Öğrenci velileriyle ne zaman kardeş kıskançlığı ya da kardeş kavgaları konusunda bir görüşme yapsam iki şey hayalimde canlanır.
Birincisi; çocuklarımın beni çileden çıkardıkları günün ardından birinin geceyi hastalıklarına bağlı olarak ateşler içinde geçirmeleri ve benim bu süreçte sabaha kadar yaşadığım duygu yoğunluğudur.
“…Çocuğunun hasta olup ateşli olduğu geceleri hiçbir anne baba unutmaz ve unutamaz. Sabaha kadar çocuğumuzun ateşiyle birlikte yükselir, çocuğumuzun ateşiyle düşer kaygılarımız. Dünya gözümüze görünmez bizim için o anda. Her şeyimizi vermek isteriz hatta canımızı dahi. Yeter ki o iyileşsin. Pişmanlıklar başlar; keşke bağırmasaydım, keşke istediği oyuncağı alsaydım, keşke kızmasaydım, keşke izin verseydim keşke, keşke, keşkelerle ederiz sabahı…”
Diğeri de çocukluğumda ablamla yaptığım o zamanlar acı, şimdi tatlı bir hatıra olan tartışmalarımız ve kavgalarımızdır.
Çocukluğumda benden iki yaş büyük ablamla hemen her gün tartışır hatta bazen tartışmamız kavgaya kadar giderdi. Bazen bir de bakmışsınız saç baş birbirimize girmişiz. En şiddetli kavgalarımızda ben ablamın saçlarından tutardım o da benim kulaklarımdan tutardı.
Bu, kavganın iki taraf için de son noktası ve anne babamızdan yardım bekleme vaziyetidir. O aşamada kimse kimsenin canını acıtmadan yardım beklemektedir. Kavgamızı duyan annemiz ya da babamız bize bir şey söylemeden ikimizi birbirimizden ayırırdı.
Hem ablam hem de ben, anne babamızdan destek almak için birbirimizi suçlama yarışına girerdik. Tabi ki beş dakika sonra tekrar barışıp oyun oynamaya veya işimize kaldığımız yerden devam ederdik.
Bazen o kadar şiddetli tartışır ya da kavga ederdik ki buna rağmen rahmetli anne babamızın bağırıp çağırmadan bizi ayırmalarını anlamış değilim. Bu, ya bizi çok iyi tanımalarından ya da aldıkları terbiyeden kaynaklandığını düşünüyorum.
Biz büyüdük anne baba olduk bizim yerimizi çocuklarımız aldı. Devir değişmesine rağmen çocukların tartışma ve kavgaları değişmedi. Tabi ben de mecbur kalmadıkça çocukların aralarına girmemeye çalışıyorum. Sonra bir de bakıyorum ki biraz önce tartışan çocuklarım barışmış ve oyunlarına dönmüşler. Bunu gördükçe daha mutlu ve anne babama minnettar oluyorum.
Öğrenci velilerinin çocukların kavgalarıyla ilgili sıkıntılarını dinledikten sonra onlara:
Kaç kardeş olduklarını, şimdi en sık görüştüğü kardeşinin hangisi olduğunu, çocukken en çok hangi kardeşiyle tartışma ya da kavga yaptıklarını sorarım.
Öğrenci velilerinden aldığım cevap genelde hep aynı olur. Şimdi en sık görüşülen çocukken en çok kavga edilen kendinden ya bir küçüğü ya da bir büyüğüdür. Bunu ben kendi hayatımda yaşadığım için en sık görüştüğüm altı kardeşimin içinde kendimden bir büyük ve kendimden bir küçük kardeşim olduğunu anlatırım.
Herkes gibi biz de sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, tartışmalarımızı, kavgalarımızı, ekmeğimizi bir küçüğümüz ve bir büyüğümüzle paylaşmışızdır. Oysa bizlerden 5-6 yaş büyük kardeşlerimle ilişkilerimiz ve iletişimimiz hep saygı boyutunda kalmıştır. Bu durumun böyle olduğunu aile görüşmelerimden de tespit ettim.
