1900'lü yılların başlarına kadar süregelen zaman içinde,kuruluştan bu yana maddi manevi bir yapı değişikliğinin oluştuğunu söylemek mümkün değildir. Ancak 1914 yılında ilan edilen seferberlik ve onu takip eden İstiklal Savaşı döneminde
köyümüzden 120 civarında genç insan askere alınmış, bunların çok azı, bir elin parmakları kadarı geri dönebilmiştir.
Bunun büyümeyi olumsuz etkilediği muhakkaktır. Zira 1900'lü yılların başında 1000 dolayında olan nüfus, bu yüzyılın ortalarında yine bu kadardır.
Cumhuriyetten önceki yıllarda bazı ailelerin Ege yöresine göç ettiklerini biliyoruz. Bazıları imam olarak,bazıları da daha rahat bir yaşam biçimi için bunu gerçekleştirmişlerdir. Ama asıl göç 1950'lerden sonra İstanbul ve Ankara'ya olmuştur. Bununla birlikte geleneksel tarla tarımının ve hayvancılığın yerini bahçe tarımının ve meyveciliğin alması 2000 yıllarına yaklaşırken yapıyı tamamen değiştirmiştir.
MEYRE - İSTANBULMeyre - İstanbul ilişkisinin çok eskilere dayandığını söyleyebiliriz. Somut bir başlangıç olayını tespit edemedik.
Ancak Bizans döneminde, bulunduğumuz yörenin İzorya adıyla, Bizans'ın önemli bir eyaleti olduğunu tarihçe
bölümünde belirtmeye çalışmıştık. Acaba temas da o döneme dayanıyor mu diye düşünmemek mümkün değil.
Biz daha belirgin olarak 1800'lü yılların ortalarından itibaren köyümüzden birçok kişinin seyyar meyve satıcısı
olarak gittiğini artık biliyoruz. Bu dönemde Veli Ağa olarak anılan Bayoğulları sülalesinden muhterem bir zat İstanbul'a
gitmiş, devrin yöneticileri ile iyi ilişkiler kurmuş, hatta saraya dahi yakın olmuştur. Kendisine İstanbul Halinin idaresi
verilmiştir.
O da köyümüzden, başta kendi yakınlarını götürmüş. Bu ortam da ayrıca birçok kişi gitmiştir. Başlıca iş,halden meyve alıp İstanbul sokaklarında satmaktır. Daha değişik şekillerde esnaflık da elbette yapılmış olabilir. Öğrenebildiklerimiz, Bey oğullarından Hacı Mehmet Ağa, Ali Efendi Ağa, Hacı İdris Oğullarından Bekir Ağa, Emir Hüseyin Oğullarından Ahmet Efendi, Mehmet Efendi, Ömer Efendi Oğullarından Mustafa Efendi, Abdullah Efendi'dir.
Bunlar ve benzeri gidenler hiçbir zaman orada yerleşmeyi düşünmemişler, edindikleri imkanlarla köylerinden tarla alarak
köydeki durumlarını güçlendirmişlerdir. 1950'li yıllara kadar gidenler bu geleneği sürdürmüşler, mevsimlik çalışmalar yapıp
köydeki geçimlerini kolaylaştırmak için bu gurbetçiliğe katlanmışlardır.
1950 yılından sonra gidenler yerleşme amacını da gütmüşlerdir. Böylece pek çok kişi yerleşmiş, köylerine ancak
sıla özlemini gidermek için gelir olmuşlardır. Köydeki hayatı kolaylaştırmak için katlanılan İstanbul gurbetçiliği, daha sonra orda tutunma, iş sahibi olabilme çabasına dönüşmüş. Bugün ise dış ülkelere ihracat yapan iş adamları konumuna gelebilenler olmuştur.
