Recent Comments

Vekilimiz Kalaycı'nın 2012 yılı Bütçe Görüşmeleri Konuşmaları


Anayasamıza göre, Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü bulunmaktadır.

Ancak bugün itibariyle ülkemizde en önemli sorun işsizliktir, yoksulluktur, güvencesiz istihdam koşullarıdır, uzaklaşılan, piyasalaştırılan sosyal devlet anlayışıdır.

AKP döneminde işgücüne katılım oranı ve istihdam oranı azalırken, işsizlik oranı artmıştır.

2002 yılında %10,3 olan işsizlik oranı, 2010 yılında % 11,9’a yükselmiştir.

2009 yılında % 14’e yükselerek tarihi rekor kıran işsizlik oranında 2011 yılı aylık verilere göre azalma görülse de yıllık % 10,5 olacağı beklenmektedir. Kaldı ki Hükümetin 2012 yılı büyüme hedefinin % 4 gibi düşük olması, hatta OECD ve IMF’nin % 2’ye kadar inen tahminleri, önümüzdeki yıl ülkemizde işsizliğin önemli oranda artacağını göstermektedir.

TÜİK'in hesaplamalarında işsiz sayısına dâhil edilmeyen ancak iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar AKP döneminde % 100 artmış olup, bunlar dâhil edildiğinde çalışabilir durumdaki her 5 vatandaşımızdan 1’inin işsiz olduğu görülmektedir.

İşsizler, iş bulma ümidini kaybettikleri için işsiz olduklarını dahi beyan etmemektedirler. İş bulma ümidi olmayanların sayısı 2002 yılında 73 bin kişi iken, 2010 yılında 716 bin kişiye yükselmiştir. AKP döneminde iş bulma ümidi olmayanlar yaklaşık on kat artmıştır.

AKP Hükümetleri 9 yılda işsizliğe bir çözüm bulamamış olup, bunu da pişkince itiraf ederek, başarısızlığını ve beceriksizliğini ortaya koymuştur.

Türk gençliğinin işsizliği AKP zihniyetinin hiç umurunda değildir. AKP yetkilileri kendi çocuklarında ve çevrelerinde holding patronu olanları gördükçe, herkesi öyle zannetmektedir.

Değerli Milletvekilleri, YOKSULLUK, EMEKLİLER,

Sosyal devletin temel amacı herkese insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam düzeyini sağlamaktır.

Büyük Türk Hakanı Oğuz Kağan duasında şöyle demektedir: “Türk ülkesinde adaletten başka şey hüküm sürmesin… Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki, fakirlik suç sayılsın.” Sosyal devlet olmanın en özlü ifadesi böyle olabilir.

Ülkemiz maalesef adaletsiz uygulamaları ayyuka çıkan, Türk Milletini işsizliğe ve yoksulluğa mahkum eden bir iktidar tarafından 9 yıldır yönetilmektedir.

Sadece 5 milyonu aşan asgari ücretliler ile 10 milyon yakın emekliler ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, 9,5 milyona varan yeşil kartlıların, 4,5 milyonu aşan işsizin, 20 milyon civarında nüfusun geçinmeye çalıştığı tarım kesiminin gelir düzeyi, ülkemiz nüfusunun önemli bir kesiminin fakir olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Sosyal devlet, fakirliğe, açlığa muhtaç ettiği insanlara, gıda ve kömür dağıtmak değildir. AKP Hükümeti esasen çok hassas olunması gereken sosyal yardım konusunu istismar ederek bir siyasi rant hesabına dönüştürmüştür.

Emekli, dul ve yetimlerin tamamına yakını açlık sınırının altında aylık almaktadır. AKP Hükûmeti emeklilere hep umut vermiştir.

Ancak emeklileri sürekli aldatmış ve hayal kırıklığına uğratmıştır. Emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini vaat etmesine karşın, daha da adaletsiz hâle getirmiştir.

Emeklilere banka promosyonu verileceği söylenmiş ancak bu söz de boş çıkmıştır.

Geçmişte intibak yasasını çıkarma sözü verilmiş, ancak altından kalkamadık gerekçesiyle rafa kaldırılmış, Haziran 2011 genel seçimleri sürecinde tekrar intibak düzenlemesinin yapılacağı sözü verilmiş, son günlerde yine umutlandırılmış, ancak bunun da 2013 yılına ertelendiği açıklanmıştır. 

