Türklerin, İslamiyet’e girişleri kendi arzuları ile olmuştur. Türklerin, Müslüman olmaları Türk ve İslam tarihinde olduğu kadar Dünya tarihi açısından da büyük bir olaydır. Türkler bu yeni dini, İslam devletini siyasi hâkimiyetinde kalarak değil, uzun bir tanıma devresinden sonra kabul etmişlerdir.
Uzak doğudan Avrupa ortalarına kadar bütün bozkırlar bölgesinde 1200 yıl hüküm sürmüş ve birçok siyasi sosyal ve etnik izler bırakmış olan Türk toplulukları İslami devirde de ve bu defa hâkim zümreler sıfatıyla tarihi ağırlıklarını koydukları çeşitli Müslüman ülkelerde büyük imparatorluklar (Karahanlılar-Gazneliler-Selçuklular-Harzemşahlar-Hind-Türk imparatorluğu)veya devletler(Irak-Suriye-Kırma Anadolu Selçukluları-Toplunlular-Ihşitliler-Mısır Türk devleti-Delhi Türk sultanlığı-Timurlular-Kara koyunlular-Akkoyunlular)Atabeylikler(Salgurlular-il-Denizliler-Böriler-Zenğilliler-Danişmendli-Mengücüklü-Saltuklu-İnallı-Ahlât şahları-İzmir Efes) kurarak İslam dünyasının mukadderatına hâkim olmuşlar ve Osmanlılar’la birlikte değerlendirildiği takdirde, Orta Asya, Yakın Doğu ve Doğu Avrupa’nın son bin yıllık tarihine yön vermişlerdir.
TÜRKLERİN MÜSLÜMANLARLA İLK TEMASLARI: Türkler uzun zamandan beri tek tanrı inancına aşina bulunuyorlardı. Ahret’e ve Ruh’un ölmezliğine inanıyorlardı ve Tanrı’ya kurban sunuyorlardı. Ayrıca İslamiyet’in telkin ettiği Ahlaki kaideler eski Türk Alplik anlayışına uygun düşüyor ve özellikle cihat Türk’ün fütuhat görüşünü takviye ediyordu. Türklerin kısa zamanda da isamiyetin bayraktarı olarak dünya karşısına çıkış sebepleri bunlar olması gerekir. Türklerin Müslüman olmaları Türk ve İslam tarihinde olduğu kadar Dünya tarihi açısından da büyük olaydır.
Türkler bu yeni dini İslam devletini siyasi hâkimiyetinde kalarak değil, uzun bir tanıma devresinden sonra kabul etmişlerdir. Türkler ile Müslümanlar arasındaki ilk temaslar 642 de yapılan Nihavent savaşından sonra İran’ın fethinin tamamlanması ile başlamıştır.
Ancak bu tarihten önce de birbirinden çok uzak ülkelerde yaşayan Türkler ile Araplar, Sasani İmparatorluğu nun aracılığı ile birbirini az da olsa tanıma imkânı bulmuşlardır. Cahiliye devri Arap şairlerinden bazılarının şiirlerinde Türklerin askeri yönleri ve kahramanlıkları üzerinde durulması dikkati çekilmektedir. Diğer taraftan Hz. Muhammed’e affedilen birçok Hadis de yine Türklerin askeri yönü üzerinde durulmaktadır. Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız, Benim doğuda Türk adını verdiğim askerlerim vardır.(Hadis-i şerif) Misalleri daha da çoğaltabiliriz. Bu mealdeki hadislerin doğruluk derecesi de çok kuvvetlidir.
Ayrıca Müslümanların Hendek savaşına Hazırlanırken Hz. Muhammed’i(SAV) Türk çadırında oturduğu ve ibadete çekildiği rivayet edilmektedir. (Kubbe tel-Türkiye): Müslim meşhur Arap müellifi el Cahiz, Feza il el Etrak adlı eserinde Türklerin askeri kabiliyetlerini ısrarla belirtmektedir. Bütün bunlara göre Arapların Türkleri tanımaları başlangıçta askeri sahalarda olmuş ve bu Arap Edebiyatında da kendini göstermiştir.
Haftanın Sözü: Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük servet bırakmış olur.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.