İnsan vücudundaki organların, vücudun çeşitli bölümlerinin kırsalda bizim o taraflarda ilginç isimleri vardır. Önce insan vücudunu taşımakla görevli olan ayaklarımızdan başlayalım. Yorulduğumuzu ifade etmek için “Ayaklarıma karasular indi, yürümekten tabanlarım şişti, yorgunluktan ökçelerim yarıldı” denir.
Bacaklarda oluşan bir ağrıyı anlatmak için dizleri de ele alarak “diz kölekelerim, vücudumu çekmez oldu, ayaklarım birbirine dolaştı” denirdi.
Şemikler… Ayak ve el bileklerimizin birleştiği oynaklara köyümüz insanı şemik derdi. “Yürümekten şemiklerim sanki birbirinden ayrılıyordu” şeklinde şikayet edilirdi.
Artık baldırların kasılmasını da şikayet konusu ederken “inciklerim döküldü” diyerek baldırlarda yorgunluktan oluşan et kırılmasını şikayet eder sonra sıra kalçalara gelir ve “oturmaktan halçalarım(kalça) uyuştu” denirdi. Kalça ile baldır arasındaki sinir dokularının gerilmesi, ağrımasına da “inciklerim sanki birbirinden ayrılmış gibi” derlerdi. İnsanın bacağı ile vücudu birleştiren oynak kemiğine aşık, onu muhafaza eden çukur kemiğe ise fincan, burada oluşan bir çıkık için de “filiden çıkmış” denirdi.
Ağırşaklar… Belimizdeki kemeri tutan kalça başlıklarına halk ağırşak derdi. Yani insan vücudunun tam ortasındaki sağlı sollu çıkıntıları kastediyor bu sözcük. Karın boşluğu göbeğinin üzerindeki boş bölgenin ismiydi bu kelime. Sonra gelen ve göğüsleri altı ile kalp ve diğer mide vs gibi organları muhafaza eden kemikli tabakaya kaburga kemikleri denirdi.
Omuz kökü. İnsanoğlunun kafanın sağ ve sol kısımlarından ayrılıp kollara doğru uzanan kafa birleşim yerine omuz kökü, kollara doğru başlayan başlığa da omuz başı derlerdi. “Küssüğü omuz köküne vurduydum olduğu yere çöke kaldı” diye kullanılırdı.
Şakaklar… Gözlerin altındaki yanak kısmında oluşan kemiklere şakak denir.
Ense kökü… Kafa ile omurilik uzantısının birleşen yerine ense kökü denir.
Alın çatı… Gözlerimizin üzerindeki kaşların birleştiği, alnımızın orta yerine alın çatı derdik. Halen de bu deyimi kullanır köylülerimiz.
Beyin balası. Bu deyim de kafatasımızın tam tepe kısmındaki çocuk iken esneklik gösteren daha sonraları sertleşen yere beynimin balası (beynin yuvası) denir. “Beyninin balasına taşı bir koyarsam canını alırım senin” şeklinde kızgınlık ifade edilirdi.
Mida... Mide kelimesi kırsalda böyle kaba bir tabir olarak kullanılırdı. Örneğin midede ekşime, gastrit oluşunca “yahu midam sanki cayır cayır yanıyor” ya da “bugün midam da bir hal var garnım gurul gurul ötüyor sanırım, midayı üşüttük gibi.”
Kursak (can tahta)… Göğsümüzün arasındaki kaburgaların bulunduğu yere kırsalda kursak ya da can tahtası denirdi. Örneğin “kursağıma haram lokma girmedi benim çok şükür” derken hem bu bölgeyi kast eder hem de mideyi işaret ederdi. Bu bölgenin az yukarı kısmı ise insanlarda can tahtası yani hassas bölge olarak bilinir. “Yahu adam can tahtama bir yumruk vurdu canım çıkıverdi sandım” gibi.
Böğür… Koltuk altları ile bel oynakları arasında ki boşluğa böğür der kırsal insanı. “Adamda azılı bir kuvvet var belimden bir sıktı böğür kemiklerim birbirine girdi sandım” derlerdi…
Yürek... Yaşam kaynağımız olan kalbimize kırsalda yürek denir. Bir korktum yüreğim yerinden oynadı. Heyecandan yüreğim hop hop atıyordu gibi. Böbrek bu önemli organımızın ismi kırsalda genel olarak analarımız böreğim ağrıyor. Veya soğuk su içtiydim böreğime bir dikildi su sanki canımı alıverecekti…
Yağrın. İnsan vücudunun arka sırt bölgesinde belden yukarı zincir kemiğinin sağ ve soluna omuzlara doğru genişleyen bölgeye yağrın denir. Hatta bazı sporcularda bilhassa güreşçilerde bu özellik oldukça belirgin olduğundan halk arasında Maşallah ne yağrın var ya adamda bunun sırtı yere mi gelir gibi övgülere sebeptir güzel ve geniş yağrın. Bu kısım arkam ya da sırtım, dalım, küreğim ve ya kürek kemiklerim gibide adlandırılır. Adamın kalabalık akrabası varsa ona arkalı yoksa ona da garip derlerdi.