AKP samimi değildir. Emeklilik şartlarını ağırlaştıran, emeklilik yaşını 65 yaşa yükselten, emekli aylıklarının refah payını düşüren, 2008 yılından sonraki hizmetler için bugünkü aylıkların yarısı kadar emekli aylığı bağlanmasını öngören ve bu kanunu çıkaran AKP’dir. Bu düzenlemeden dolayı gelecek yıllarda eski ve yeni emeklilerin aylıkları arasında uçurum oluşacağı açıktır.

Türkiye küresel ekonomik krize rağmen büyümede rekor kırmış. Çin olmasa birinci olacakmış. Maaşallah! Maaşallah!

Artık bu saatten sonra da asgari ücretli, emekli, alt gelir düzeyinde yaşamını sürdüren işçi ve memur birazcık büyümeden nasipleniversinler canım.

Ama ne gezer. 2012 bütçesi rakamları da emekli, dul ve yetim aylıklarında herhangi bir iyileşmeyi öngörmemektedir.

AKP yetkilileri emekli maaşlarını artırmakla övünebilmektedir. 6. Basamak Çiftçi Bağ-kurlu kaç lira emekli aylığı alıyor 560 TL, esnaf Bağ-kurlu kaç lira emekli aylığı alıyor 731 TL, SSK emeklisi kaç lira emekli aylığı alıyor ortalama 885 TL, bu rakamlar övünülecek rakamlar mı Allah aşkına? Hepsi açlık sınırının altında.

Hani Türkiye zenginleşmişti, hani kişi başına 10 bin dolar gelir,

Hep sıcak para tacirlerine, tefecilere, rantiyecilere vereceğinize biraz da çalışana, emekliye, esnafa, çiftçiye de büyümeden payını verin. Bu kadar cimri olmayın.

Değerli Milletvekilleri, ASGARİ ÜCRET-TAŞERON İŞÇİLERİ,

Ücretlerde “sefalet” düzeyi devam etmektedir. Bugünkü asgari ücret ile çalışanların zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde bile olsa, karşılaması mümkün değildir.

Zaten düşük belirlenen asgari ücretten bir de bir de vergi, prim gibi kesinti yapılmaktadır. Böylece asgari ücret, tespit edildiği andan itibaren yetersiz, çelişkili ve tutarsız olmaktadır.

Asgari ücret, çalışanlara insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayabilecek düzeyde olmalıdır. İşçiye ödenen net asgari ücret, mutlaka açlık sınırının üzerinde olmalıdır. Ücretlilerin vergi yükü de azaltılmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak hazırladığımız “31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”ni bugün TBMM’ne sunuyoruz.

Bu Kanun Teklifi ile, asgari ücretten gelir vergisi alınmaması, bütün çalışanların ücret gelirlerinin asgari ücret kadar kısmının vergi dışı bırakılması ve ücretlilerin vergi yükünün hafifletilmesi amaçlanmaktadır.

Bu Teklifin bir an önce yasalaşması için desteklerinizi bekliyoruz.

Türkiye’nin dört bir yanında yüz binlerce işçi, iş güvencesinden yoksun biçimde, ağır çalışma koşullarında, hakları ihlal edilerek, sendikasız, asgari ücretle, taşeron şirketler vasıtasıyla çalıştırılmaktadır.

İnsan onuruna yaraşır, düzgün işlerin sunulması esas olması gerekirken, evrensel normlardan uzak kalarak, kar mantığıyla, fazla çalıştırılan, ancak karşılığı ödenmeyen, bir nevi kölelik sistemini andıran taşeronlaşma kabul edilemez bir durumdur.

“Kamuda 426 bin, özel sektörde de 420 bin taşeron işçi var. taşeronluk kölelik gibi. Bu kabul edilemez. bunu Çalışma Bakanı olarak söylüyorum” diyor Sayın Bakan.

O halde, bu kölelerin efendisi de siz mi oluyorsunuz?. "Tüccar siyasetçi" kavramını Türkiye gündemine yerleştiren AKP Hükümetinin Köleleştirmeden sorumlu Bakanı?

