Recent Comments

GEÇ KALINMIŞ BİR YAZI

“622 tarihinde peygamberimiz Mekke’den Medine şehrine Hicret ederken, yüksekçe bir yerin tepesine çıkarak Şehre bakıp, Müşriklerin baskısı olmasaydı, senden asla çıkmazdım” demiştir. Köyünden şehrinden gurbete çıkanlar da tıpkı peygamberleri gibi, fakirlik ve yoksulluk olmasaydı ey köyüm ve şehrim, senden asla uzak kalmaya dayanamazdım” demişlerdir.

İşte bu samimiyeti ispatlamak için bayramlarda ziyarete gelirler. Bayramla ilgili yazıyı, bayramdan önce veya akabinde yazmak daha doğru olurdu. Yazıların amacı okuyucuya bildiğini hatırlatmak, duymadığını da duyurmak ve hepsinden önemli güzel bir zaman geçirmektir. Bu nedenle bayram geçse de düşündüklerimi sizlerle paylaşmayı istedim.  Dini Bayram yaklaşınca ekranlara baktım. Büyük şehirlerden insanlar kaçarcasına akın akın doğdukları köylere veya sevdikleri insanların bulunduğu kentlere coşkuyla akan seller gibi akıp coşup dönüyorlar. Hâlbuki bu insanlar, gidecekleri yerlerde yaşadıkları maddi zenginlikleri ve rahatlıkları göremeyecekler. Medeni yaşam olarak kalacakları evler, geldikleri yerlerdeki konfora hiç bir zaman uymayacaktır. Bunları bile bile bu insanlar, dini bayramlarda maddi ve manevi mahrumiyetlere katlanacaklarını bile bile bu yerlere coşkuyla getiren nedir?
Bunlara bu coşkuyu yaşatan inançlarındaki sıla-i rahim duygusu ve akrabalık bağlılıkları aynı zamanda vefakârlıklardır. Bu tıpkı hacca giden insanların kazanacakları sevabı, ümit ederek tehlikeli olmasına rağmen coşkuyla hac yolculuğuna çıkmasına benzemektedir. Sıla-i rahimle elde edilecek kazanç, hacda elde edilenden kazançtan pek de aşağı değildir. Hac sadece Allah’a karşı yapılmasına karşılık, sıla-i rahim hem Allah’ın rızasını elde etmek, diğer taraftan da Rabbimizin emri olan çocukluğunu geçirdiğimiz mekânları ve insanları ziyaret ederek kul haklarını ödeyerek memnun etmektir. Hz. Âdem, kovulduğu cenneti elde etmek için tekrar tekrar çalışmaya koyularak kendisini af ettirmesi gibi bu insanlar da birçok meşakkatlere katlanarak sıla_ı rahim görevini yerine getirdiklerini görmekteyiz. Hz. Mevlana’nın deyişiyle kamışlıktan kesilip ney haline geldikten sonra kamışlığa geri dönmeyi özlediği için inlemektedir, der. Doğan çocuk niye ağlamaktadır? Annesinin sıcacık karnına geri istediği için ağlamaktadır. İnsanların yaşadığı bazı şeyler hayatlarında iz bırakır. Çocukluğunda yaşadığı sünnet düğünü, evlilik düğünü, öğrenciliğinde yaşadıkları ve askerlikte geçirdiği günler. İşte büyük şehirlerden köylerine ziyarete gelenler de bu bayramlarda yaşayacaklarıyla bir iz bırakacak hayatı yaşayabilmektir. İşte köye geldiğimizde arkadaşlarımızı, yaşlı karı kocaları,  tek yaşayanları ziyaret ederek veya görüşerek bir başka hayatı solumaktır. Onlarla kısacık görüşmemizde onlardan duyacağımız hikâyeler ve alacağımız hayır duaları yaşamamızda iz bırakacaktır. Çünkü bu bayramda görüştüklerimizle bir gelecek bayrama gittiğimizde, onları yerlerinde bulamayacağız. İyi ki geçen bayramda ziyaret edip hayır duasına almışız, diyeceğiz.
Arabistan’da bir yaşlı kadın her gün Uhut dağına çıkar “ah” eder ağlarmış. Kocası sebebini sorduğunda şöyle cevap vermiş. Çocukluğumda deve güderken arkadaşlarla geçirdiğim o güzel günler, Uhut dağına her çıktığımda hatırıma gelir, diye yanıtlarmış. Peygamberimiz bile 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret ederken, Uhut dağına bakara “ seni özleyeceğim ey Uhut” demiştir. Konfüçyüs “çok uzun bir yol, küçük bir adımla başlar” demiş. Büyük mutluluklar için küçük bir adım atmamız bazen yeterli olur. O atılan adım bizi özlediğimiz mutluluğa eriştirir. Allah “söyle! Kullarım için yarattığım temiz rızıkları kim haram eder?” buyurur. “biz senin bedenine sıhhat vermedik mi? sizi soğuk ve sıcaktan korumadık mı? Verilen her nimetten sorumlu tutulacağız. Onların içinde sıla-ı rahimde vardır. Bayramda bazıları bu güzellikleri almayı bir tarafa iterek, hayatında istediği zaman yaşayabileceği yaşantıyı, bayramca yaşamaya tercih ediyor. Fakat günü gelecek sevdiklerinin cenaze namazına durduğunda, keşke bayram günlerinde ziyaretine gidip elini öpüp bir hayır duasını alsaydım diyecektir. Küslerin barıştırılması, gönlü kırılanların gönüllerinin inşa edilmesi bükük boyunların güldürülmesi için en güzel vakitler bayram günleridir. Bu günler, Gece yolculuğu çıkarak yolda ayakları taşlara değenlere benzer. O yolculardan bazıları taşlardan biran önce kurtulmayı yeğler. Diğerleri belki iyi bir şey olur diye taşlardan birer ikişer ceplerine koyarlar. Sabah olunca o taşların cevahir oldukları anlaşılır.


Almayanlar niçin almadıklarına, alanlar da niye daha çok almadıklarına yanarlar. İşte bayram günleri de böyledir. Bayram günleri hem ahret hem de dünya kazançları için birer fırsatlardır. İnsanlar ahrette hesaba çekilmeden önce bayramlarda kendilerini hesaba çekmelidir. Acaba ne kadar bayramların hakkını vererek yaşayabiliyorum, demelidir. Zira Ahrette şu dört şeyin cevabını verilmesi istenecektir.1- Verilen ömrü nerelerde tükettiği 2-Verilen gençliği hangi işlerde yıprattığı 3-Kazandığı malları nerelere harcadığı 4- öğrendiği bilimle amel edip etmediği soruları insanı terletecektir. Her sene gelen mübarek bayramlarda kendimizi sorguya çekme zamanı yapalım.  
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

1 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.
  1. güzel bir deneme yazısı olup okumak isteyenlere tafsiye olunur. güzel günlerde bulluşmak üzere

    YanıtlaSil