MEYRE - ANKARA
Meyre'den Ankara'ya ilk gelen kişi Hacı Osman Oğullarından Niyazi Çakır'dır. O Meyrelilerin saygıdeğer Niyazi Dayısıdır. 1923 yılında Ankara'da Cumhuriyet kurulmuş, yeni devletimiz her alanda kurumsallaşmaya başlamıştır. İşte bu dönemde Niyazi Dayı askerliğini Ankara'da yapmaktadır. Dönemin ileri gelenlerinden Recep Peker'in emir çavuşudur. Çakır gözlü, babayiğit, güvenilir bir insandır. Recep Peker'in dikkatini çeker. Onun telkini ile Ankara'da polis memuru olarak kalır. T.B.M.M. de görevlendirilir, yıl 1926'dır.
Bir yıl soma Niyazi Dayı'nın yönlendirmesiyle küçük kardeşi Bekir Çakır da Ankara'ya gelir. Şoförlük öğrenir.Recep Peker'in şoförü olur. Yine bu yıllarda (1927-1928) Niyazi Dayı'nın akrabası Ragıp Dayı (Ragıp Altınparmak) ve Şahin Ali lakabı ile anılan Ali Aslantaş gelirler. Her ikisi de polis olurlar. Ali Dayı Mecliste, Ragıp Dayı'da Cumhurbaşkanlığı köşkünde görevlendirilir. 1934 de yine Niyazi Dayı'nın eniştesi Ahmet Özkaya Ankara'ya gelir, polis olur, Mecliste görevlendirilir.
Böylece dönemin Meyreli gençleri Cumhuriyetimizin ilk polisleridir. Bu olay kendileri için ve köyümüz için onurdur.
1935-1936 yıllarında Karaşahin Oğullarından Şahin Mehmet Dayı, Karahasan oğullarından Hüseyin Kara,Samatzadelerden Hacı Dayı, Ömer Ağalardan Rıza Dayı Ankara'ya gelirler, devlet dairelerinde hizmetli olarak iş bulurlar.
Bundan sonra Ankara'ya göç de süreklilik kazanır. İlk gelenler memur ve hizmetli daha soma gelenler ise esnaf ve
ticaretçidirler.Meyre - İstanbul, Meyre - Ankara artık beraber anılır,beraber yaşanır haldedir. Bu büyük kentlerde Meyre kökenli yüzlerce aile yerleşmiş durumdadır.
köyümüzden 120 civarında genç insan askere alınmış, bunların çok azı, bir elin parmakları kadarı geri dönebilmiştir.
Bunun büyümeyi olumsuz etkilediği muhakkaktır. Zira 1900'lü yılların başında 1000 dolayında olan nüfus, bu yüzyılın ortalarında yine bu kadardır.
Cumhuriyetten önceki yıllarda bazı ailelerin Ege yöresine göç ettiklerini biliyoruz. Bazıları imam olarak,bazıları da daha rahat bir yaşam biçimi için bunu gerçekleştirmişlerdir. Ama asıl göç 1950'lerden sonra İstanbul ve Ankara'ya olmuştur. Bununla birlikte geleneksel tarla tarımının ve hayvancılığın yerini bahçe tarımının ve meyveciliğin alması 2000 yıllarına yaklaşırken yapıyı tamamen değiştirmiştir.
MEYRE - İSTANBULMeyre - İstanbul ilişkisinin çok eskilere dayandığını söyleyebiliriz. Somut bir başlangıç olayını tespit edemedik.
Ancak Bizans döneminde, bulunduğumuz yörenin İzorya adıyla, Bizans'ın önemli bir eyaleti olduğunu tarihçe
bölümünde belirtmeye çalışmıştık. Acaba temas da o döneme dayanıyor mu diye düşünmemek mümkün değil.
Biz daha belirgin olarak 1800'lü yılların ortalarından itibaren köyümüzden birçok kişinin seyyar meyve satıcısı
olarak gittiğini artık biliyoruz. Bu dönemde Veli Ağa olarak anılan Bayoğulları sülalesinden muhterem bir zat İstanbul'a
gitmiş, devrin yöneticileri ile iyi ilişkiler kurmuş, hatta saraya dahi yakın olmuştur. Kendisine İstanbul Halinin idaresi
verilmiştir.