Çocuklarda Kardeş Kavgalarının Boyutu Çocukların birlikte yaşamları gereği kardeş kavgaları da kaçınılmazdır. Çocukların kardeşler arasındaki yaş farkı ne kadar azsa, kavgaları da o denli fazladır. Yaş farkı beş ve yukarısı olduğu zamanda kavgalar da yok denecek kadar azdır. Aralarındaki yaş farkı az olan çocuklar, birliktelikleri fazla olduğundan istek ve paylaşım konusunda daha fazla çatışma yaşamaktadırlar.
Çocukların belirli ölçüler içinde çatışmaları ve kavgaları normaldir. Bunu çocukların sosyal gelişimlerinin sonucu olarak görüp kabul etmek gerekir. Bu, çoğu zaman kardeşler arasında faydalıdır. Bu faydalar arasında kardeşlerin birbirlerinin haklarına saygı göstermelerini, kendi haklarını savunmalarını, iletişim becerisini kazanmaları, problem çözme becerisini geliştirmelerini, birbirlerini daha iyi tanımalarını sayabiliriz.
Küçük yaşlardaki çocukların tartışma ve kavgalarını büyütmemek gerekir. Çocuklar kendi aralarındaki tartışma ve kavgalarda birbirlerine karşı şiddete başvurmuyor ve biraz sonra barışıp kardeş kardeş oynayabiliyorsa bunu problem olarak görmemek gerekir.
Çocukların kavgalarında çocukları suçlayarak problemin çözümünü zorlaştırmak yerine olaya serinkanlılıkla yaklaşmak gerekir. Ailenin yaklaşım tarzı olayın farklı boyut almasına sebep olabilir. Bu konuda aileler, çocuklarına olumlu şekilde model olmaları gerekir. Şiddete başvuran ailelerin çocuklarının da şiddete başvurdukları gözlenmiştir.
Çocukların kavgalarında hakemlik yapmaya çalışmayın. Hakemlik yapılmayacağı gibi zorunlu olmadıkça da onlara müdahale de edilmemelidir. Bu anlamda hem çocukların birbirlerini suçlamasının hem de sizi kavgalarının içine çekmelerinin önüne geçmiş olursunuz. Kavgada fiziksel şiddet varsa müdahale edilmelidir.
(Devam Edecek)
Birincisi; çocuklarımın beni çileden çıkardıkları günün ardından birinin geceyi hastalıklarına bağlı olarak ateşler içinde geçirmeleri ve benim bu süreçte sabaha kadar yaşadığım duygu yoğunluğudur.
“…Çocuğunun hasta olup ateşli olduğu geceleri hiçbir anne baba unutmaz ve unutamaz. Sabaha kadar çocuğumuzun ateşiyle birlikte yükselir, çocuğumuzun ateşiyle düşer kaygılarımız. Dünya gözümüze görünmez bizim için o anda. Her şeyimizi vermek isteriz hatta canımızı dahi. Yeter ki o iyileşsin. Pişmanlıklar başlar; keşke bağırmasaydım, keşke istediği oyuncağı alsaydım, keşke kızmasaydım, keşke izin verseydim keşke, keşke, keşkelerle ederiz sabahı…”
Diğeri de çocukluğumda ablamla yaptığım o zamanlar acı, şimdi tatlı bir hatıra olan tartışmalarımız ve kavgalarımızdır.
Çocukluğumda benden iki yaş büyük ablamla hemen her gün tartışır hatta bazen tartışmamız kavgaya kadar giderdi. Bazen bir de bakmışsınız saç baş birbirimize girmişiz. En şiddetli kavgalarımızda ben ablamın saçlarından tutardım o da benim kulaklarımdan tutardı.
Bu, kavganın iki taraf için de son noktası ve anne babamızdan yardım bekleme vaziyetidir. O aşamada kimse kimsenin canını acıtmadan yardım beklemektedir. Kavgamızı duyan annemiz ya da babamız bize bir şey söylemeden ikimizi birbirimizden ayırırdı.
Hem ablam hem de ben, anne babamızdan destek almak için birbirimizi suçlama yarışına girerdik. Tabi ki beş dakika sonra tekrar barışıp oyun oynamaya veya işimize kaldığımız yerden devam ederdik.
