MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı bütçe görüşmelerinde yaptığı açıklamada "Yılbaşından itibaren birçok vergi, resim, harç ve para cezaları da % 10,26 artacaktır." dedi.
MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı bütçe görüşmelerinde yaptığı açıklamada "Yılbaşından itibaren birçok vergi, resim, harç ve para cezaları da % 10,26 artacaktır." dedi.
Kalaycı'nın açıklamaları şu şekilde:
TAŞERON İŞÇİLER MÜTAHİT İLE DEVLET ARASINA SIKIŞMIŞ DURUMDA
AKP döneminde kamuda kadrolu işçi istihdamı azalırken, güvenceli istihdam biçimleri yok edilmektedir. Çalışma Bakanının verdiği bilgilere göre kamuda 426 bin taşeron işçisi çalışmaktadır. Temizlikten güvenliğe, iş makinası operatörlüğünden mühendise, büro işlerinden ameliyathanelere varıncaya kadar her işte taşeron işçisi çalıştırılır hale gelinmiştir.
Taşeron işçileri insanca çalışma koşullarından uzak, iş güvencesi olmadan, sendikasız, izin hakkı ve fazla mesai verilmeden, günde 12 saati bulan sürelerde köle gibi çalıştırılmaktadır. Taşeron işçileri tabiri caiz ise sesi kısılmış, elleri kolları bağlanmış, komutla hareket eden bireyler haline getirilmiştir. İşten atılma korkusuyla seslerini çıkaramamaktadırlar. Her sözleşme dönemi sonunda yeniden sözleşme imzalamama korkusu yaşıyorlar. İşten çıkarılanlara ihbar ve kıdem tazminatı verilmiyor. Maaşlarını düzenli alamıyorlar.
Taşeron işçilerinin sahibi de yok. Bu işçiler taşeron müteahhit ile devletin arasına sıkışmış durumdalar. Bu işçilerin çoğu asgari ücretle, hatta bankaya yatan asgari ücretin bir kısmını müteahhide vermek zorunda kalarak çok düşük ücretle çalışmaktadır. Hakikaten bu insanlara yapılan eziyetleri, aşağılamaları, korkuları yaşatmaya kimin ne hakkı var.
İşsizliği fırsata dönüştürerek, siyasi rant hesabıyla yeni taşeron işçilerini işe alan AKP Hükümeti onların sorunları karşısında, olup biteni seyretmekten başka bir şey yapmamaktadır.
Her geçen gün sorunları daha da artan taşeron işçilerine Hükümet bir an önce sahip çıkmalı, çalışma şartları ve ücretleri iyileştirilmelidir. Devletin asli ve sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron işçileri mutlaka kadrolara atanmalıdır.
ASGARİ ÜCRETLİ, EMEKLİ DUL VE YETİM MAAŞ ARTIŞLARI ÇOK DÜŞÜK TUTULMAKTADIR
Önümüzdeki günlerde 2012 yılında uygulanacak asgari ücret belirlenecek. AKP Hükümeti Asgari ücreti Ocak ayında % 3, Temmuz ayında % 3 oranında artırmayı programlamıştır.
Daha geçtiğimiz günlerde elektriğe, doğalgaza, benzine, mazota % 15'e varan oranlarda zam yapan, maktu vergileri % 10,26 oranında güncellemeyi, vergi gelirlerini % 13,7 oranında artırmayı öngören AKP Hükümeti, asgari ücretliye çok düşük artışı reva görebilmektedir.
Asgari ücretli, emekli, dul ve yetimlere maaş artışı yapmaya sıra gelince, Maliye Bakanı adeta cebinde akrep taşımaktadır
Ülkemizde enflasyon ile mücadelenin temel aracı olarak ücret politikaları kullanılmaktadır. Asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretleri ve buna bağlı olarak ta emekli aylıklarını enflasyon düzeyinde artırmak, ekonomik bir tercih olarak karşımıza çıkmaktadır.
BU DURUM, ÇALIŞANLARIN VE EMEKLİLERİN SATIN ALMA GÜCÜNÜ ZAMAN İÇİNDE ERİTEREK ZAYIFLATMIŞ, ENFLASYON İLE MÜCADELENİN EN AĞIR YÜKÜ ÇALIŞAN VE EMEKLİ KESİMİN ÜZERİNE AKTARILMIŞTIR.
Her fırsatta kendi hükümeti döneminde milli gelirin artması ile övünen AKP, bu tercihi ile gelir dağılımında, çalışanlar ve emekliler aleyhine ciddi bir bozulmaya neden olmuştur.
