Değerli Bozkır’lılar, yazı dizimizin sonuncusunu Bozkır’ımızın doğal ve tarihi güzelliklerinin turizm alanında değerlendirilmesi konusu oluşturuyor.
Bilindiği gibi Bozkırımız Toros’ların eteğinde, Asar Tepe ve Sivri Dağının ortasından geçen Çarşamba Çayının etrafına kurulmuş bir vadi şehridir. Şehrimiz biz Türklerden önce de başka uygarlıklara ev sahipliği yapmış, çeşitli toplulukların kültürel mirasını taşımaktadır. Sadece Bozkır’ımızın içi değil, civar köy ve kasabaları da aynı şekilde doğal ve tarihi zengin bir mirasa sahiptir. Ne yazık ki bu güzellikler bugüne kadar turizm alanında pek değerlendirilememiştir. Tarihi güzelliklerimiz maalesef define avcılarından yeterince korunamamıştır. Doğal güzelliklerimize ise yeterince sahip çıkılmadığından Bozkırlı kendisi bile bu güzellikleri doyasıya yaşamaktan yoksun kalmıştır.
Gün yüzüne çıkarılmayı ve korunmayı bekleyen İsaura antik kenti, Konya- Bozkır kara yolunun üzerinde, Bozkır’ımıza 16 km uzaklıktadır. Halk arasında Zengibar Kalesi olarak da bilinen bu yer; muhteşem bir açık hava müzesine dönüştürülebilir.
Ciddi reklam ve tanıtımlarla ilgi çekmesi muhakkak olan İsaura Antik kenti –gezenler bilir- konumu, görkemi ve tarihi yönüyle turistlerin ilgisini çekmeye adaydır. Yeter ki öncelikle burayı define avcılarının gazabından kurtaralım, koruma altına alalım, sonra da antik kentin tarihi, mimari, kültürel bütün kalıntılarını ortaya çıkarmak için seferber olalım. Son zamanlarda bu yönde çabalar olsa da, bunlar maddi imkânların kısıtlı olmasından ötürü yetersiz kalmaktadır. Bozkır Kaymakamlığı ve Belediyesi aracılığıyla Kültür ve Turizm Bakanlığına buranın açık hava müzesine dönüştürülebilmesi için yapılacak başvurular zannediyorum ki sonuçsuz kalmaz. Aynı şekilde ilçemizde var olduğunu bildiğimiz kilise(ler) de turizm için değerlendirilmek üzere restore edilebilir. Üçpınar kasabamızın yaylası olan Tosuntaşı mevkiinde de ihmal edilemeyecek sayıda tarihi eser kalıntılar mevcuttur bunlar da meraklı gezginlerin görmek isteyeceği yerler olarak tanıtımlara dahil edilebilir, Hisarlık Kasabamızda Selçuklu’dan kalma cami ve türbemiz başka bir tarihi güzellik olarak ele alınabilir. Bu ve buna benzer birçok tarihi kalıntı Bozkır’ımızın içinde ve çevresinde oldukça çoktur, bunların hepsi tespit edilerek, tanıtımları yapılmalı; Bozkır Belediyesince tur organizasyonları ayarlamak suretiyle turistleri şehrimize çekmeliyiz.
Bozkırımızın en önemli doğal güzellikleri Çarşamba çayı, gölleri ve yaylalarıdır. Yalıhühük, sülek, sarıot, beşmuar, dipsiz göl, dikilitaş ve diğer köy yaylalarımız bunlardan bazılarıdır. Bozkırlılar burlara piknik ve gezi için ve bazı yaylalara da şenlik için hemen hemen her sene gitmektedir. Hatta civar köylerimizin bazıları yaz mevsiminde yaylaya göçerek yaz mevsimini burlarda çıkarmaktadırlar. Yaylalarımızın muazzam manzarasına, yeşilliğine, çelik gibi suyuna diyecek yoktur ama maalesef yayla yollarımız çok bozuktur. Bozkırlıların piknik için en çok gittiği; en yakın ve yolu en düzgün sayılan Yalıhüyük Yaylasının yolu bile yer yer çukurlarla doludur. Öncelikle İl Genel Meclisi düzeyinde ve yine siyasilerimiz aracılığıyla ilgili mercilere başvurularak bu yolların yapılmasını sağlamalıyız. Ancak ondan sonra buralar doğa turizmine uygun; fotoğrafçıların ve gezginlerin görmek için gelebileceği bir yer hâline gelir. Yolunu bile yapmadan turistlere burları tanıtmak abestle iştigal olur. Dışardan gelen kendi misafirlerimizi bile bu yaylalara götürürken yollardan ötürü yüzümüz kızarırken, turist davet edemeyiz. Hâlbuki yolları yapılmış olsaydı; yayla ve piknik alanlarımıza konaklamak için bank ve masalar ile modern tuvaletler sağlanabilseydi; şüphesiz doğa cenneti olan bu yerleri görmek için akın akın yerli ve yabancı turist burlara gelirdi.
İlçemize bağlı Karacahisar köyü yakınlarındaki, Çarşamba Çayının çıktığı yer olan Aygır Gediği; doğal güzelliklerimizin belki de birincisi olarak, yeterince iyi olmayan yolunu aşıp da gidenleri kendisine hayran bırakan eşsiz bir manzaraya sahiptir. Ancak ne gidenler doğru dürüst arabasını park edebiliyor, ne doğru dürüst bakımlı tuvaleti var, ne de piknik yapmaya müsait yerlerde masa.. Baştan savma, orta yere kondurulmuş iki üç masayla, baştan savma bir tuvalet var, o kadar. Bahar ayında gitmek isteyen çamurdan geçemiyor bile. Hâlbuki hem Bozkır hem de yol üzerindeki Dere ve Sorkun kasabalarımız ortak çaba ile Aygır Gediğini de bir doğal müzeye çevirebilirler. Bunun için belediye başkanlarımızın ve il genel meclisi üyelerimizin bir araya gelip, sayın kaymakamımızın da desteğiyle gerekli girişimlerde bulunmaları yeterlidir. Böylelikle Aygır Gediği de doğa turizminin gözbebeklerinden biri hâline kısa zamanda gelecektir.
Sahip olduğumuz doğal ve tarihi mirasımızın korunması ve daha da güzelleştirilmesi; Bozkır’ımızın kalkınması için bir gereklilik olduğu kadar, aynı zamanda bizden sonraki nesillere bırakacağımız sorumluluğumuzdur.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.