertli, zırıncıyıp duruyor". Veya dünya işinin zorluğundan şikayet edenlere "iş yapmaya niyeti yok onu bunu bahane edip zırıncıyor" denirdi.
Cığışdamak: Genelde bir arazide veya kapalı yerlerde bulunan ve gözle görünmeyen bir canlının, gazeller otlar ve eşyalara arasında cığış cığış diye çıkardığı ses için söylenirdi...
Cığıldamak: Kayalıkların arasından veya toprağın altından gizlice akmakta olan az sular için kullanılırdı.
Üzlük, Çömlek, Küp, Gümlü: Bunlar ise seramik cinsi çanak çömlek ve testi ustaları tarafından yapılan ve bilhassa kırsalda yaşayan köylülerin mutfaklarında mutlaka bulunan araziye çalışmaya giderken azıklarına yemek ve başka şeyler koydukları emekle yapılan, her şeyi iyi besleyen birer kaptı. Bunlara yayık yayılan turfan da dahildi. Mesela Üzlük: Çok ufak azığa yoğurt katılan kap. Çömlek: İçersine davarların sütlerinin sağıldığı ve kadınların elinde su ve sıvı maddeler için kullandıkları bir kap idi. Küp ve gümlüler, ise içersine bulgur tarana pekmez ve tereyağı ve kışlık kıyma ve peynirler basılan mutfakta mutlaka bulunması gereken büyükçe yapılmışkaplardı. Hamarat Anadolu kadın şöyle derdi: Güzden dolduysa kilerin, korkma gelsin durmadan misafirlerin. Kasnadan(kümes) 10 yumurta yağ gümlüsünden bir kaşık tereyağı kıyma çömleğinden de yarım teker kıyma al yap bir yağiçinde yumurta. Tekneden bir kucakta ekmek algel misafirden niye korkacan doyur gitsin bir ev misafiri...
Şimdi bu kapların yerini buzdolabı derindondurucular ve naylon bidonlar aldı pazardan aldığımız ürünlerin heybe file ve Pazar çantası yerini naylon poşetler o eski hamarat Anadolu kadınlarının yerini de naylon hanımlar aldı.
Lisanımızı Fransızcadan, Almancadan, İngilizceden alıntı yapılan tarzanca kelimeler aldı. Ne doğru Türkçe konuşur olduk, ne de yabancı dil bilir olduk. Yozlaştıkça yozlaştı lisanımız. Atalarımızın kullandığı onlarca güzel kelime, yok Arapça, yok Farsça diyerek neslimize unutturuldu. Allah hayreylesin sonumuzu.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.