Unutulan Ruh“ İstanbul’da yolda
giderken temiz sakallı birinin yolda çalıştığını gördük. Belediye işçisi
sanarak gidip selam verdik. Adam selamı aldıktan sonra kazmanın sapına
dayanarak, konuşmaya başladı. Aha şurada oturuyorum. Sevabına almak için bu
yolu açıyorum. Babam Çanakkale’de şehit oldu. Helva dağıtamadım. Oğlum da Birinci
dünya savaşında şehit oldu. Mevlit okutamadım. Hatırı yapmak için de param yok.
Hiç olmazsa dedim. Şu yolu açayım da Allah’tan sevap alayım deyip kazmaya devam
etti”. Nurettin Topçu bu olayı anlattıktan sonra, beraberindeki arkadaşı ile
yürümeye devam eder. Nureddin Topçu sonunda arkadaşına derki “İşte biz bu
adamdaki ruhu unuttuk.” Doğru söze ne denir, İslam’la başlayıp İslam’a uymayan
her türlü şeyi yaparız.
Bu sene tüm şehitlerimizi,
özellikle de Çanakkale şehitlerimizin ölmez ruh zaferlerinin 99. yıl dönümünü anımsayıp
anıyoruz. Fakat ortalıkta bu ruha
yakışan söz söyleyenleri duyup işitemiyoruz. Günümüzde, O şehitlerin ruhunu
savunduklarını iddia edenler bile ne kadar o ruhtan uzak bir hayat yaşadıkları
gözlerden gizlenmiyor. Bunları duyuyor ve üzülüyoruz. Bu Şehitler genç yaşlarında, bedenlerini
satarak ölmezliği satın almışlar, bize yaşadığımız şu ülkeyi bırakmışlardı.
Fakat siyaset uğruna, dinin kullanıldığı bir ortam günümüzdeki kadar görmemiştik.
Günümüzdeki gördüklerimizi İslam tarihinde, İslam’a ve peygamber yoluna sahip
çıkma adına, sayısız büyük insanların kanının döküldüğü ve ölümüne neden
olunduğu kargaşalara şahit oluyoruz. Onların açtığı bu yol, kıyamete kadar Müslümanlar
arasında nifak tohumlarının açılmasına neden olmuştur. Bunu kısaca söz edersek,
Hz. Osman’ın kendi yakınlarını devletin makamlarına yerleştirmesi, onların
yaptıkları zulmü şikâyet edenlere inanmaması sonucunda şehit edilmiştir. Sonra
da ortalık karışmıştır. Önce Hz. Ali ve Ayşe anamızın taraftarları “camal”
muharebesinde karşılaşmış, birçok sahabe kanları dökülmüş, sonra da Sıffın’da Hz.
Ali ve Muaviye’nin ordusu karşı karşıya gelip savaşmışlardı. Binlerce insanın
ölümüne neden olunmuştur. Böylece kıyamete kadar kapanmayacak fitne kapılarının
açılmasına öncülük etmişlerdir. Suç kimdendi demek yerine bu yaraların bu gün
yeniden nüksetmemesi için ne yapılabilirimin, kaygısını taşımalıyız. Günümüzde
her şey o kadar karışık ve puslu. doğru yanlış bir birinin içine karışmıştır.
Aynı safta duran, aynı hayırlı işlerin olması için paralarını birleştirenler,
bir sabah kalktıklarında bir
adamın sözleriyle rüzgârın önüne kattığı kuru yaprak gibi inanların savrulduğu
görmek insanları üzmüştür. İşte aklıma Efendimizin “ Bir zaman gelecek ki,
koşandan yürüyen, yürüyenden ayakta duran, ayakta durandan oturan, oturandan da
yan üzeri yatan daha hayırlı olacaktır” sözü geldi. Tarihi seyir içinde
siyasete dalan nice değerlerimiz kendilerini bu debdebe içinde koruyamamışlar,
kirli paraya, kirli oyunlara yalanlara hatta büyük günahlara dâhil olmuşlardır.
Bizim karakterimizdir. Vur deyince öldür anlarız.
Öteden beri yine AK Parti
kazansın, ama bu kadar yüksek oy vermeyelim. Yoldan çıkarlar demiştim. Ak parti
kendilerinin yoldan çıktığı gibi Milli sporcuları da yoldan çıkardı. Ufak
başarılarına nerdeyse, Türkiye’yi vermeye kalktılar. Onlarda ne yaptı. Bu
verilenler bize yeter deyip yan gelip yattılar. Başarılarını askıya aldılar. Efendimizin sözlerini ve Çanakkale
şehitlerimizin ruhları hürmetine, bu yakışıksız kavgaya alet olmayalım. Kendi
kendimizle kavga edip yarın üzüleceğimiz havalara girmeyelim. Bu gün ellerinde
güç olanlar, güçleri gidince bir hiç olduklarını alalayacaklardır. Bunu
şimdiden anlamaları gerekir.
Bizlerde bu ülkeyi, gelecek nesillere bağımsız
dertsiz olarak bırakabilmemiz için Çanakkale’deki şehit olanların ruhunu
yaşatmalı ve unutturmamalıyız. Vatanımızı yedi düvel işkâl ettiği zaman, Lise
ve Üniversite öğrencileri kalemi ve kitabı bir tarafa bırakarak vatanın
bağımsızlığı için Çanakkale’ye koşmuşlardır. Cephelerde şehit olan bu
kahramanlar, bu günün spor taraftarlarından bin kat daha heyecan ve istekle
savaşa katılmıştır. Ne yazık ki, bu ruhu gençlerimize biz yetişkinler
aşılayamadık. Okullarda ve dışarıda bu konuda verilecek konferansa katılmamak
için köşe buca kaçan öğrencilerin bulunması, Milli eğitimin ve İdarecilerimizin
ayıbıdır. Bu muharebeler özellikle dini duygunun ağır bastığı savaşlardı.
Diyanet görevlilerinin detaylı tarihi bilgi edinmeden bir hadis ve ayetle bu
konuda görevleri yerine getirdiklerini saymaları, bu ruhun yok olması manasına
gelir..
Malazgirt zaferi, nasıl Türk
milletine Anadolu kapılarını açmıştır. Çanakkale zaferi de, işkâl edilmek
istenen ülkeye yeniden istiklale gidecek kapıları açmıştır. Nedense,
Atalarımızın kanlarıyla Türk yurdu yaptığı bu topraklar üzerinde yaşayanlara
Türk milleti demekten kaçınarak 36 etnik kökenden söz eden bir başbakana
sahibiz. Türklüğü unutturmaya çalışılıyor. Başbakan iki de bir de “ Ne dedik,
Ten vatan, ne dedik Tek millet, ne dedik tek bayrak” sözlerini tekrar edip
duruyor da, nedense O Milletin adını söylemekten korkuyor. Sen korksan da “ Bu
Millet Türküm” demekten korkmayacaktır.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.