Mübarek gene geldi sıcağın en acımasız yerinde manevi bahçesinde serinletti bizi. Ramazan ayı gene sıcak günlerde misafirimiz olmasına rağmen inanalar için serin küfül küfül esen mis gibi kokan bir bahçeye döndü.
Tabi Ramazan ayı ve tutulan orucun asıl bahçesine inmek gerekir. Sadece aç kalmak için oruç tutmak, oruç tutuyor denilmesi için veya akşamları iftarın kokusunu duymak için oruç tutmak değil gerek kişisel, gerekse toplumsal olarak hangi meyveleri yetişiyor diye manevi bahçesine inmek gerekir.
Allah İnsanı tüm yaratıklardan ayrı hikmetlerle donatarak yaratmış. Öyle hikmetler vermiş ki, aynı zamanda kainattan, dünyadaki yaratıklardan da sorumlu kılmış.
O zaman kişi kendi vücudundan aile efradına, aile efradından komşusundan mahallesine, ilçesinden köyüne yani tüm insanlıktan hatta tüm yaratılanlardan ulaşabildiği nispette sorumlu kılınmıştır.
Bu sorumluluklar Ramazan ayında daha öne çıkıyor. Ama bu günlerde bu tam tersine oluyor, bir tarafta açlar yoksullar varken sırf gösteriş uğruna lüks otellerde veya Restaurantlar da hatta sokaklarda düzenlenen iftarlar bu Ramazan’ın manevi bahçesinden dışarısını gösteriyor.
Ramazan ayının maneviyatını uydurma yöntemlerle değil de sahi olan verdiği mesajı anlayarak idrak etmek gerekir. Her zaman söylediğimiz bir şey vardır özellikle maddi imkanı yüksek olanlar ve belediyeler oldukça abartıp çığırından çıkarıyorlar. İftar olarak verilen mekanlardaki israfla belki de bir köy, kasaba veya ilçe doyar. İftarı gösteriş haline getirenleri şöyle kırsalı veya şehirlerin varoş tabir edilen asıl halkın yaşadığı yerleri bir turlamalarını istirham ediyorum. Bu gün 50 ile 250 arasında değişen iftar menülerinin yanında 700 lira ile geçinmeye çalışanlarla birlikte yaşıyoruz bu ülkede. Yani bir kişi bir ay çalışacak ortalama maaş sisteminden düşünürsek 1250 lira alacak beş kişi iftar adıyla bir yemekte yiyecekler. Olmadı işte nerede kaldı o Ramazan ayının, orucun manevi bahçesindeki havayı teneffüs etmek. Nerede israflarla dolu bir iftar sofrası açmak.
Oysaki Ramazan ayında israftan kaçmak, maneviyatı bir kat daha üste çıkarmak, yardımlaşmayı yaygınlaştırmak gerekir.
Şöyle bir kendimize gelip ruhuna uygun orucumuzu tutmanın yollarını arayalım.
Yardımlaşma demişken Özellikle Bozkırlılar için önemi olan bir kimseden bahsetmek istiyorum.
Mustafa Doğan’a el verin
Mustafa Doğan; tanıyan ve tanımayanlar vardır ama herkesin tanımasa bile ona el uzatmasını istiyorum. İnanın Mustafa Doğan’ın yaptığını çok az kişi yapar. Bozkırın içinde ve köylerinde ihtiyaç sahiplerini buluyor onların yanında oluyor. Gıdadan, engelli arabasına, evi yanandan yıkılmak üzere olana, ev eşyasına kadar her durumda yardımcı olmaya çalışıyor. Kendi imkanlarını zorluyor, borçlanıyor, sonra tek tek insanlara durumu anlatıp kimin gönlünden ne geçerse topluyor. İşte Mustafa Doğan özellikle durumu iyi olan hatta çok iyi bile olmasa 10 lira 20 liraların toplandığı zaman bereketi bir göl hatta deniz olup bir çok ihtiyaç sahiplerinin yararlandığını bilinmesi lazım. Mustafa Doğan’ı namı diyar kantinci Mustafay’ı, kral büfeyi nerede bulursanız eski belediye binası altında kime sorarsanız bilir.
Hayırlı Ramazanlar
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.