Bozkır İHL’nin kurucu müdürü. Mezunların gönlünde taht kurmuş muhterem bir insan. Köylerde zeki çocukların hebâ olup gitmemesi için köy köy gezip bunları okula kaydettiren ve okul binasının yapılması için gecesini gündüzüne katan fedâkar insan. Mum misali kendini öğrencilerine adayan bir ilim adamı. Her ne dersek diyelim ismi söylenince mezunlar kadar Bozkırlının da saygı duyduğu değerli bir insan. İsmi Bozkır İHL verilebilecek kadar saygı değer bir insan. Bahsettiğim kişinin Abdülkerim Durmaz hocamız olduğunu tahmin etmişsinizdir.
Bir gün Karatay Rehberlik Araştırma Merkezi’nde odamda çalışırken biri gelip “M. Emin Karabacak’la görüşmek istiyorum” dedi. Benimle görüşmek isteyenler genelde rehabilitasyonculardır ve“Özel Eğitim Bölüm Başkanı’yla görüşmek istiyorum” derler. Şimdi benimle görüşmek isteyen ismimi söyleyerek talepte bulunuyordu. İçeri buyur ettik birde baktık ki karşımızda Abdülkerim Durmaz hocam. Sevinç ile mahcubiyeti bir arada yaşadık.
Sevindik; çünkü Bozkır İHL’nin kurucu müdürü, gönlümüzde taht kurmuş o değerli insan, bizim ayağımıza kadar gelip bizleri ziyaret ediyordu.
Mahcuptuk; o büyük insan, ayağımıza kadar gelip bizi ziyaret ediyordu. Ne söylesek mahcubiyetimizi ifade demezdik. Söylenmesi gereken bir söz varsa o da Abdülkerim Durmaz hocamın büyük insan olmasıdır.
Düşünün; iş yoğunluğu ve zaman yokluğu bahanesiyle normal zamanlarda eş ve dosta gitmek bir yana bayramlarda, düğünlerde, hasta ve cenazelerde dahi gidemez olduk. Oysa bu değerli hocamız Bozkır Postası’nın yazarlarından birinin kendi öğrencisi olduğunu duyduktan sonra bizi ziyarete geliyordu.
Hoş bir sohbette o kadar güzel bilgiler verdi ki hocamın anlattıklarını burada yazmaya kalksak buna, ne zamanımız ne de köşemiz yeter. Hocamın anlattıkları aslında tam bir kitaplıktır.
Abdülkerim Durmaz hocam gittikten sonra aklıma şu geldi: Üçüncü kitap hazırlığını da yaparken bir şeyde çok geç kaldığımı fark ettim. Rahmetli babam köyümüzde imamlık yaparken sohbetlerini o kadar güzel hikâyelerle süslerdi ki tam benim üçüncü kitabımda bahsetmek istediğim eğitimle ilgili hikâyelerdir. O zamanları bende yazarlık düşüncesi olmadığı için birçoğunu unuttuk. Aklımızda kalanları da “Bayramlık İstemeyen Çocuklar” kitabımda kullandım. Oysa şimdi bunları yazacak imkânım var; bu seferde fakat rahmetli babam yok.
Pişmanlığımı Bozkır İHL mezunlarının da yaşamamasını istiyorum. Bozkır İHL’nin açılmasından tutun da binasının ve pansiyonunun yapılmasına kadar geçen süreçte yaşananları Abdülkerim Durmaz, Mehmet Kaplan, Osman Güleç gibi değerli hocalarımızdan ve Mehmet Özakan abi gibi değerli insanların bilgilerinden faydalanılarak “Bozkırda Bir Okul: Bozkır İHL” adlı bir hatıralar kitabı çıkartılabilir. Hem bizim gibi mezunlar için hem de Bozkır İHL’ye emeği geçenlere bir jest yapılmış olur. Allah herkese geçinden ve hayırlı ömürler nasip etsin. Yukarıdaki insanlardan biri vefât ettiğini düşündüğünüz zaman böyle bir çalışma her zaman eksik kalacaktır.