İnsanımızın "Ülkemiz zenginleşiyor da biz neden zenginleşemiyoruz" sorusunu sıklıkla sormalarının arkasında yatan gerçek ise işte budur.
Ücret politikaları ile çalışan ve emekli kesim üzerinde baskıcı ve sindirici bir yönetim biçimini benimseyen hükümet, milyarder yaratma konusunda ise oldukça cömert davranmaktadır. Kriz dönemlerinde dahi dolar milyarderi sayısı dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Japonya'dan daha fazla artan Türkiye, gelir dağılımının en fazla bozuk olduğu ülkeler arasında da ilk sıralarda gelmektedir.
AKP Hükümetinin uyguladığı politikalar sonucu, sıcak para yoluyla ülkemiz küresel soyguna maruz bırakılmıştır. Halen 100 milyar dolar civarındaki sıcak para diye anılan kısa vadeli yabancı sermaye, ülkemizde yıllardır çok yüksek kazanç elde etmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun Ekim ayı verilerine göre, 51 milyon mudi 10 bin liranın altında mevduata ve toplam mevduatın % 4,7'sine sahip iken, sadece 43 bin mudi 1 milyon liranın üzerinde mevduata ve toplam mevduatın yüzde 47'sine sahip bulunmaktadır. Milyonerler kulübüne son 1 yılda 9 bin 755 milyoner eklenmiştir.
Küresel patronların, sıcak para tacirlerinin, faizcilerin ve tefecilerin yüksek karlar elde ettiği, paradan para kazanmanın revaçta olduğu ülkemizde, asgari ücretliler ile memur ve emeklilerin büyük çoğunluğu açlık sınırının altında aylık almaktadır.
Aylık geliri yetmeyen vatandaşımız geçimini borçla sağlamaya çalışmaktadır. 2002 yılında 6 milyar lira olan kredi kartları ve tüketici kredisi borçları 9 yılda tam 35 kat artarak 213 miyar lirayı aşmış durumdadır.
Ülkemizde açlıkla boğuşan milyonlara karşılık, her yıl binlerce yeni milyonerler üreten çarpık ve adaletsiz bir gelir dağılımı hakim olmuş, üretmeden tüketen ve ürettiğinden fazlasını harcama döngüsüne saplanmış bir ekonomik düzen meydana gelmiştir.
EKONOMIK SIKINTILARDAN DOLAYI ÇIFTÇILER, ESNAF VE SANATKARLAR ILE DAR VE SABIT GELIRLILER BAŞTA OLMAK ÜZERE TOPLUMUN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU CIDDI SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA BULUNMAKTADIR.
Girdi fiyatlarındaki yüksek artışlar ve yetersiz destekler çiftçimizi çaresiz bırakmıştır. Ürünlerini düşük fiyatlarla satmak zorunda bırakılan Çiftçimizin durumu her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.
KAMYONCULARIMIZ 10 NUMARA YAĞ ALAMAMAKTA
Mahallede, çarşıda, işhanında, pazarda, sanayi sitesinde ekmeğini kazanabilmek için didinen esnafımız dükkan kirasını ödeyemez hale gelmiş, her mahallede kurulan büyük alışveriş mağazaları küçük esnafı yok etme noktasına getirmiştir. Nakliyeci esnafımız, kamyoncularımız artık 10 numara yağ bile alamamakta, yanık yağla tekerini döndürmeye çalışmaktadır.
Fakir fukara, garip guraba edebiyatıyla, en kahraman Rıdvan edalarıyla, yüce dinimizi de istismar ederek, hitap ettikleri kesimlerin oylarını kotaranlar, iktidarları döneminde bu kesimleri unutmuş, türedi zenginler, mutlu azınlıklar, imtiyazlı sınıflar, seçkinler zümresi oluşturmuştur.
Hükümet tasarruf artışını, tüketimi kısarak sağlamayı hedeflemektedir. Hükümetin bırakın refah artışından vatandaşa pay vermeyi, tasarruf tedbirleri yoluyla, vergi artışları ve zamlarla vatandaşın mevcut refahından bile pay almayı hedeflediği görülmektedir.
ZAMLAR YAĞMUR GİBİ MİLLETİMİZİN ÜSTÜNE YAĞMAKTA
Son aylarda elektrikten doğalgaza, benzinden mazota, telefondan sigaraya, alkol ürünlerinden otomobil vergilerine kadar yüksek oranlı zamlar milletimize yağmur gibi yağmıştır. Fakir vatandaşın evinde kullandığı mutfak tüpü 65-70 liraya kadar çıkmış, bulgurdan pirince, şekerden yağa kadar her şeye zam gelmiştir. Yılbaşından itibaren birçok vergi, resim, harç ve para cezaları da % 10,26 artacaktır.
