Suyu sert, insanı mert olan Bozkır’ın Soğucak köyüne bağlı yaylalarda, ömür boyu unutamayacağım güzel bir gece geçirdim. Konya sıcaktan yanarken, ben orada Torosların esintisiyle üşüyordum.
Bozkır Soğucaklı Ali Şahin amca rica etmiş Mustafa abiden, köyümüze bir gazeteci götürelim o güzel manzaraların fotoğrafını çeksin bir de haber yapalım diye. Mustafa abi de beni görevlendirdi. Biz de memnun olduk hem bir yayla havası alalım hem de işimizi yapalım dedik. Cuma namazından sonra Ali amca aldı beni gazeteden. Yoldan Cemal ve Ahmet amcada katıldılar bize. Bozkırın dağlık yollarını aşarak girdik Soğucak’a. Giderken en ilgimi çeken yer Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın memleketi Üçpınar oldu. Kendini belli ediyor bir vekil beldesi olduğu. Yollarındaki desenli taşlardan gösterişli çocuk parkına kadar birçok özelliği olan bir beldemiz. Yapılan hizmetlerden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum...
Ali amcam Ahmet amcam ve Cemal amcamla sohbet ede ede vaktin ne zaman geçtiğini anlamadan Soğucak’a ulaştık. Ali amca ve Cemal amca tam bir köy aşığı. Konya'da ikamet etmelerine rağmen gözleri Soğucak’ta. Zaten köye yaptıkları hizmetler ve çabaları bunun kanıtı. Köylülerden kadın, çocuk, yetişkin herkesin Ali dayısı olmuş Ali amca. Gören herkes koşarak yanına geliyor ‘Ali dayı hoş geldin’ diye. Ali amca ile Cemal amca uzun uğraşlarla yaptırdıkları caminin bahçesinde duraklatıyor bizi. Kız çocuklarının Kur-an okuyan sesleriyle karşılandık. Demiştik ya Ali ve Cemal amca köy aşığı diye. Bu cami onların köye ve maneviyata olan bağlılığını bize gösterdi. İçerisinde cami, Kur-an kursu, lojman, misafirhanesi ve kütüphanesi bulunan adeta bir külliye yaptırmışlar. Bahçesi yemyeşil ağaçlarla donatılmış külliye insanı kendisine hayran bırakıyor. Ali amca emeği geçenlere dua ederek anlatıyor camiyi. Caminin içi ve donanımı ise gerçekten emeğe saygıyı hak ediyor. Temennimiz caminin bol cemaatle dolması… O güzel yollardan geçerken kendi köyüm aklıma geldi. Bizim köyden de böyle insanlar çıkar da arkalarından dua ederler mi diye… İnşallah o günleri de görürüz... Kızılkaya’dan köye bakalım dedi Ali amca. Köyün içini geze geze Kızılkaya’ya doğru yol almaya başladık. Asırlık bir çınarla karşılaştık. Çınar köyün kuruluşuyla aynı yaştaymış. Ama hâla dimdik ayakta. Cemal amca, “Bu çınar köyün tüm tarihini sır gibi saklıyor, dili olsa da konuşa” diyor. Sıcak kanlı köylülerle sohbet ederek geçtiğimiz ağaçlarla kaplı yollardan Kızılkaya’ya ulaştık. Kızılkaya’dan daha bir başka gözüküyor Soğucak. Köyün her açısı başka bir ayrıntı. Ali amca ve Cemal amcanın diktikleri göndere yaslanarak Soğucak’ı fotoğraflama fırsatı buldum…
YAYLA SUYUYLA DEMLENEN ÇAY
Gün batarken yaylaya doğru yola koyulduk. Ali amcanın Örtülü Yaylası’ndaki yayla evini merak ediyordum. Cemal amca yolda çok met etmişti. Örtülü Yayla’ya akşamüstü ulaştık. Ali amca, evinin önünden park etti arabayı. Havası ve şırıl şırıl akan suyuyla Örtülü Yayla yaylalar içinde en fazla tercih edilenler arasındaymış. Köye yakın olması da büyük bir avantaj. Köy halkı hem yayladaki işlerini hem de köydeki işlerini ulaşım sıkıntısı çekmeden halledebiliyorlar burada. Ali amca ve Cemal amca Örtülü Yayla’ya bir başka bağlanmışlar. Ali amcanın o muhteşem yayla evinin içerisine girdik. Büyük özenle yaptırmış yayla evini. “Mesafe yakın olsa her gün gelirim” diyor. Köy halkı burada da sıcak kanlılığını göstererek yanımıza geliyor koşa koşa. Kısa sürede yerleştik yayla evine. Ahmet amca hemen yemek hazırlıklarına başladı. Bizde acıktığımızı belli etmeden kendisine yardım ettik. Muhteşem bir menemen yaptı bize Ahmet amca. Doğal köy balı, köy peyniri, tandır ve menemen ile süslenmiş sofraya yaylada kalan köylüler de misafir oldu. Güzel bir köy sohbetiyle yemeğimizi yedik. Yemeğin üstüne Örtülü Yayla’nın suyundan Cemal amcanın demlediği çay ayrı bir tat getirdi damaklara. Suyundan olmalıdır ki çayı içtikçe içesi geliyor insanın. Bizim bu içtiğimiz çay ise önceki içtiklerimiz ne idi? 4 tane yayla evinin bulunduğu Örtülü Yaylası’nda elektrik olmasa da