Geçtiğimiz hafta Belediye başkanımızın sağlık konusunda ki feryadını manşetten vermiştik. Başkanımız sağlık çalışanlarının zor şartlarını anlatmış, personel yetersizliği gerekçesiyle uzun nöbetler ve eksiklikler yüzünden, personelin durumundan bahsetmişti. Sağlık konusundaki sıkıntılardan ve eksikliklerden yakınmıştı. Bir nevi Bozkır’ın üvey evlat muamelesi görmesine feryat etmişti. Bu haberin amacının farkına bile varamayanlar oldu. Amaç bağcıyı dövmek değil üzüm yemekti, ama aklını siyasetle bozmuş bazı kişiler, böyle bir konuda bile işi siyasete dökmekten geri kalmadılar. Bağcıyı dövmek için fırsat bildiler. Oysa o haberin altına binlerce yorum gelmeliydi ve sağlık konusunda Ankara’nın harekete geçmesini sağlamalıydı yorumlar. Ama sağlık konusunda bile bir araya gelip toplu ses veremedi Bozkır.
Sağlık konusu şakaya gelmez, siyaset dinlemez ve giden bir canın hesabını kimse veremez. Kaderci bir millet olduğumuzdan kenara çekilip, ömrü bu kadarmış ne yapsak boşuna deyip geçebilirsiniz, ama biz geçemeyiz. Takdiri İlahi deyip geçmek, vicdanları rahatlatmaz. Başka milletler aya nasıl çıkarız hesabı yaparken, bizim hâlâ sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor olmamız milletçe ayıbımız olmalıdır. Bu sorun bugün ortaya çıkmadı, dün de vardı yarın da olacak gibi görünüyor. Olaya siyasi yaklaşımda bulunanları hayretle ve esefle izliyorum ve kınıyorum.
Seydişehir’e verilen, yeni ve son sistemli dört sedyeli ambulansı görüp “bize neden verilmiyor?” diye haykırmayan insanları görünce şaşırıyorum. Haykıranlara ise siyasi yorumlar yaparak susturmaya çalışanlara da şaşırıyorum. Biz merkeze en uzak ilçelerden birisiyiz ve ihtiyacımız olan tam donanımlı ambulansın elimizin altında hazır olmasını istemek, en doğal hakkımız değilmi? Kimse bu konuda bir girişimde bulunmayıp sessizliğini korurken, gazete olarak ve bir yazar olarak bu konuda çırpınmak, haykırmak, eksikliği göstermek suç mu?
Bu gün biz bu konuları yazarken, bize siyasi sataşmalarda bulunanlara o ambulans yada sağlık hizmeti lazım olursa ne yapacaklar? Sevdiği bir insanın çaresizce ölümü beklediğini görünce, acaba yaptıkları haksızlıklar akıllarına gelecek mi? Personel yetersizliği, araç yetersizliği gibi bahanelerle hastayı bekletmek zorunda kalan sağlık çalışanının, doktorun ızdırabınıda anlamanızı, empati kurmanızı rica ediyorum. Amacımız hem çalışanların şartlarının iyileşmesini sağlamak hemde hastaların ve yakınlarının çaresizliğini dile getirip yetkilileri hareketlendirmektir.
Bırakın sağlık üzerinden siyaset yapmayı birbirinize vurmayı, sen yaptın- ben yaptım kavgasını bırakın, Allah aşkına. Dilemeyiz ama eksiklikler yüzünden kaybedilen bir hasta sizin yakınız da olabilir. O zaman eyvah demenin bir anlamı kalacak mı düşünün.
Yeni hastanemiz yapılıyor, şimdiden alınacak sözleşmeli personelin derdine düşülmek yerine, kimi işe alsak kimi almasak yerine, içinin donanımı tam olacak mı? Yeterli olacak mı? Gerçekten söz verildiği gibi 55 yataklı mı olacak? diye soran var mı acaba?
