TAŞERON İŞÇİLERİ GÜVENCEDEN YOKSUN KÖLE ZİHNİYETİYLE ÇALIŞTIRILMAKTADIR Ülkemizde gerek kamu kesiminde gerekse özel kesimde sendikalaşma oranları ve sendikalı işçi sayıları giderek gerilemektedir. Bu ise çalışma hayatında, toplu iş hukukundan bireysel iş hukukuna ve taşeronlaşmaya giden bir süreci desteklemektedir. AKP döneminde kamuda kadrolu işçi istihdamı azalırken güvenceli istihdam biçimleri yok edilmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının verdiği bilgilere göre kamuda 426 bin taşeron işçisi çalışmaktadır. Temizlikten güvenliğe, iş makinesi operatörlüğünden mühendise, büro işlerinden acil servislere, ameliyathanelere varıncaya kadar her işte taşeron işçisi çalıştırılır hâle gelmiştir. İnsan onuruna yaraşır düzgün işlerin sunulması esas olması gerekirken evrensel normlardan uzak kalarak kâr mantığıyla fazla çalıştırılan ancak karşılığı ödenmeyen bir nevi kölelik sistemini andıran taşeronlaşma kabul edilemez bir durumdur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı "Kamuda 426 bin, özel sektörde de 420 bin taşeron işçi var. Taşeronluk kölelik gibi. Bu kabul edilemez, bunu Bakan olarak söylüyorum." diyor. Sormak lazım, o hâlde bu kölelerin efendisi kimdir? "Tüccar siyasetçi" kavramını Türkiye gündemine yerleştiren AKP Hükûmeti değil midir? AKP Hükûmeti, Orta Çağ zihniyetini hortlatmış, taşeronlaşmayı politikasının esası olarak uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamasını becermiştir. Taşeron müteahhitlerce işe alınacak işçilerin tamamı, AKP'li siyasetçilerin referanslarıyla işe alınmaktadır. Aksi hâlde, firmanın ihalesi iptal edilmekte, o firmaya ihale verilmemektedir. İşsizliğin olumsuzluğunu fırsata çevirenler tarafından oluşturulan bu sömürü düzeninde, taşeron şirket işçileri "işten çıkarılma" tehdidiyle AKP'ye oy vermeye zorlanmakta, AKP'nin siyasi mitinglerinin kadrolu elemanı hâline getirilmektedir. Bir taşeron işçi kardeşimiz diyor ki: "Halkın geneline hitap edin, zengine değil. Kimileri alsın başlarını gitsin yarım gün çalışsın, kimileri sürüne sürüne günde on iki saat çalışsın, aybaşı 701 lira alsın. Devletin başındaki insanlara sesleniyorum: Bu haksızlığa son verilsin, bunca insanın vebali çok ama çok ağır." Mutlaka sizler de şahit oluyorsunuzdur birçok taşeron işçisinden şöylesi şikâyetler de almaktayız, banka hesabına asgari ücret yatırılmakta, ancak müteahhitlerce kendilerinden ekstra 50 lira, 100 lira para istendiği ifade edilmektedir. Tabii, bu denetimsiz ortamda bunların hepsi olabilir, yaşanabilir. Dolayısıyla, asgari ücretin bile çok altında ücret almak durumunda kalıyor taşeron işçileri. Taşeron işçileri insanca çalışma koşullarından uzak, iş güvencesi olmadan sendikasız, izin hakkı ve fazla mesai verilmeden günde on iki saati bulan sürelerde köle gibi çalıştırılmaktadır. Taşeron işçiler, tabiri caiz ise, sesi kısılmış, elleri kolları bağlanmış, komutla hareket eden bireyler hâline getirilmiştir, işten atılma korkusuyla seslerini çıkaramamaktadırlar, her sözleşme dönemi sonunda yeniden sözleşme imzalamama korkusu yaşıyorlar, işten çıkarılanlara ihbar ve kıdem tazminatı verilmiyor, maaşlarını da düzenli alamıyorlar. KONYADA KREDİ VE YURTLAR KURUMUNDA ÇALIŞAN 220 TAŞERON İŞÇİSİNİN İŞLERİ ELLERİNDEN ALINMIŞTIR Bunun son örneğini Konya'da yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Kredi ve Yurtlar Kurumunun Konya merkez ve ilçelerindeki yurtlarda taşeron işçisi olarak çalışan 220 kişinin işleri ellerinden alınmıştır, hepsi kış gününde sokağa bırakılmıştır. Sebebi müteahhidin değişmesi ve yeni müteahhidin de yıllardır çalışan bu işçileri kıdem tazminatı ödememe korkusuyla işlerinden etmiştir, yerlerine yeni taşeron işçileri almıştır. Bu 220 taşeron işçisi kardeşimiz hepsi bir ev geçindirmekte, çoluğuna çocuğuna bakmaktadır ama maalesef bunlara sahip çıkan olmamış, Hükûmet, Çalışma