Olumsuz bir başlık kullanmamızın nedeni sadece dikkat çekmek içindi. Zira günümüzde olumlu şeylerin ne haber değeri var ne de okunma değeri.
Nerede olumsuz bir şey görsek acaba ne oldu diye bakamadan geçemiyoruz. Böyle olunca tüm haberler olumsuzluk üzerine kurulmuş oluyor. Şöyle bir bakınca acı ve sıkıntı veren şeylerin günümüz insanının daha çok dikkatini çektiğini görürüz. Sürekli olumsuz, kötü, karamsar haberler yazılar servis ediliyor her yerden. Olumsuzluklar bir zincir halinde dönüp duruyor, insanların zihninde. Bir de sürekli olumsuz şeylerin gündeme getirilmesi insanın içindeki alışma, kanıksama duygusunu harekete geçirerek onları zamanla normal görmeye başlıyor. Hani bir insana; kırk gün deli desen deli olur derler ya işte onun gibi bir şey. Farkında olarak ya da olmadan insanların olumlu duygularını yok edip bu alanda belli bir rant mı elde ediyorlar onu kestirmek güç. Belki de milletleri yaşarken öldürme tekniği mi acaba diye insanın aklına gelmiyor değil.
Olumsuz şeyleri hemen ortaya koysan, herkes karşı çıkarken zamana yayarak azar azar, alıştıra, alıştıra yapınca bir tepki veremiyor insanlar. Malum kurbağa hikâyesi; Kurbağayı kaynayan bir kazana atınca suya değer değmez zıplayıp kaçmış. Ancak aynı kurbağayı altından yavaş yavaş ısıtılan bir kazana koyduklarında ise haşlanıp ölmüş. Azar azar verilen, fark ettirmeden öldürme tekniği gibi.
Bazı bireysel gelişim kitaplarında insan zihni bir şeyi hatırına getirdiği zaman başına gelir tarzında bilgi verir. Bunun pek çok nedeni olabilir. Bunlardan en çok dikkati çeken iddia ise şu: Elinde götürdüğün tepsideki bardakları kırmayayım diye zihninden geçirirsen bil ki o bardakları dökersin. Aklına getirdiğin şeyleri bilinçaltına göndericince, oradan hareketle içindeki güç harekete geçerek bunu bir emir olarak algılıyoruz zihnimizde. O nedenle düşüncelerimizi olumlu tutmanın bizim açımızdan daha iyi olacağı şeklinde bilgiler bulabiliriz. Olumlu düşünmenin gücüyle ilgili pek çok kaynak bulabiliriz. Bilinçaltımıza atılan bu olumsuzluklardan dolayı tüm algımız farkında olmadan kötülük üzerine kurulmuş olabilir.
Olumsuz bakış açısı zamanla tüm hayatımıza sirayet ederek her yerde bardağın boş kısmına odaklanmamıza neden olur. Bu da hiçbir zaman mutlu olamayacağımız anlamına gelir ki ayrı bir hastalık türü oluverir. Hayat aslında bardağın ne boş kısmı ne de dolu kısmıdır. Her zorluktan sonra kolaylık, her yokuşun bir inişi vardır. Her yokluktan sonra varlık, kıştan sonra bahar, yazdan sonra kış ’tır. Atalarımız derler ya bunalan bun(g) da kalmaz, Dağın başında duman kalıp durmaz şeklinde. Fark ettirmeden hayatımıza dayatılan olumsuz gözlükleri fark etmek gerekir. Eskiye oranla insanların hayat standartları ve yaş ortalaması yükselmiştir. Ancak bunu mutluluk bazında yükselme değil gerileme olduğunu görmemek mümkün değil. Her şey de bir eksiklik görme ve hiçbir şeyi beğenmeme alışkanlığı insanların tüm hayatını olumsuz etkiliyor. Ne çocuklar eskisi kadar mutlu, ne de büyükler eskisi kadar haline şükrediyor. Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen hayattan zevk alır sözünü sık sık hatırlamakta yarar vardır belki de. Gerçek ve gönül gözümüzü şükür kelimesinden uzaklaştırırsak her şey mutsuzluk kaynağı olabilir.
Meymenetsiz kelimesini bu kadar laftan sonra açıklama zorunluluğu doğuyor. Arapçadan dilimize geçmiş. Meymenet; sağduyulu olan, uğurlu olan anlamları taşır. Olumsuzu uğursuz anlamında halk arasında çok kullanılmaktadır. Yaygın kullanımı “yüzünde meymenet “ yok biçimindedir.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.