Çarşamba Çayının kuzeyinde torosların eteklerinde, engebeli dağlardan oluşan, arazileri her üleşimde iyice parçalanmış, dağları ardıç ve meşe ağaçlarıyla kaplı Dutlu köyü benim köyüm.
Zeki Oğuz
“ Çarşamba Çayının kuzeyinde torosların eteklerinde, engebeli dağlardan oluşan, arazileri her üleşimde iyice parçalanmış, dağları ardıç ve meşe ağaçlarıyla kaplı Dutlu köyü benim köyüm.
Köyümün doğusunda Belkuyu, batısında Avdan vardır. Kuzeyi dalgalı sıra dağlarla çevrilidir. Güneyinde hemen çarşamba çayının kenarında Kuşça köyü vardır. Bozkır’a bağlı köyümde arazi şartları zorludur, geçim kıt kanaattir. Köylüm zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalışır…”
Halil İbrahim Örs yaşam öyküsünü anlattığı ve yakında yayınlanacak olan romanının girişinde köyü Dutlu’yu böyle anlatır.
Geçtiğimiz Pazar gezgin arkadaşlarla Dutlu köyündeydik. Köyü dolaştık, bol bol fotoğraf çektik, muhtar odasında oturup, muhtar ve yaşlı köylülerle sohbet ettik. Bir genç arkadaş soframızı kurdu, çaylarımızı verdi. Sohbet arasında öğrendik ki bize hizmet eden gençle birlikte sadece iki genç varmış köyde. Onlar da bahar ayları gelince büyük şehirlere gidiyorlarmış işçi olarak.
Yıllar önce de yolum düşmüştü Dutlu’ya. Avdan’a uğramış oradan bu küçük köye geçmiştik. Avdan susuzluktan kıvranıyordu. Arazide su bulup beldeye getirebilmek için didiniyorlardı. Dutlu’ya vardığımızda susuzluk derdinin fazlasıyla orda da olduğunu gördük.
Kadınlar, çocuklar bir çeşmenin başına toplanmış su sırası bekliyorlardı. Serçe parmağı kadar ancak akıyordu su. Öğrendik ki köylüler bu suyu hem içme suyu hem de çeşmenin önündeki bir ev içi büyüklüğündeki bahçelerini sulamada kullanıyorlarmış.
Muhtar odasında çaylarımızı yudumlarken muhtar Mustafa Arıcı’ya su sorununu halledip halletmediklerini soruyorum. Halledememişler. Umutvar oldukları birçok yere sonda vurdurmuşlar ama su çıkmamış.
Bütün evlere çeşme aldırdım, diyor muhtar, birde su bulabilse her şey halledilmiş olacak. Çok daraldıklarında İl Özel İdaresi tankerle su gönderiyormuş köye. Tam dökme su ve değirmen hikâyesi.
Dutlu, Konya’ya 95 km uzaklıkta. Avdan beldesine 3 km. Çok yoksul bir köy. Yalnız yaşlılar kalmış köyde. Zaten 25 hanede 90 kadar nüfusu var. Köyde yaşayan iki genç Şahin Deveci ile Recep Köylü bahar aylarında büyük şehirlere gidiyorlarmış çalışmaya. Köyde yedi öğrenci varmış ve taşıma usulüyle eğitim görüyorlarmış.
Köylüler sadece tarımdan sağlıyorlar geçimlerini. Arazi dağlık olunca ancak kendilerine yetecek kadar üretim yapabiliyorlar.
Geçmişte yoğun olarak küçükbaş hayvancılık varmış. Ormancıların yasakçı tutumları nedeniyle hayvancılık tamamıyla bitmiş. Oysa köyün arazisi küçükbaş hayvancılık için çok uygun. Ülke hayvancılığının köküne kibrit suyu ekenlerin kulakları çınlar mı bilmem.
Köylünün müftülükten bir ricaları var. Tam teşekküllü bir camileri ve imam kadrosu olmasına rağmen imamları yokmuş, köye bir imam ve caminin yanı başına bir gasil hane yapılmasını istiyorlar.
Öğleden sonra Mavi Boğaza inerek Kop projesiyle ilgili yapılan çalışmaları izledik ve fotoğrafladık.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.