AKP, ortaçağ zihniyetini hortlatmış, taşeronlaşmayı politikasının esası olarak uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamıştır.

Taşeron müteahhitlerce işe alınacak işçilerin tamamı AKP'li siyasetçilerin referanslarıyla işe alınmaktadır, aksi hâlde firmanın ihalesi iptal edilmektedir.

İşsizliğin olumsuzluğunu fırsata çevirenler tarafından oluşturulan bu sömürü düzeninde, taşeron şirket işçileri işten çıkarma tehdidiyle AKP’ye oy vermeye zorlanmakta, AKP’nin siyasi mitinglerinin kadrolu elemanı haline getirilmektedir.

Bir taşeron kardeşimiz “halkın geneline hitap edin zengine değil, kimileri alsın başlarını gitsin yarım gün çalışsın, kimileri sürüne sürüne günde 12 saat çalışsın aybaşı 650 tl alsın Devletin Başındaki İnsalara Sesleniyorum Bu Haksızlığa Son Verilsin Bunca İnsanın Vebali Çok Ama Çok Ağır” diyor.

Değerli Milletvekilleri,4/C’LİLER

Kamuda üvey evlat muamelesine tabi tutulan bir başka çalışan kesim de 4/C lilerdir.

657 sayılı Kanunun 4/c maddesi kapsamında yapılan atama işlemi hakla, hukukla ve insafla bağdaşmamaktadır.

AKP hükümetinin “bunlar ortada kalmışken 4/c kadrolarına atadık” açıklaması pişkinliktir. Zira ortada bırakan da AKP Hükümeti’nin kendisidir.

Ayrıca, AKP’nin köle çalıştırma anlayışı burada da tezahür etmektedir. Demek istiyorlar ki 4/C lileri işe aldık, istediğimiz parayı veririz, istediğimiz gibi çalıştırırız, istediğimizi yaparız. Anlayış bu

4/C’liler mağdur edilmektedir. Aynı işi yapan emsallerinin aldığı mali ve sosyal hakları alamamaktadır. Diğer sözleşmelilerden alınmayan sözleşme damga vergisi dahi 4/C’lerden alınmaktadır. Almayın mazlumun ahını çıkar aheste aheste.

Değerli Milletvekilleri, GEÇİCİ VE MEVSİMLİK İŞÇİLER

AKP’nin eşitliğe sığmayan adaletsiz uygulamalarının haddi hesabı yoktur. 2007 ve 2011 seçimlerinin hemen arefesinde siyasi rant hesabıyla geçici işçiler ve sözleşmelilerin kadroya alınması ile ilgili kanunlar çıkarılmıştır.

04/04/2007 tarihli 5620 sayılı Kanunla yaklaşık 220 bin geçici işçiye kadro verilmiştir.

Fakat, Kanun 2006 yılında en az 6 ay çalışanları kapsadığından, birçok geçici ve mevsimlik işçi bu kapsama girememiştir. 20 veya 25 yıldır bu kadroyu bekleyen işçiler yararlanamamıştır, tek suçları 2006 yılında 6 ay çalışmaması. Başta şeker fabrikalarında olmak üzere uzun yıllardır mevsimlik işçi olarak çalışanlar kadroya alınmamıştır.

Bu kanunun mağduru bir işçimiz “öyle falan yılda 6 ay çalışan diye bir kaide olmaz, hiç bir ülkede böyle bir şey olmaz, vicdanlarda kabul etmez, bunu hangi insan hakları beyannamesine sığdırdınız, yeri geldimi biz insanları severiz yaratandan ötürü diyorsunuz yaratan insanları eşit yaratmiş ama siz eşit davranmıyorsunuz. adil olun hak Allahın ismidir unutmayın.” diyor.

Sayın Başbakanımız ‘geride kalan yaklaşık 20 bin geçici işçinin durumu bizleri üzmüştür’ demişti. ‘Bu geçici işçi kardeşlerimizin sorununu çözmek inşallah yine bizlere nasip olur’ demişti. Ancak bugüne kadar bu durum düzeltilmemiş, mağduriyet devam etmektedir.

Yine 12 Haziran 2011 seçimlerinden bir hafta önce çıkarılan 632 sayılı KHK ile 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi ile 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışanların memur kadrolarına atanması öngörülmüştür.