Bazen o kadar şiddetli tartışır ya da kavga ederdik ki buna rağmen rahmetli anne babamızın bağırıp çağırmadan bizi ayırmalarını anlamış değilim. Bu, ya bizi çok iyi tanımalarından ya da aldıkları terbiyeden kaynaklandığını düşünüyorum.
Biz büyüdük anne baba olduk bizim yerimizi çocuklarımız aldı. Devir değişmesine rağmen çocukların tartışma ve kavgaları değişmedi. Tabi ben de mecbur kalmadıkça çocukların aralarına girmemeye çalışıyorum. Sonra bir de bakıyorum ki biraz önce tartışan çocuklarım barışmış ve oyunlarına dönmüşler. Bunu gördükçe daha mutlu ve anne babama minnettar oluyorum.
Öğrenci velilerinin çocukların kavgalarıyla ilgili sıkıntılarını dinledikten sonra onlara:
Kaç kardeş olduklarını, şimdi en sık görüştüğü kardeşinin hangisi olduğunu, çocukken en çok hangi kardeşiyle tartışma ya da kavga yaptıklarını sorarım.
Öğrenci velilerinden aldığım cevap genelde hep aynı olur. Şimdi en sık görüşülen çocukken en çok kavga edilen kendinden ya bir küçüğü ya da bir büyüğüdür. Bunu ben kendi hayatımda yaşadığım için en sık görüştüğüm altı kardeşimin içinde kendimden bir büyük ve kendimden bir küçük kardeşim olduğunu anlatırım.
Herkes gibi biz de sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, tartışmalarımızı, kavgalarımızı, ekmeğimizi bir küçüğümüz ve bir büyüğümüzle paylaşmışızdır. Oysa bizlerden 5-6 yaş büyük kardeşlerimle ilişkilerimiz ve iletişimimiz hep saygı boyutunda kalmıştır. Bu durumun böyle olduğunu aile görüşmelerimden de tespit ettim.
Çocuklarda Kardeş Kavgalarının Boyutu Çocukların birlikte yaşamları gereği kardeş kavgaları da kaçınılmazdır. Çocukların kardeşler arasındaki yaş farkı ne kadar azsa, kavgaları da o denli fazladır. Yaş farkı beş ve yukarısı olduğu zamanda kavgalar da yok denecek kadar azdır. Aralarındaki yaş farkı az olan çocuklar, birliktelikleri fazla olduğundan istek ve paylaşım konusunda daha fazla çatışma yaşamaktadırlar.
Çocukların belirli ölçüler içinde çatışmaları ve kavgaları normaldir. Bunu çocukların sosyal gelişimlerinin sonucu olarak görüp kabul etmek gerekir. Bu, çoğu zaman kardeşler arasında faydalıdır. Bu faydalar arasında kardeşlerin birbirlerinin haklarına saygı göstermelerini, kendi haklarını savunmalarını, iletişim becerisini kazanmaları, problem çözme becerisini geliştirmelerini, birbirlerini daha iyi tanımalarını sayabiliriz.
Küçük yaşlardaki çocukların tartışma ve kavgalarını büyütmemek gerekir. Çocuklar kendi aralarındaki tartışma ve kavgalarda birbirlerine karşı şiddete başvurmuyor ve biraz sonra barışıp kardeş kardeş oynayabiliyorsa bunu problem olarak görmemek gerekir.
Çocukların kavgalarında çocukları suçlayarak problemin çözümünü zorlaştırmak yerine olaya serinkanlılıkla yaklaşmak gerekir. Ailenin yaklaşım tarzı olayın farklı boyut almasına sebep olabilir. Bu konuda aileler, çocuklarına olumlu şekilde model olmaları gerekir. Şiddete başvuran ailelerin çocuklarının da şiddete başvurdukları gözlenmiştir.
Çocukların kavgalarında hakemlik yapmaya çalışmayın. Hakemlik yapılmayacağı gibi zorunlu olmadıkça da onlara müdahale de edilmemelidir. Bu anlamda hem çocukların birbirlerini suçlamasının hem de sizi kavgalarının içine çekmelerinin önüne geçmiş olursunuz. Kavgada fiziksel şiddet varsa müdahale edilmelidir.
(Devam Edecek)
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.