O da köyümüzden, başta kendi yakınlarını götürmüş. Bu ortam da ayrıca birçok kişi gitmiştir. Başlıca iş,halden meyve alıp İstanbul sokaklarında satmaktır. Daha değişik şekillerde esnaflık da elbette yapılmış olabilir. Öğrenebildiklerimiz, Bey oğullarından Hacı Mehmet Ağa, Ali Efendi Ağa, Hacı İdris Oğullarından Bekir Ağa, Emir Hüseyin Oğullarından Ahmet Efendi, Mehmet Efendi, Ömer Efendi Oğullarından Mustafa Efendi, Abdullah Efendi'dir.
Bunlar ve benzeri gidenler hiçbir zaman orada yerleşmeyi düşünmemişler, edindikleri imkanlarla köylerinden tarla alarak
köydeki durumlarını güçlendirmişlerdir. 1950'li yıllara kadar gidenler bu geleneği sürdürmüşler, mevsimlik çalışmalar yapıp
köydeki geçimlerini kolaylaştırmak için bu gurbetçiliğe katlanmışlardır.
1950 yılından sonra gidenler yerleşme amacını da gütmüşlerdir. Böylece pek çok kişi yerleşmiş, köylerine ancak
sıla özlemini gidermek için gelir olmuşlardır. Köydeki hayatı kolaylaştırmak için katlanılan İstanbul gurbetçiliği, daha sonra orda tutunma, iş sahibi olabilme çabasına dönüşmüş. Bugün ise dış ülkelere ihracat yapan iş adamları konumuna gelebilenler olmuştur.
MEYRE - ANKARA
Meyre'den Ankara'ya ilk gelen kişi Hacı Osman Oğullarından Niyazi Çakır'dır. O Meyrelilerin saygıdeğer Niyazi Dayısıdır. 1923 yılında Ankara'da Cumhuriyet kurulmuş, yeni devletimiz her alanda kurumsallaşmaya başlamıştır. İşte bu dönemde Niyazi Dayı askerliğini Ankara'da yapmaktadır. Dönemin ileri gelenlerinden Recep Peker'in emir çavuşudur. Çakır gözlü, babayiğit, güvenilir bir insandır. Recep Peker'in dikkatini çeker. Onun telkini ile Ankara'da polis memuru olarak kalır. T.B.M.M. de görevlendirilir, yıl 1926'dır.
Bir yıl soma Niyazi Dayı'nın yönlendirmesiyle küçük kardeşi Bekir Çakır da Ankara'ya gelir. Şoförlük öğrenir.Recep Peker'in şoförü olur. Yine bu yıllarda (1927-1928) Niyazi Dayı'nın akrabası Ragıp Dayı (Ragıp Altınparmak) ve Şahin Ali lakabı ile anılan Ali Aslantaş gelirler. Her ikisi de polis olurlar. Ali Dayı Mecliste, Ragıp Dayı'da Cumhurbaşkanlığı köşkünde görevlendirilir. 1934 de yine Niyazi Dayı'nın eniştesi Ahmet Özkaya Ankara'ya gelir, polis olur, Mecliste görevlendirilir.
Böylece dönemin Meyreli gençleri Cumhuriyetimizin ilk polisleridir. Bu olay kendileri için ve köyümüz için onurdur.
1935-1936 yıllarında Karaşahin Oğullarından Şahin Mehmet Dayı, Karahasan oğullarından Hüseyin Kara,Samatzadelerden Hacı Dayı, Ömer Ağalardan Rıza Dayı Ankara'ya gelirler, devlet dairelerinde hizmetli olarak iş bulurlar.
Bundan sonra Ankara'ya göç de süreklilik kazanır. İlk gelenler memur ve hizmetli daha soma gelenler ise esnaf ve
ticaretçidirler.Meyre - İstanbul, Meyre - Ankara artık beraber anılır,beraber yaşanır haldedir. Bu büyük kentlerde Meyre kökenli yüzlerce aile yerleşmiş durumdadır.
Meyre Köyü Notları/Hüseyin Çetin
Meyre com Ali Rıza Özaslan
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.