Sağlık harcamalarındaki yüksek artışın önüne geçemeyen AKP Hükümeti uygulamaya koyduğu katılım paylarıyla bunun faturasını sigortalılar ve emekli, dul ve yetimlere çıkarmaktadır. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen tasarıya göre, Hükümet reçetelerde yer alan her bir kalem veya kutu ilaç için bir lira ilave katılım payı alınması konusunda düzenleme yapmaktadır.
Asgari ücretliler, işçiler, memurlar, emekliler ile dul ve yetimler daha maaşları artmadan, alacakları maaş zammından çok daha fazlasını ödemekle karşı karşıya bırakılmıştır.
GEÇİCİ MEVSİMLİK İŞÇİLER UZUN YILLAR DEVLETE HİZMET ETMELERİNE RAĞMEN KADROYA ALINMAMIŞLARDIR
Ülkemizde geçici ve mevsimlik işçilik adı altında da bir dram yaşanmaktadır. Yüz binlerce işçi devletin asli ve sürekli işlerini yapmalarına rağmen, yılın belli dönemlerinde işten çıkarılmaktadır. Üstelik hizmet akdi askıya alınan işçinin yeni dönemde işe çağrılıp çağrılmayacağı ise belirsizdir.
Geçici statüyle çalışan bir işçinin ne zaman işten çıkartılacağını ne zaman işe başlatılacağını, işe başlayıp, başlamayacağını bilemeden hayata tutunmaya çalışması son derece zordur. Bu şekilde çalışanların yaşadığı psikolojik baskıyı ve sıkıntıyı geçici işçi olarak çalışmayanların bilmesi mümkün değildir.
04/04/2007 tarihli 5620 sayılı Kanunla yaklaşık 220 bin geçici işçiye kadro verilmiştir.
Fakat, Kanun 2006 yılında en az 6 ay çalışanları kapsadığından, birçok geçici ve mevsimlik işçi bu kapsama girememiştir. 20 veya 25 yıldır bu kadroyu bekleyen işçiler yararlanamamıştır, tek suçları 2006 yılında 6 ay çalışmaması. Başta şeker fabrikalarında olmak üzere uzun yıllardır mevsimlik işçi olarak çalışanlar kadroya alınmamıştır.
Sayın Başbakan ‘geride kalan yaklaşık 20 bin geçici işçinin durumu bizleri üzmüştür' demişti. ‘Bu geçici işçi kardeşlerimizin sorununu çözmek inşallah yine bizlere nasip olur' demişti. Ancak bugüne kadar bu durum düzeltilmemiş, mağduriyet devam etmektedir.
KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA ÇALIŞAN İŞÇİLERE TAYİN HAKKI VERİLSİN
Çeşitli kamu kurum ve kuruluşunda hizmet akdi ile çalışan işçiler eş durumu ve sağlık sebepleri ya da başka nedenlerle bir kamu kuruluşundan diğerine naklen atanamamaktadır.
Bilindiği gibi halen işçilerin nakline ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. İşçiler bir kurumda çalışırken, nakil olmasa da ilk defa işe başlayanlar gibi fiilen başka kamu kurumunda işe başlayabilmekte ise de, bu durumda kıdem tazminatı ile ilgili sorunlar ortaya çıkmaktadır. Yargıtay işçilerin birikmiş kıdem tazminatlarının gittiği kamu kurumuna devredilebileceğine hükmetmiştir. Yargıtay'ın bu kararı bazı sorunları çözmüş olsa da hizmet akdi ile çalışılıyor olmasından kaynaklanan statü sorununa bağlı engelleri ortadan kaldırmamaktadır.
Kamuda çalışan memurlar ile sözleşmeli personelin kuruluşlar arasında nakilleri yapılmakta iken, hizmet akdi ile çalışan işçilerin kurumlar arasında tayin olmaması Anayasanın kanunu önünde eşitlik başlıklı 10'uncu maddesine aykırı olduğunda kuşku yoktur.
Yine Anayasanın 123.maddesindeki "İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir." hükmü memurlar için uygulanmakta, bir memur kurumlar arası geçiş yapabilmektedir. Ancak işçiler söz konusu olduğunda idarenin bütünlüğü göz ardı edilmekte ve işçiler kurumlar arası geçiş yapamamaktadırlar.
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan işçilerin eş durumu veya sağlık sebepleri ya da başka nedenlerle diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklen atanabilmesine imkan sağlanmalıdır
EtikHaber
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.