karanlıkta çay eşliğinde keyifli sohbetler ederek gece yarısının olduğunun farkına vardık. Ali amcamın tam donanımlı yayla evinde yatak, yorgan her şey eksiksizdi. Yaylanın bol oksijenini soluyarak sabahladık. Hayatımda o kadar rahat uyku uyumadım desem yeridir. Uyandığımızda Ahmet amca çayı demlemiş kahvaltıyı hazırlamış halde bizi bekliyordu. Yaşına rağmen hamaratlığına kimse yetişemez Ahmet amcanın. Güneşin ışığı karşısındaki esintiyle kahvaltımızı yaptık. Ali amcanın buradaki izzeti ikramı gözlerimi doldurdu adeta. Kahvaltıyı yaptıktan sonra yavaştan toplanmaya başladık. Toplanma sürecinde ben de fırsattan istifade Örtülü Yaylası’nı fotoğrafladım. Yayladakilerle vedalaşarak yola koyulduk. Yazı Yayla’daki hanaylara doğru ilerlemeye başladık. Hanaylar eskiden köy halkının özel olarak yaptırdığı içerisine bal kovanı konulan yapı. Tamamen doğal ballar üretilirmiş buralarda. Bal üretilmese de yapılara sahip çıkılıyor hala. Hanayların bulunduğu Yazı Yayla’da abartı değil insan yaşlanmaz. Şırıl şırıl akan Çakıllı Su, yeşillik ve temiz hava. Bazıları diyebilir insanın canı sıkılır orada televizyon, yok bilgisayar yok, facebook yok diye. İnanın o atmosferde insanın aklına bile gelmiyor bunlar. Ben açıklanan sınav sonuçlarını dahi merak etmedim orada. O manzara dert, tasa, sıkıntı bırakmıyor insanda…
ÇİRİŞLİ YAYLASI’NDA BALLA KARIŞIK KAR
Yazı yaylasının ardından Çirişli Yaylası’na doğru yola koyulduk. Yaylaya çıkarken kalabalık bir sürüyle karşılaştık. Çoban Hasan amca bir kış inmemiş yayladan. Kardan ağaçların bile görünmez olduğu sert kış aylarında o sığırlarıyla birlikte yaylada kalmış. Tek serveti hayvanları olan Hasan amca “Hayvanların telef olacağı korkusuyla bir kışı burada geçirdim” diyor. Çirişli Yaylası’na çıkarken yanımıza küçük rehberimiz Hasan Ali’yi de aldık. Hasan Ali 10 yaşında olmasına rağmen köyün her yerini karış karış bildiği gibi herkesi de tanıyor. Bizi, tarif ede ede Çirişli Yaylası’ndaki tarihi Emir Oluğu’nun oraya çıkarttı Hasan Ali. Çirişli Yaylası yaylalar içerisinde son durağımız oldu. Çirişli’de bir kiraz ağacı altında konakladık. Yayla’ya bahar daha yeni gelmiş. Haziranın ortasına olmamıza rağmen dağların eteklerinde kar vardı. Hasan Ali, koşarak dağdan kar getirdi bize. Cemal amca ve Ali amca ağızların tadını biliyor. Yemekten önce kar ile doğal balı karıştırarak farklı bir tat oluşturdular. Torosların esintisiyle donan kar ile doğal baldan bir lokma tadınca oradaki insanların nasıl o kadar dinç olduğunu anladım. Gerçekten damaklardan silinmeyecek bir lezzet. Basit bir tat gibi gözükse de yemeden ön yargıda bulunmak yanlış olur… Karla karışık balın üstüne Ahmet amcanın hazırladığı tavuklu patatesi yeme imkanımız da oldu. Serin serin esen rüzgar altındaki sohbet bir başka oluyormuş. Konya’daki çay ocağı sohbeti ettiğimiz zamanlar, yayla sohbetinin yanında sönük kalıyormuş. Ali amca, Cemal amca ve Ahmet amca yaşça benden çok büyük olsalar da çok güzel bir sohbet arkadaşları olduğunun farkına vardım. Vakit ilerlerken istemeyerek de olsa Çirişli’den ayrılmak zorundaydık. Hepimiz geriye baka baka köye doğru gidiyorduk. Bir daha gelme isteğiyle köyün merkezine geldik. Artık vedalaşma zamanı gelmişti. Köydekiler Ali dayılarına tekrar ne zaman gelirsin diye soruyorlardı. Köydekilerle vedalaştıktan sonra Konya’ya dönmek üzere yola koyulduk. Her ne kadar hevesim kursağımda kalsa da dönmek zorunda olduğumuzun farkındaydık. Temennimiz yeniden o toprakları gezmek, Bozkır’ın ekmeğini topraktan çıkartan insanının sohbetinden yeniden faydalanmak…
2 günlük Soğucak gezimizde kimseye belli etmesem de birçok kez gözlerim doldu. Ali amcanın ve Cemal amcanın altın kalpleriyle köylerine yaptıkları maddi ve manevi yardımlar beni duygulandırmaya yetti. Şeker gibi insanlar Ali amca ve Cemal amca. Soğucak halkı bu insanların kıymetlerini bilirlerse Soğucak farklı yerlere taşınır. Ben de şahsım adına dua ediyorum ‘Allah her köye Ali Şahin ve Cemal Altunsoy gibi insanları nasip etsin…’
İBRAHİM ÇİÇEKÇİ’NİN SOĞUCAK İZLENİMİ - Konya Merhaba Haber
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.