Bozkır İHL mezunlarının aralarındaki gönül bağlarını daha da güçlendirmek için BİMDER’in (Bozkır İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği) kurulmasında emeği geçen tüm arkadaşlara mezunlar adına teşekkür ederim.
Bir gün Karatay Rehberlik Araştırma Merkezi’nde odamda çalışırken biri gelip “M. Emin Karabacak’la görüşmek istiyorum” dedi. Benimle görüşmek isteyenler genelde rehabilitasyonculardır ve“Özel Eğitim Bölüm Başkanı’yla görüşmek istiyorum” derler. Şimdi benimle görüşmek isteyen ismimi söyleyerek talepte bulunuyordu. İçeri buyur ettik birde baktık ki karşımızda Abdülkerim Durmaz hocam. Sevinç ile mahcubiyeti bir arada yaşadık.
Sevindik; çünkü Bozkır İHL’nin kurucu müdürü, gönlümüzde taht kurmuş o değerli insan, bizim ayağımıza kadar gelip bizleri ziyaret ediyordu.
Mahcuptuk; o büyük insan, ayağımıza kadar gelip bizi ziyaret ediyordu. Ne söylesek mahcubiyetimizi ifade demezdik. Söylenmesi gereken bir söz varsa o da Abdülkerim Durmaz hocamın büyük insan olmasıdır.
Düşünün; iş yoğunluğu ve zaman yokluğu bahanesiyle normal zamanlarda eş ve dosta gitmek bir yana bayramlarda, düğünlerde, hasta ve cenazelerde dahi gidemez olduk. Oysa bu değerli hocamız Bozkır Postası’nın yazarlarından birinin kendi öğrencisi olduğunu duyduktan sonra bizi ziyarete geliyordu.
Hoş bir sohbette o kadar güzel bilgiler verdi ki hocamın anlattıklarını burada yazmaya kalksak buna, ne zamanımız ne de köşemiz yeter. Hocamın anlattıkları aslında tam bir kitaplıktır.
Abdülkerim Durmaz hocam gittikten sonra aklıma şu geldi: Üçüncü kitap hazırlığını da yaparken bir şeyde çok geç kaldığımı fark ettim. Rahmetli babam köyümüzde imamlık yaparken sohbetlerini o kadar güzel hikâyelerle süslerdi ki tam benim üçüncü kitabımda bahsetmek istediğim eğitimle ilgili hikâyelerdir. O zamanları bende yazarlık düşüncesi olmadığı için birçoğunu unuttuk. Aklımızda kalanları da “Bayramlık İstemeyen Çocuklar” kitabımda kullandım. Oysa şimdi bunları yazacak imkânım var; bu seferde fakat rahmetli babam yok.
Pişmanlığımı Bozkır İHL mezunlarının da yaşamamasını istiyorum. Bozkır İHL’nin açılmasından tutun da binasının ve pansiyonunun yapılmasına kadar geçen süreçte yaşananları Abdülkerim Durmaz, Mehmet Kaplan, Osman Güleç gibi değerli hocalarımızdan ve Mehmet Özakan abi gibi değerli insanların bilgilerinden faydalanılarak “Bozkırda Bir Okul: Bozkır İHL” adlı bir hatıralar kitabı çıkartılabilir. Hem bizim gibi mezunlar için hem de Bozkır İHL’ye emeği geçenlere bir jest yapılmış olur. Allah herkese geçinden ve hayırlı ömürler nasip etsin. Yukarıdaki insanlardan biri vefât ettiğini düşündüğünüz zaman böyle bir çalışma her zaman eksik kalacaktır.
Bozkır İHL mezunlarının aralarındaki gönül bağlarını daha da güçlendirmek için BİMDER’in (Bozkır İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği) kurulmasında emeği geçen tüm arkadaşlara mezunlar adına teşekkür ederim.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.