Bakanlığı bunları seyretmektedir, herhangi bir çaba göstermemektedir. İşsizliği fırsata dönüştürerek siyasi rant hesabıyla yeni taşeron işçilerini işe alan AKP Hükûmeti onların sorunları karşısında olup biteni seyretmekten başka bir şey yapmamaktadır. Her geçen gün sorunları daha da artan taşeron işçilerine Hükûmet bir an önce sahip çıkmalı, çalışma şartları ve ücretleri iyileştirilmelidir. Devletin asli ve sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron işçileri mutlaka kadrolara atanmalıdır. TAŞERON İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNAT HAKLARI ZAYİ EDİLİYOR Öte yandan taşeron şirketlerde yıllarca çalışan işçilerin sendikal haklarının bulunmadığı, kıdem tazminatlarının girdi-çıktı yöntemiyle zayi edildiği bilinmektedir. Bu uygulama Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal bir hukuk devleti olduğuna dair Anayasa hükmüne açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca, ihale yöntemiyle yapılan bu tür hizmet alımlarında da çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. İhaleye giren şirketler ihaleyi kazanabilmek için en uygun teklifi sunmak amacıyla fiyatları kırmaktadır. Bunun sonucu olarak da ihaleyi kazandıklarında ya çalıştırdıkları personelin haklarından kesintiye gitmekte, bir kısım yöntemlerle kanuna karşı hile yöntemlerine başvurmakta ve yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmekten imtina etmekte, daha doğrusu yerine getirmemektedir. Son olarak da, bir kısım şirketler aldıkları ihaleden zarar ettikleri için işi bırakmak zorunda kalmaktadır. Bu durumda ülke ekonomisi zarara uğramakta, hizmetlerin aksaması sonucu doğmaktadır. Hükûmet bu taşeron istihdamının mahzurlarını ayıklamak bir yana kamu 13 |
görevlileri ihaleyi alan şirkete çeşitli fiilî yöntemlerle müdahale ederek şirkete çalıştıracağı personeli seçme hakkı tanımamakta, çalışacak personeli bizatihi tespit etmektedir. Bu uygulama başta milletvekillerimiz olmak üzere tüm kamuoyunun malumu olup eşitlik, tarafsızlık ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. O nedenle, gerekçemizde de belirttiğimiz gibi bu konuda Meclis araştırması açılması için desteklerinizi bekliyoruz. ÜLKEMİZDE GEÇİCİ VE MEVSİMLİK İŞÇİLİK ADI ALTINDA DA BİR DRAM YAŞANMAKTADIR. Ülkemizde "geçici ve mevsimlik işçilik" adı altında da bir dram yaşanmaktadır. 10 binlerce işçi devletin asli ve sürekli işlerini yapmalarına rağmen yılın belli dönemlerinde işten çıkarılmaktadır. Üstelik hizmet akdi askıya alınan işçinin yeni dönemde çağrılıp çağrılmayacağı ise belirsizdir. Geçici statüyle çalışan bir işçinin ne zaman işten çıkarılacağını ve ne zaman işe başlatılacağını, işe başlayıp başlamayacağını bilemeden hayata tutunmaya çalışması son derece zordur. Bu şekilde çalışanların yaşadığı psikolojik baskıyı ve sıkıntıyı geçici işçi olarak çalışmayanların bilmesi mümkün değildir. AKP'nin eşitliğe sığmayan adaletsiz uygulamalarının her konuda örnekleri vardır. Bu konuda da 2007 seçimlerinin hemen arifesinde siyasi rant hesabıyla geçici işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili çıkarılan 4/4/2007 tarihli 5620 sayılı Kanun'la yaklaşık 220 bin geçici işçiye kadro verilmiştir. Fakat Kanun 2006 yılında en az altı ay çalışanları kapsadığından birçok geçici ve mevsimlik işçi bu kapsama girememiştir. Yirmi veya yirmi beş yıldır bu kadroyu bekleyen işçiler yararlanamamıştır. Tek suçları 2006 yılında altı ay çalışmaması. Başta çay ve şeker fabrikalarının olmak üzere uzun yıllardır mevsimlik işçi olarak çalışanlar kadroya alınmamıştır. Sayın Başbakan "Geride kalan yaklaşık 20 bin geçici işçinin durumu bizleri üzmüştür. İnşallah, bunları kadroya almak bizlere nasip olur." demiştir ancak bugüne kadar da bu durum düzeltilmemiş, mağduriyet hâlen devam etmektedir. |
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.