Yıllardır en temel insan hakkından dahi mahrum bırakılan, ailelerinden koparılan, güvencesiz bir geleceğe mahkûm edilen sözleşmeli personelle ilgili çağrılarımıza, seçim öncesi oy kaygıyla da olsa kulak vermiştir.

Ancak, 200 bin kişiye yakın sözleşmeli kadroya geçirilirken, başta belediyeler, özel idareleri ve üniversiteler olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşlarındaki sözleşmeliler ile kamu çalışanları içinde en mağduru olan 4/C çalışanları kadroya alınmamıştır.

AKPHükümeti, bu KHK ile de en iyi bildikleri şeyi, ayrımcılığı, adaletsizliği ve mağdur etmeyi yine başarmıştır.

Mademki; sözleşmeli personel uygulaması doğru değildir; o zaman neden tüm sözleşmeli personeli kadroya geçirmediniz ve ayrımcılık yaptınız?

Değerli Milletvekilleri, SENDİKALAŞMA

AKP döneminde sendikal örgütlülük zayıflamış, sendikalaşma oranı düşmüştür.

Özelleştirme, taşeronlaştırma, esnek istihdam, dar, yasakçı ve adeta sendikalaşmayı zorlaştıran, sendikal örgütlenmeyi zayıflatan politikaların yanı sıra, özel sektörde işverenlerin hukuka aykırı uygulamalarla işçilerin sendikalaşmasını engellemesi ve hükümetin buna göz yumması, Türkiye’de sendikal örgütlenmenin her geçen yıl erimesine yol açmaktadır.

OECD’nin son sendikalaşma verilerine göre Türkiye’nin durumu içler acısıdır. Türkiye yüzde 5.9’luk sendikalaşma oranıyla OECD ülkeleri arasında sonuncu durumdadır. OECD verilerine göre 2001 yılında yüzde 10 olan sendikalaşma oranı 2009’da 5.9’a gerilemiştir.

Sendikalar demokrasinin damarlarıdır. Sendikacılığın kan kaybetmesi demokrasimiz açısından da bir zaaftır.

Ne yazık ki ülkemizde insanların zulme isyan ruhu bastırılmış, hak arama duygusu köreltilmiş; evdeki bulgurdan olma riskiyle karşı karşıya bırakılmış, ölüm korkusuyla sıtmaya razı edilmiştir.

Toplumun örgütsüzleştirilmesi ve oluşturulan korku imparatorluğu neticesinde, AKP Hükümetinin yanlış politikalarına, adaletsiz ve ayrımcı uygulamalarına karşı gerekli tepkinin verilmemesinin adı da ekonomide istikrar olarak takdim edilebilmektedir.

Bugünlerde, krizle boğuşan Yunanistan’da sendikalaşma oranı yüzde 24, İtalya’da yüzde 35 olduğu dikkate alındığında, Türkiye’nin sendikalaşmayı önleyerek sözde istikrarlı bir ekonomi gerçekleştirmiş Ne kadar az sendika, o kadar çok istikrar!

Değerli Milletvekilleri, EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET

Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ücret sistemine ilişkin değişiklik getiren hususları 15 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girmektedir.

Yaklaşık 405 bin memurun maaşlarında artış yapılması ve 9 yıldır münferiden yapılan düzenlemelerle kontrolsüz bir şekilde gelişen ücret adaletsizliğinin hükümet tarafından farkına varılmış olması olumlu görülmekle birlikte, katılımcı bir şekilde hazırlanmayan bu KHK ile ücret sistemi sadeleştirmek yerine daha da karmaşık hale getirilmekte, maaş artışı ağırlıklı olarak üst kademeye yapılmakta, alt kademe ile üst kademe arasındaki ücret yelpazesini alt kademe aleyhine bozmaktadır. Çoğu memurun maaşında artış olmaması nedeniyle çalışma barışı olumsuz etkilenebilecektir. AKP yeni bir  “personel rejimi” ve “ücret rejimi” nin süratle hayata geçirileceğini taahhüt etmesine rağmen 9 yıldır bu yönde bir adım atmamıştır.  

Sırıstat Haber Merkezi
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.