Mahallemiz, karakola azami 200 metre olmasına rağmen her gün bir hırsızlık olayı yaşanıyor. Geçenlerde yatsı namazı sonrası hocanın ailece bir yere gittiğini fark eden hırsızlar mahallemiz camii imamının evine girerler. Ders çalışmakta olan evin küçük oğlunun tıkırtılar üzerine dışarı çıkması ile hemen evden kaçarlar, bir sokak öteye bıraktıkları arabalarına binerek izlerini kaybettirirler...
İki üç gündür ise kamu mallarına göz diken adiler, mahallemizdeki emniyeti olmayan döküm rögar kapaklarını çaldıktan sonra belediye tarafından köşe başlarına konan çöp varillerini de çalmaya başladılar. Geçenlerde çöp varilini yere koyup üzerine büyük bit taş ile vurarak yanlarındaki üçtekerliye atmak isteyen hırsızlara “Ne yapıyorsunuz?” diye müdahale eden komşuya, “Bunların tabanı delinmiş, onun için götürüyoruz yenisini getireceğiz” diyerek karşılık vermişler. Adam “Bırakın kalsın” diye itiraz edince sanki dövecek gibi üzerine yürümüşler. Sonra varili bırakıp gitmişler. Adam evine girince tekrar gelip alıp gitmişler.
Eskilerde bir söz var idi, “Vursan ölür, vurmasan payını elinden alır” diye… İşte aynı o durum şimdi. Çıkarılan kanunlar caydırıcı değil, adeta suçluyu koruyucu. Hırsıza vurmak, onu dövmek yok. Bulabilirsen, yakalayabilirsen polise teslim edeceksin. Avukatı gelecek, bu namuslu, dürüst diyecek. Sonra olmadı birkaç yıl hatta birkaç ay “iyi halden” yatıp çıkacak. Oh ne ala memleket… At kıçında sinek gibi yaşayıp gider, pislikler.
Eskiden ot hırsızları, at hırsızları olurdu. Kamu malına zarar veren, tüyü bitmemiş yetimin malını soymaya kalkan pek görülmezdi. Hırsızın bile arlısı, namuslusu olurdu… İnsan çaldı mı acından çalardı… İnsanoğlu; dini, ahlakı, kanaati, emeği, alınterini unutup, tembelliği, utanmazlığı, hayasızlığı, imansızlığı öğrenince gözü paradan başka bir şey görmez oldu.
Altın, para değerli eşya hırsızlığı yıllardır var. Polis üçüyle baş etse, beşiyle baş edemiyor şimdi. Alışmış kudurmuştan beter olunca şeytan yine dürtüyor.
Sayısız hırsızlık biçimleri göz önüne getirildiğinde psikiyatriden ziyade, insan yapısıyla ilgili bir durum sanki. Bunların çoğunluğunda motivasyon, yalnızca kolay yoldan para sahibi olmak. Böyleleri, bir cep telefonu için hatta çoluk çocuğun cep harçlığı için bile cana kıyabiliyor.
Sadece emniyet güçlerinin tedbir alması tabi ki yetmez. Vatandaş aldığı gibi, yerel idareler de alacak tedbirini… Karayollarının tabelaları belki 20-30 yıldır çalınır, hurdacıya satılır.Hangi hurdacı bu imansızların çaldıklarını satın alır o da ayrı bir konu. Belediyelerin diktiği yön levhaları, çöp konteynırları, varilleri, KOSKİ damgalı rögarları, hısızların iştahını çeken değerli eşyalar haline geldi. Gece gel, araçla topla götür…
Hırsızlıkla, hırsızlarla uyanır hale geldik. Her yeni gün bir sokaktan geçiyorlar. Hanelere tecavüz ediyorlar. Korkuyor insanlar bu şehirde… Hani Konya huzur şehriydi, güvenli şehirdi. Mevlana şehri, emin belde idi, hani “yeraltından” yönetilirdi. Fuhşun sokaklara, hırsızların hanelere dadandığı şehir oldu. Valiliği, Özel İdaresi, Belediyesi, Emniyeti, Zabıtası bir araya gelip de yeni bir şey söylemeli. Yapılmayan bir şey yapılmalı. Bu gidişata bir son verilmeli. Uyduruk afişlerle, görsel billboardlarla slogan belediyeciliği yapanlaradır sözüm…
O kadar yıldır bilimsel, çağdaş belediyecilik yaptığınızı iddia edersiniz, Avrupa’da gezip görmediğiniz köşe bucak kalmadı, hiç mi bulamadınız çalınmayacak, satmaya gittiklerinde para etmeyecek bir malzeme… Bir araştırın bakalım hangi malzemeden üretiliyor Avrupa’nın rögarları…
Modern şehir olduk… Büyük caddeler mahalleleri biçip geçti. Kentsel dönüşüm başka bir şeye dönüştürdü insanları. Yalnızlaştık. Şimdi daha çok korkuyoruz. Çarşıda, pazarda maganda kılıklılar, çocuklarımızı korkutuyor… Gece gündüz demeden mesken masumiyetine göz dikenler korkutuyor… Korkularımız artıyor, haberiniz olsun… Bir komşuya bir akrabaya bir saat ziyaret için gidemediğiz bu şehirde yaşam zehir oldu.
Velhasıl, iş yapan, işini iyi yapan, reklamı vatandaşa bırakan yöneticilere, güvenlik güçlerine, amirlere, memurlara ihtiyacımız var… Mevlana şehri, şu yaşadıklarını hak ediyor mu sizce?
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.