Şimdi yine birileri kızacak biz yazdık diye… Arkamızdan olmadık yakıştırmal
ar yapacaklar biliyorum. Ama düşünmenizi istiyorum, iki saat ambulans beklemek zorunda kalan siz de olabilirsiniz, sizin babanız, ananız yada çocuğunuzda olabilir. Bu yüzden bırakın artık sağlık konusunda siyasi yorumlar yapmayı da hem sağlık çalışanlarını rahatlatacak hem hastaları rahatlatacak bir çözümün yolunda birlikte yol almanın çarelerine bakalım.
Sağlık konusu şakaya gelmez, siyaset dinlemez ve giden bir canın hesabını kimse veremez. Kaderci bir millet olduğumuzdan kenara çekilip, ömrü bu kadarmış ne yapsak boşuna deyip geçebilirsiniz, ama biz geçemeyiz. Takdiri İlahi deyip geçmek, vicdanları rahatlatmaz. Başka milletler aya nasıl çıkarız hesabı yaparken, bizim hâlâ sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor olmamız milletçe ayıbımız olmalıdır. Bu sorun bugün ortaya çıkmadı, dün de vardı yarın da olacak gibi görünüyor. Olaya siyasi yaklaşımda bulunanları hayretle ve esefle izliyorum ve kınıyorum.
Seydişehir’e verilen, yeni ve son sistemli dört sedyeli ambulansı görüp “bize neden verilmiyor?” diye haykırmayan insanları görünce şaşırıyorum. Haykıranlara ise siyasi yorumlar yaparak susturmaya çalışanlara da şaşırıyorum. Biz merkeze en uzak ilçelerden birisiyiz ve ihtiyacımız olan tam donanımlı ambulansın elimizin altında hazır olmasını istemek, en doğal hakkımız değilmi? Kimse bu konuda bir girişimde bulunmayıp sessizliğini korurken, gazete olarak ve bir yazar olarak bu konuda çırpınmak, haykırmak, eksikliği göstermek suç mu?
Bu gün biz bu konuları yazarken, bize siyasi sataşmalarda bulunanlara o ambulans yada sağlık hizmeti lazım olursa ne yapacaklar? Sevdiği bir insanın çaresizce ölümü beklediğini görünce, acaba yaptıkları haksızlıklar akıllarına gelecek mi? Personel yetersizliği, araç yetersizliği gibi bahanelerle hastayı bekletmek zorunda kalan sağlık çalışanının, doktorun ızdırabınıda anlamanızı, empati kurmanızı rica ediyorum. Amacımız hem çalışanların şartlarının iyileşmesini sağlamak hemde hastaların ve yakınlarının çaresizliğini dile getirip yetkilileri hareketlendirmektir.
Bırakın sağlık üzerinden siyaset yapmayı birbirinize vurmayı, sen yaptın- ben yaptım kavgasını bırakın, Allah aşkına. Dilemeyiz ama eksiklikler yüzünden kaybedilen bir hasta sizin yakınız da olabilir. O zaman eyvah demenin bir anlamı kalacak mı düşünün.
Yeni hastanemiz yapılıyor, şimdiden alınacak sözleşmeli personelin derdine düşülmek yerine, kimi işe alsak kimi almasak yerine, içinin donanımı tam olacak mı? Yeterli olacak mı? Gerçekten söz verildiği gibi 55 yataklı mı olacak? diye soran var mı acaba?
Şimdi yine birileri kızacak biz yazdık diye… Arkamızdan olmadık yakıştırmal
ar yapacaklar biliyorum. Ama düşünmenizi istiyorum, iki saat ambulans beklemek zorunda kalan siz de olabilirsiniz, sizin babanız, ananız yada çocuğunuzda olabilir. Bu yüzden bırakın artık sağlık konusunda siyasi yorumlar yapmayı da hem sağlık çalışanlarını rahatlatacak hem hastaları rahatlatacak bir çözümün yolunda birlikte yol almanın çarelerine bakalım.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.