Ümük, Ümürtlek, İmik… Burası insanın boğaz kısmıdır. Ağzın içinden karnımıza doğru inen ve ses çıkaran yemeğin mideye gidişini sağlayan yere bazı kesimlerde imik bazı yerlerde ümük bazıları da kıkırdaklı oluşundan dolayı ümürtlek derler. Bu yere gırtlak da denir, ama kırsal insanı eskiden bu gırtlak kelimesini çok kullanmazdı. Örnek ümürtleğime lokmayı hersle (hırsla) biraz büyük alıvermişim canım çıkacağıdı valla sesim solum kesiliverdi.
Gerdan, sine… Boğazın altında yaka düğmesi açılınca görülen yere gerdan. Göğüslerin ortada birleştiği yere sine ya da döş göğüslere de meme ve ya emme der kırsal insanı. Örnek “Aç beyaz gerdanı sinen görünsün” der türkülerimizde.
Göbeğin başı… Göbek bölgesini tarif ederken insanlar “tam göbeğimin başına bir ağrı dikildi saatlerce geçmek bilmedi valla ağnayamadım, neydi bilmem bunun sebebi sorduklarım da göbeğin düşmüş dediler” gibi şikayet ederlerdi.
Kulak tozu… Kulağımızın tam arkası kırsal insanı tarafından kulaktozu diye tarif edilirdi. Örneği sopayı adamın kulaktozuna bir vurdum olduğu yere cansız yığıldı valla bu kulaktozu adamın can alıcı yeri gardaşım.
Bel oku... Bu kısım dile gelirken belden yukarı doğru ilerleyen zincir kemiğinin tam orta yeri olan sırtın genişlemeye başlayan yeri bel oku olarak tanımlanırdı. Yükü tam belimin ortasına yüklendim, ağırlıktan belimin ipliği koptu sanki. Belin alt bağlantısı olan dışkı organın üzerindeki kemiğe uyluk kemiği ya dakuyruk sokumu denir.
Zincir kemiğimiz… Bu çok yerlerde aynı kullanılır yani insan vücudunun hareketlerini sağlayan omuriliği de muhafaza eden kısma zincir kemiği denirdi.
Çene ve sakalın bam teli… İnsanoğlunun erkeklerinin çenesinde çıkan kıllara sakal burun altında çıkan kıllara da bıyık denir. Bununla ilgili halk arasında anlatılan bir hikâyeyi anlatıp gülelim.Adamın biri kızdığı bir adama senin sakalının bam teline s…. deyivermiş. Adam şaşırmış acaba bu bam teli sakalımın neresinde diye bilemeyince eşine gelip sormuş. Yahu hatun sakalın bam teli neresi? Kadın alt dudağın tam altındaki topluca çıkan bir kıl kütlesini gösterip şurası deyince adam Allah Allah kadının edepsizliğine bak yahu nerdeyse ağzıma pisleyecekmiş diye öfkelenmiş.
Karış, sele, kulaç, adım ayak… İnsanın azaları ile yapılan ölçümlerin isimleri bunlar… Elin başparmağı ile serçe parmağının arası ölçüme karış. Başparmak ile badem parmak arası açılımın ölçümüne sele, kolların ikisinin birden açılışına tam kulaç birinin açılarak yapılan ölçüme de kulaç denirdi. Ayakların açılarak yapılan ölçümüne adım, ayakların uç uca eklenerek yapılan ölçüme ise ayak denir. Örnek ağaç ölçümünde “bu ağacın uzunluğu 11 ayak bir yılan öldürdük tam 9 ayak geldi” diye söylenirdi. Ayrıca eller ile kullanılan hacim ölçüleri de şunlardı: Baş ve şahadet parmağı ile tutulan miktara bir gıdım, elin içerisini bir şeyle doldurmaya bir avuç iki avucun birleşip doldurulmasına bir koçam, avuç elin aşağı doğru bir şeyi kavramasına da bir hapaz, iki el ile kavranmasına ise iki hapaz denirdi.
Sağlıcakla kalınız.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.